NURETTİN ALBAYRAK

31 Mayıs 2017


[21 Mart 1950 - 15 Ekim 2016]

      Nurettin Albayrak hakkında yazılacak, anlatılacak çok şey var. Ama kalem dönmüyor. Kısaca, dostluğumuz, arkadaşlığımız kısa ifade ile az ama öz idi. Ne vakit çözemediğim konu ile karşılaşırsam hep O’nu arardım. Yayınlamayı düşündüğüm şiirlerimi ilk defa O okumuş, düşündüklerini sıcak ve kendine has bakışı ile söylemişti. Hazırlamakta olduğum, Belgelerle Kronolojik Erzincan Tarihi kitabımın önsözünü yine ilk defa O okumuştu. Yayınlandığında ilk defa O’na götürecektim. Ama olmadı… O Hakk’a yürüdü.

      Nurettin Albayrak için öğrencilerinin, Üniversite’deki arkadaşlarının neler söylediklerine, neler yazdıklarına birlikte bakarsak, altı ay sonra O’nun hakkında yazmanın ne kadar zor olduğuna herhalde sizler de takdir edersiniz.

      Oğlu, M. Emin Albayrak babasını anlatırken “Sebeb-i hayatım, efendim..” diye başlıyor. Sonra şu satırlarla bitiriyor duygularını. “Bülbülün nağmesi, Munzur’un zirvesi, dünyanın özeti, Yusuf’un hücresi gibi… Eyyûb’un duası, turnanın kanadı, bir musallada yılkılar gibi..

      Dost’a doğru, huzura erdin…” diyor..
      Öğrencisi, İbrahim Bilâl Durak da duygularını şu mısralarla dile getiriyor;
      “Muharrem’de dostları me’yûs kodu gitti
       Atalar sözünü de bî-kes kodu gitti
      Bilâl târîhini söyledi ehibbâya
      “Göçtü Nûreddin Hoca da dârü’l-ukbâya”.
      Sayın Orhan Okay; “Eskilerin diğergâm dedikleri, günümüzde benzeri az bulunan insanlardandı” diyor.

      Hocası, Sayın Mustafa İ. Uzun; “Rahmetli Nurettin’le Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi çıkmaya başladıktan sonra tanıştım. Tam olarak hangi yıl olduğunu tam hatırlayamıyorum doğrusu. Ama benim bazı insanlarla tanışmam konusunda şöyle bir değerlendirmem vardır ve hoşuma gider. Efendimiz (as)’ın, “insanların ruhlar âleminde tanışıp birbiriyle ünsiyet kesb ettiğini” beyan eden hadisinden hareketle, bazı dostlarımı çok eskiden beri tanıyormuşum gibi hissederim. M. Ertuğrul Düzdağ, İsmail Erünsal ağabeyler bunlardandır. Rahmetli Nurettin de bu halkaya son katılan bir isim olmuştur.”

      Sayın M. Sabri Koz; “Nurettin Albayrak kardeşimin gurbeti bitti, yurduna döndü o. Birbirini bilip izleyen iki öğretmen olarak daha önce de bir araya gelip derinleşebileceğimiz bir “güzel” insanı geç tanıyıp erken kaybetmenin şaşkınlığını, elemini yaşıyorum, herhalde yaşamaya devam edeceğim”. “Kardeşim, Hocam Nereye? Güle güle Albayrak, güle güle dost, gerçek türkü dostu… Allah’ın rahmet ve mağfireti üzerine olsun…”

      Sayın Beşir Ayvazoğlu; “….Geçen Haziran ayında da Tanpınar’ın Türküsü adlı kitabı yayımlanmıştı. “Tanpınar’dan Anadolu’nun Yazılmamış Romanlarına” alt başlığını taşıyan bu kitapta, Tanpınar’ın halk musikisiyle ilişkisi derinliğine incelenip araştırılıyor. Kendisiyle bu kitap üzerinde çalıştığı sırada sık sık Tanpınar ve türküler hakkında konuşurduk. Beş Şehir’in tahkikli basımını hazırlarken türküler konusunda yardımını da gördüm. 29 Mayıs Üniversitesi’nde Orhan Okay hocamızla paylaştığı odada kitaplara gömülüp sürekli çalışırdı. Kim ne derse desin, çok çalışkan ve üretken bir kültür adamıydı.”

      Sayın Şenol Tombaş; “…Velhasıl güzel, güzeli yaşatır. Nurettin Albayrak gibi değerli insanlar gerek kitaplarında gerekse yetiştirdiği kişiler üzerinden ilelebet yaşayacaktır. Âşıkların sazı da kalemi de susmaz. Onlar halkının kalbine gömülmektedirler…”

      Sayın İsmail Erünsal; “…..Allah rahmet eylesin. Herkes onu iyi anar. Kimse aleyhinde konuşmaz. Hep iyi şeyler söyler. Tam bir arkadaş canlısıydı. Herhangi bir şeyiniz olduğu zaman koşar gelirdi tanısın tanımasın hizmet etmek için. Hatta bazen derdim. “ Ulan bıktırıyorsun beni Nurettin”. “Hocam geleyim, götüreyim.” “Ya çocuklar var götürecekler.” “Yoo, geleyim götüreyim.” Böyle bir dostluğumuz oldu. Halk edebiyatında çalışmalarını ben çok iyi bulurdum ama bunu bir halk edebiyatçısı daha iyi değerlendirir elbette. Ama çok üretkendi. Daha da projeleri vardı. Hayat böyle ama böyle gidecek.”

      Sayın Zeki Kuşoğlu; “…..Onun tabiri şu olur hep bana söylediği: “Hazerfen ben de geleyim ne olur.”……Abi kardeşliğimiz vardı. Ama şair diyor ya hani “Kısa sürdü bu aşk, çok tatlı.” …….”Takdir-i ilahî, ama kubbede hoş bir sedadır Nurettin. Allah gani gani rahmet eylesin….”

      Sayın Mustafa Kutlu;  “Mihrican mı değdi
                                               Gülün mü soldu
                                               Gel ağlama garip bülbül ağlama
                                               Felek kimi baştanbaşa güldürdü.”

      “Bölük bölük turna geçiyor gökyüzünden. Dualarımı onlar ile gönderiyorum. Kabri üzerinden esen yeller benden ona, ondan bana haber taşıyor. Umarım öte tarafta yine beraber oluruz.”

      Sayın Abdullah Esen; “…Ve her şey bir o kadar anlamsız, bir o kadar laf kalabalığı. Hocayı tanımak vardı, yanında çayını, kahvesini içmek, dilinden türküler, elinden bağlama dinlemek vardı. Nur içinde yatsın..”

      Ve Sevgili Nurettin, aziz hatıranı yâd ederken, sana Allah’tan rahmet diliyorum…


Kaynak: - Yeni Şafak Gazetesi
                -  Bûtimar, kış/2107 sayı:3
 

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön