31 Ağustos 2012
‘Bilimsel özerkliğe sahip bir yüksek öğretim kurumu’ nda Gazeteci ve yazarların katıldığı ‘Demokratikleşme paketinde neler olmalı’’Süreç Kapsamında Yapılması Gerekenler’ başlıklıoturumlar yapıldığını herhalde unutmadınız!
‘İbrahim Kalın, Mümtazer Türköne, İhsan Dağı, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Mustafa Karaalioğlu, Nasuhi Güngör, Deniz Ülke Arıboğan, Hasan Cemal, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Muharrem Sarıkaya, Okan Müderrisoğlu, Mithat Sancar, Ruşen Çakır, Süleyman Özeren, Hüseyin Cinoğlu, M. Alper Süzer, Oğuzhan Özdemir, M. Salih Elmas ve benzerleri;
‘Kürt Meselesi’nin Çözümü: Türkiye Modeline Doğru,‘Terörün Yeni Trendleriyle Mücadele’ ‘Kürt Açılımı’ dediler…Olmadı… Demokratik açılım dediler, hâlâ da diyenleri var.
Biz ‘ABDALLAR’ (!) hiç anlamadığımız için;
- Türk Silahlı Kuvvetleri çatışmaları, koşulsuz durdursun,
- PKK Militanlarına genel af çıksın
- Özgür yaşama ve siyasete girme şartları sağlansın
- Kürtçe resmi dil olarak kabul edilsin
- Kürtçe eğitim veren, ilk-ortaokul ve üniversiteler açılsın,
- Özerklik tanınsın
- Kürtçe yer isimleri geri getirilsin,
- Ant İÇME törenleri ve ANDIMIZ kaldırılsın,
- NE MUTLU TÜRKÜM denmesin,
- Cani başı serbest bırakılsın, şeklindeki Kürtçü talepleri bazen açıkça ve olduğu gibi, bazen de ima yoluyla anlatmak için kendilerini parçaladılar.
Türkiye’nin sivil toplum kurumları iktidarın nimetlerinden yararlanmada, iktidara yanaşmada pek mahirken; mensuplarının on yıl önce‘akrep’ varmışçasına ellerini ceplerine sokmayışların da, şimdi nasıl oluk oluk yardım paraları akıdladıklarında da, acaba bir gariplik yok mu? Cemaatlerin ‘’cambaza bak’’ dediği yerde‘’atı alanın Üsküdar’ı geçtiği’’ kanaati tam hâkim, olduğuna dair de hiç tereddüt kalmadığı da açık değil mi? İktidar partisinin sözcüsünden başka, hiç kimse ne hükümetin, ne de hükümetin bakanlarının ne söylemek istediğini nasılsa onun gibi hiç kimse anlayamadı! ‘Leb’demeden ‘leblebiyi sadece onun anlamasına ne demeli?
Ne gariptir ki, Kürt Sorunu var diyen bir iktidar partisi ve onun sözcüsü, ‘Bende Kürdüm, Bende, çocuklarım da Kürtçe biliyor,’diyerek televizyon, televizyon dolaşmak ve üzerine basa, basa anlatması da hiç mi sizi şaşırtmıyor?
Biz ‘’ABDALLARIN’’ (!) karşısına geçerek‘’Barış İçin Sanat Girişimi’’ dediler…
ABDALLIK (!) bu ya; iki yüz seksen iki SANATÇI! Ve diğerleri, Kürt AÇILIMINA destek verdi… Seyrettik, seyrettik.
Ne çözümsüzlük ki, BAŞBAKAN ‘’her kimin sözü varsa söylesin’’ dedi. Ve hâlâ aynı noktada olmalı ki, yine‘’sözü olan söylesin’’ diyor. Bu ne bulunmaz söz ki?
Bilmem hatırlıyor mu sunuz? Bu AÇILIM lafının mucidi de,‘’stratejik derinlikle’’ donanmış bir bakanımız dı. Biz ise karşımız da hep koordinatör diye taktim edilen başka bir bakanı gördük. Onun da ‘cakları’ ‘cekleri’ hiçbir şeye, maalesef derman olmadı.
Peki, neyi göremedik? Bu AÇILIM toplantılarından hiç değilse dört maddelik, beş maddelik şu fikirlerden yararlandık dendiğini göremedik. Terörle mücadelede şu noktadan, şimdi şu noktaya geldik dendiğini, duymadık, göremedik.
Göremediğimiz gibi, sözüm ona, politikaların sonucunda, bölgesel ve küresel terörü önleyeceğimiz söylenirken, terör maşasını, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin hatta Rusya’nın eline,‘’sıfır sorun stratejimizle’’ vermiş olduk.
ABDALLIK (!) bu ya; bunlardan da, bizler bir şey anlayamadık.
Bütün bunların yanında, TÜRK MİLLETİ’NİN iftiharlarla dolu sayfalarından biri olan AĞUSTOS ayı ise, iktidar partisince, zihinlerimizden silinmeye başlandı.
Ağustos 1071’de Malazgirt Zaferini
Ağustos 1389’da I. Kosova Zaferini
Ağustos 1473’de Otlukbeli Zaferini
Ağustos 1480’de Otranto Zaferini
Ağustos 1484’de Akkirman Kalesi’nin Fethini
Ağustos 1501’de Mora’nın Fethini
Ağustos 1501’de Navarin Kalesi’nin Fethini
Ağustos 1514’de Çaldıran Zaferini
Ağustos 1516’da Mercidâbık Zaferini
Ağustos 1521’de Belgrat’ın Fethini
Ağustos 1526’da Mohaç Zaferini
Ağustos 1534’de Barbaros Hayreddin’in Cezayir’i Fethini
Ağustos 1537’de Korfu Adası’nın Fethini
Ağustos 1539’da Sırbistan Zaferini
Ağustos 1545’de Estergon Kalesi’nin Fethini
Ağustos 1551’de Trablusgarp’ın Fethini
Ağustos 1552’de Turgut Reis’in Ponza Zaferini
Ağustos 1552’de Korsika Adası’nın Fethini
Ağustos 1571’de Kıbrıs’ın Fethini,
Ağustos 1578’de Fas’ın Fethini
Ağustos 1616’da Hanya Kalesi’nin Fethini
Ağustos 1633’de Revan’ın Fethini
Ağustos 1635’de Erivan’ın Fethini
Ağustos 1915’de Anafartalar Zaferini
Ağustos 1915’de Conkbayırı Zaferini
Ağustos 1919’da Erzurum Kongresinin Yapıldığını
Ağustos 1921’de MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN TBMM’CE Başkomutanlığa getirilişini
Ağustos 1922’de Dumlupınar Zaferini
Ve
30 AĞUSTOS 1922’de BAŞKUMANDANLIK ZAFERİ
Artık, alışa geldiğimiz gibi kutlana mı yor. Zira nur-topu gibi bir Bayram Genelgemiz var. Onun için, kutlayamıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın insan olarak sağlığıyla ilgili, bize sadece iyi şifalar dilemek düşer. Ancak, Cumhurbaşkanı’na vekâlet makamı kanunlarımızla belirlendiğine, Sayın TBMM Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı’na Anıtkabir’de ve diğer platformlarda vekâlet görevini yerine getirdiğini hep birlikte izlerken, 30 AĞUSTOS RESEPSİYONU’NUN İPTAL edilmesini siz nasıl yorumluyorsunuz?
Allah, Türk Milletini, ‘’Şark Kurnazlığıyla’’aldatanların şer’inden korusun. Tam bu son noktayı koyarak yazımı bitirirken, bir TV kanalında; Recep Tayip Erdoğan’ın şu ifadelerini dinlemeye başladım:
‘’Bizim açılım açılım diye bir şeyimiz yok. Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz var.’’ Ve devam ediyor; ‘’ Kürt meselesi diye bir meseleyi kabul etmiyorum. Türkiye’de böyle bir mesele yok. Türkiye’de bir terör, PKK meselesi veya Kürtçülük meselesi vardır’’diyor.
Biz bu kadar mı APTALIZ!...
Kenan Mutlu Gürses