31 Ekim 2014
CUMHURİYET’İN 91. Yılını kutlarken, 25 Ekim 2014’de ZİYA GÖKALP’İ 90. Ölüm yılında bir daha şükranla, saygıyla andık. Her ne kadar, yönetilemeyen TÜRKİYE’DE O’nun müzesi, eserleri, hatıraları yakılıp çalınsa bile. Zira O’nun fikirlerinin çalınıp götürülemeyeceğini, eserlerini yakarak düşüncelerini de yok edemeyeceklerini de bu kahpe soysuzlar bir gün anlayacaklardır!
Yaşadıklarımızı, yöneticilerin ne yaptıklarının kendilerinin de farkında olmadıklarını izledikçe, çaresiz sadece kahroluyoruz. İndirilen BAYRAKLAR, kırılan, yakılan ATATÜRK heykel ve büstleri, olanlara tepkisiz, bir o kadar da duyarsız bir toplum. Bütün bunlara karşın, hâlâ yeni başbakanın, yeni ifadeleriyle KAMU otoritesini sağlayacağını iddia etmesi, ancak bunu bir türlü tesis edemeyen bir iktidarı var.
Bu iktidar ki, on iki yıldır her şeye rağmen toplum psikolojisini okuyamamış, TÜRKİYE’NİN nelere, nereye sürüklendiğini bir türlü hesap edememiştir.
On iki yıllık devrî iktidarında, dönemin BAŞBAKANI, Kürtlüğü, Kürtçülüğe, Kürtçülüğü ise KÜRT ırkçılığına savrulacak noktaya, TÜRK MİLLETİ’Nİ otuz altı etnik gruba sürüklemeye çalışmıştır.
Göremediği, yönetemediği bununla da kalmamış, dış güçlerin PKK terörünü kaşıması karşısında da adeta sağırlaşmıştır. Böylece Emperyalizmin TÜRK MİLLETİ’NE biçtiği kefene makas olmuştur. Tarih bilgisinden yoksun; Ermenilerin sözde soykırımının, Yahudilerin (Holokost’u) yolundan gitmekten başka bir şey olmadığını dünyaya anlatamadığı gibi, üstüne üstlük Ermenistan’la da hangi duvara çarpacağımız belli olmayan imzalar atılmıştır. Yetmezmiş gibi, Kürtçülerin 1800’lerden günümüze, 200 yıldır Ermeniler ne istemiş, ne yapmış ise aynı şeyleri istediklerini, aynı şeyleri yaptıklarını da görememiş veya görmek istememiştir.
Binlerce yıllık TÜRK DEVLET geleneğini yok sayarak, Oğuzlardan, Selçuklulardan ve Osmanlıdan bu yana genlerimizde taşıdığımız TÜRK MEDENİYET ve HARSINI unutmuş, unutturmuş belki de O’nun anlamını kavrayamamıştır. Bunu anlamanın, bunu uygulamanın en büyük reçete olacağı fırsatı da böylece kullanılmamıştır.
Peki, hâlen AKEPE iktidarı ne yapıyor? Bebek katili ile sözüm ona SÜRECİ yönetiyor! Bütün bunların yanında MİLLET aklıyla alay edercesine ‘’kör parmağım, kör gözüne’’ misali YÜCE DİNİMİZİ kullanarak, TÜRK MİLLETİ’Nİ nereye sürüklediğinin farkında bile olamıyor. Her ne kadar, DEMOKRASİ tarihimizin ilk basamakları olarak kabul etsek de, I. Ve II. Meşrutiyet’in OSMANLI’NIN çöküşünde yarattığı sarsıntıyı okuyamadığı gibi, dönemin, halkın din duygularıyla oynanmasının, çıkan isyanların sonuçlarını da tarihe bakarak değerlendiremiyor.
Her konuşmalarında, I. Meclis 1920’derken, aklınca! II. Meclis 1923’ü es geçiyor. Osmanlı Meclis-i Mebus' anı’nın kapatılmasından sonra, İstanbul’dan 92 Milletvekilinin (bazı kaynaklarda 82) I. Meclise katıldığını, CUMHURİYETİ ilân eden II. Meclisin tamamına yakının I. Meclis üyelerinden oluştuğunu, hiç dikkate almıyor. O Meclis üyelerinin, % 60’ı nın en az bir yabancı dil, % 42’sinin ikinci bir yabancı dil bildiğine bakmadan ve günümüz Meclisinin yapısına bakmadan bir şeyler ima etmeye çalışıyor. (Fransızca % 23, Arapça %19,2, Farsça % 13,5, İngilizce ve Almanca konuşanlar % 4,8 idi).
Yine, Çiftçiler, ziraatçılar, avukatlar, gazeteciler, mühendisler, ameleler, devlet memurları, askerler, aşiret reisleri ile İLMİYE sınıfına mensup 37 milletvekilinin bulunduğunu, 14’ünün MÜFTÜ, 13’ünün MÜDERRİS, 10’un MEVLEVÎ, BEKTAŞÎ ve NAKŞİBENDÎ gibi tarikatlara mensup olanları, milletvekilleri arasında POSTNİŞİNLER, VAİZLER ve KADILARIN da bulunduklarını nedense hatırlamak bile istemiyorlar!
Onun içindir ki TÜRKİYE, yaşadığımız DOKSAN BİR yıllık CUMHURİYET’İN kazanılmış bütün değerlerini, bu iktidar eliyle teker teker kaybetmektedir. Ham hayalden başka bir şey olmayan EMEVİ camiinde NAMAZ kılmayı bir kenara bırakalım da; yarınlarda acaba camiye, VAKÎT, CUMA ve BAYRAM namazlarına gidebilecek miyiz, biz onu düşünelim.
Ziya Gökalp; bugünleri görmüş olmalı ki, o günlerde MEDENİYET’LE HARS’IN farklarını açıklarken; ‘’Medeniyet beynelmilel olduğu halde HARS millîdir.’’ ‘’Medeniyet bir milletten başka millete geçebilir, fakat HARS geçemez.’’ ‘’Bir millet, medeniyetini değiştirebilir; fakat HARS’INI değiştiremez.’’ ‘’…..Bir milletin HARS’INA dair bir tarih kolayca yazılamaz. Fakat bir medeniyet hakkında tarih yazılabilir. Bir milletin geçirmiş olduğu medeniyetler tetkik olunurken, bu beynelmilel hayatlar içinde her millette, MİLLÎ HARS’IN inkişâf ettiği ve nasıl istikametler aldığı sezilebilir..’’ demiştir.
29 Ekim 1923’de MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN ve silah arkadaşlarının nice acılar sonunda kurarak bizlere emanet ettiği CUMHURİYET’İ TÜRK MİLLETİ her şeye rağmen ebediyete kadar yaşatacaktır. Yeter ki, devleti yönetenler, mağrur bir milleti, mağdur bir millet durumuna düşürecek politikalar uygulamasınlar. Millî birliğimizi bozacak kararlara kapalı kapılar arkasında imza atmasınlar.
‘’Az zamanda çok büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli TÜRK kahramanlığı ve yüksek TÜRK kültürü olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’DİR. Bundaki başarıyı TÜRK MİLLETİNİN ve onun değerli ORDUSUNUN bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz.’’ Diyen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, dikkat ederseniz askerin VESAYETİNDEN bahsetmiyor. Aksine MİLLET ve ORDU diyor.
‘’TÜRKİYE CUMHURİYETİ her manası ile büyük TÜRK MİLLETİNİN öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlâtlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.’’ Diyen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, bunu kararlıkla ve gönülden söylüyor. Ya bugün!
Ve.
‘’Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır; fakat TÜRKİYE CUMHURİYETİ sonsuza dek yaşayacaktır. Ve TÜRK MİLLETİ güven ve mutluluğun kefili olan ilkelerle, uygarlık yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir.’’ Diyen MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’E, O’nun silâh arkadaşlarına, CUMHURİYET’İ kuran bütün kadrolara ve ZİYA GÖKALP’E, minnetle, şükranla, saygıyla ALLAH’TAN bir kere daha RAHMET diliyorum.
‘’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’’
91. Yılında CUMHURİYET’İ SONSUZA KADAR YAŞATMAK DİLEKLERİMLE, CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.
Kenan Mutlu Gürses