04 Temmuz 2023
Bilindiği üzere, Ermenilerin ilk yalanları köken ve maneviyat üzerine kurulu olarak başlamıştır. Kısaca ne Urartulardan geldikleri, ne Gregoryen mezhebine yalnız Ermenilerin bağlı olduğu, ne de Hıristiyanlığı ilk kabul eden devlet oldukları doğru değildir. Asılsız iddiaların gölgesinde Ermeni yalancılığını ortaya koymak, alışa gelindiği üzere kadim tarihten başlayarak günümüze taşımak, ne Ermenileri doğruya getirmiş ne de Türk Milleti’nin milliyetçilik anlayışında yeterince yerini bulabilmiştir.
Bundan böyle, yaşantılarının girdabında daima güçlünün maşası olmaktan kendini kurtaramayan Ermenilerin, yaptıklarına, söylediklerine günümüzden başlayarak, tarihin derinliklerine geriye doğru gitmeliyiz. Bu gidiş günümüz sosyal medyasından tutunuz kendisini yormayan ilgililerin belki meraklarını artırarak kaynaklara bakmalarını sağlayacaktır. Böylelikle; yakın dönemde yaşanan Ermeni terörizminden, Ermenilerin yapmış olduğu KATLİAMLARA, Osmanlı’nın gerileme sürecini fırsat bilen Emperyalist Stratejiden ŞARK MESELESİ’NE, gitmeyi ve de ihanetin her safhasını öğrenmeyi sağlayacaktır. Tarihte Ermenistan diye bir yer olmadığını, Ermenilerin de yaşadığı yerler olduğunu da gösterecektir.
Emperyalist Strateji nedir? Yalan söylemektir. Fırsatçılıktır. Ermenilerin kullanıldığı gibi, insanları, toplumları, devletçikleri MAŞA olarak kullanmaktır. ABD, Almanya, Fransa, İngiltere ve Rusya’nın menfaat alanına çekilmektir. Bu çerçevede yandaş devlet adamı, yandaş TARİHÇİ olmaktır.
Bir toplumun bağımsızlığı hedeflemesinin başka, o bağımsızlığı elde etmesi ve edememesinin bambaşka olduğunu bilmek en doğru yol iken, kesin başarısızlığı yok sayarak hâlâ zırvaladığını bilmemektir.
“Zırva tevil götürmez” denir ya, yetmezmiş gibi Ermeniler de ahde vefa da yoktur. Siz Ermenilerin ENİŞTESİ olan Alp Arslan’ı, (Ermeni Kralı Davit’in torunu –Kivrike’nin kızı, Alp Arslan’ın eşi) 1461’de Bursa Ermeni Ruhani lideri Hovakim’i İstanbul’a getiren, Ermeni Patrikliğini kurduran Fatih Sultan Mehmet’i, Ermenilerin bir gün olsun saygı, minnet duygularıyla andıklarına hiç şahit oldunuz mu?
Siz hiç Ermenilerin, Kudüs Ermeni Patriği Serkiz’e, Yavuz Sultan Selim’in Beytü’l-Makdis de verdiği (1517) FERMAN hakkında konuştuklarını, yazdıklarını gördünüz mü?
Siz, Eçmiyadzin Katolikosu Salmaslı Stepanos’un 1547 yılında patrikhanede yapmış olduğu gizli toplantıda, Osmanlı hâkimiyetinden nasıl kurtulacaklarını tartıştıklarını, araştırdıklarını,
1562’de Katolikos Mikail’in, papazlarla Sivas’ta büyük bir devlet kurmak üzere toplandığını, Abgar Tbir, Sultanşah ve Aleksandr adlı bir papazı Papa IV. Pius’a gönderdiğini, Ermenilerin anlattığını hiç duydunuz mu?
Bu ve buna benzer sayısız tarihi kaynakta bilgi varken, nedense ilgililer dönüp dolaşıp, Ermeni yalanlarını, Ermeni isyanlarını, Ermeni meselesini 1828, 1877, 1878, 1890, 1896’dan başlatarak 1915’ e getirilen kısır bir döngü içinde kalırlar.
Efendim, neymiş? “Ermeni Meselesi” tarihçilere bırakılacakmış, ABD, Almanya, Ermenistan, Fransa, Gürcistan, İngiltere, İtalya ve Rusya da arşivlerini açacaklarmış… Türkiye ise arşivlerini tamamen ve kısıtlamasız herkese açmış. Kuşkusuz tarihçilerimizin çok değerli çalışmaları ve yayınları bulunmaktadır. Fakat günümüz uluslararası ilişkilerinde Ermeni Diasporası ’nın kat ettiği yolu kesememiştir.
Durmak, tarihçilerin bir araya gelmesini beklemek ise çözüm değildir. Mesela, Dışişleri Bakanlığımız, ARŞİV kaynaklarını, TARİHÇİLERİMİZİN çalışmalarını kullanarak, her ay MİSYONERLERİN neleri nasıl yaptıklarını MUHATAPLARINA ‘bak biz de böyle, bu da belgesi, ya siz de nasıl’ diye sormalıdır.
ASILSIZ İDDİALARIN GÖLGESİNDE ERMENİ YALANCILIĞI BAŞKA NASIL ORTAYA ÇIKAR Kİ?
Kenan Mutlu Gürses