BAK NERELER ERMENİSTAN MIŞ! ( I )

28 Şubat 2023


BAK NERELER ERMENİSTAN MIŞ? (I)

      “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” ifadesiyle başlayarak Ermeniler yalan söylüyor, yaşadıklarını ve yaşattıklarını inkâr etmektedirler, zaten güvenilir değillerdir dememiş olmak için kendinizi ne kadar zorlasanız da aşağıda ki gerçekleri okuyunca, söylemektense hiç değilse bazılarının anlaması için kaynaklardaki bilgileri paylaşmak istedim. Ermeniler, tarihi dilimde, geldikleri coğrafya da daha önce kimlerin yaşadığının üzerinde hiç durmazlar. Mesela; Asur, Med, Pers, Part, Sasani, Emevi dönemlerine, bulanık zihinleri birazcık karışır diye değinmiyorum… Anlaşılması için sadece Kilikya özeli dikkatlice incelendiğinde, Ermenilerin bu yöreye ne zaman, nasıl geldikleri, kimlerin topraklarına nasıl yerleştikleri görülecektir. Garip olan ise 1915’e kadar söz konusu coğrafyadan giderken, o toprakların kendilerine ait olduğunu pervasızca iddia etmeleridir. Diğer yerlerde olduğu gibi…

      Özellikle, aşağıdaki satırları okurken, Roma ve Bizans’ın Ermenilere yaptığı zorlamaların, aşağılamaların, tehcirlerin nasıl soykırım kabul edilmediğini, Osmanlı İmparatorluğu’nun yaptığı 1915 tehcirinin ise soykırım olduğu iddialarının üzerinde düşünülmesi gerektiğini unutmayalım. Her ne kadar Ermeniler tarihi geçmişlerini unutmuş olsalar bile…

      Özellikle Ermeni ve de bazı tarihçilerimizin (şerh koymadan) yazdığı kaynaklara baktığınızda, karşınıza şu ifadeler çıkıyor:

      Agznik, Ararat, Artsah, Batı Ermenistan, Birinci Ermenistan, Büyük Ermenistan, Dayk, Doğu Ermenistan, Dördüncü Ermenistan, Duruperan, Faydagaran, Gugark, Güney Ermenistan, Gorcayk, İkinci Ermenistan, İran Ermenistan’ı, Kilikya Ermenistan’ı, Kuzey Ermenistan, Küçük Ermenistan, Mork, Osmanlı Ermenistan’ı, Pers Ermenistan’ı, Rus Ermenistan’ı, Rusya Ermenistan’ı, Siyunik, Sovyet Ermenistan’ı, Türk Ermenistan’ı, Türkiye Ermenistan’ı, Udi, Üçüncü Ermenistan, Vaspuragan, Yüksek Ermenistan,  nedense sadece Ermeni Ermenistan’ı yok!

      Ya krallıklar!

      Abhazya, Ahlât, Ani, Ararat, Ardzırunik, Armenia, Arsak, Arşaguniler,  Aşot, Bagratlı, Bagratiler,  Bagratuni, Çukurova, Ermeni, Ermeniye, Fırat, Güney, Gürcü, Hayasa, Hayton, Helen, İberya, İmeretiya, Kars, Kilikya, Kudüs Haçlı, Kuzey, Küçük Ermenistan, Lori, Pakraduni, Parth, Pontus, Riştuni, Rupenyan, Sis, Siunik,  Sophene, Sünik, Şüregel, III. Arşag, Vasburagan Krallığı, vd. gb.  Öyle ki, kaynaklarda verilen krallıklarla ilgili bilgiler, algı ya abartılı ya da Ermenilerle ilgisi bulunmamaktadır. Başlı başına ele alınarak incelenmesi gereken krallıklar birçok gerçeği ortaya çıkaracağı gibi, yine krallıkların boyutunu da ortaya koyacaktır. Günümüzde ANİ ve KARS 17 km. dir. Dönemine bakıldığında iki krallığın yakınlığıyla ne anlam ifade ettiği açıktır.  Yani her köy, her şehir nasılsa bir krallık olmuş…

      “Günümüzde Ermeni toplumunun tarihiyle ile ilgili olarak ise farklı rivayetler bulunmaktadır. Bunlardan birisi, Ermenilerin kendilerini Hz. Nuh’un oğullarından Hayk’ın torunları olarak tanımlarken, yaşadıkları bölgelere de “Hayastan-Haiastan” demeleridir. Esasında günümüz de Ermenistan Cumhuriyetinde yaşayan Ermenileri kendilerine Hayk (Haik) ve yaşadıkları bölgeye de Hayastan (Hai-istan) demektedir. Ermeni tarihçilere göre, Hai-Haik adında efsanevi bir önderin öncülüğün de bir grup Armen topluluğu Rusya Stepleri ve aşağı Tuna ovalarından ilk önce Frigya’ya yerleşmiş; burada kısa bir süre kaldıktan sonra, Haik önderliğindeki Armenler göç dalgasının ters istikametinde ilerlemeye devam ederek, Fırat platosu üzerinden Ararat’ın (Ağrı Dağı) eteklerine yerleşmişlerdir. Ancak, bu noktada da tartışma İranlılar ve daha sonra Arapların Haik yerine Ermeni kelimesini kullanılmaları; ancak, bu kavramın Haik ile yakınlığının hala bir paradoks olarak durmasından çıkmaktadır. Dolayısıyla Ermenistan coğrafik bölgesinin belirsizliği gibi, Hayk toplumunun da kimliği, bölgeye ne zaman geldiği ve Ermeni kelimesi ile ilişkisi aydınlatılmış değildir.” ([1])

      “Prof. A. Haçardriyan; “Hayasdan, birçok milletlerin faaliyetlerine sahne olmuştur. Bundan dolayı, birçok milletler Hayasdan’da yer almışlardır. Ermeniler de bunlardan birisidir. Her ne kadar belirli bir zaman için baş, âmir durumunda olmuşlar ise bile, daha çok ikinci ve bağımlı durumda kalmışlardır. Bu sebeble; Ermenilerin tarihi Hayasdan içine giremez. Ancak Ermeni tarihi Hayasdan tarihinden bir parça teşkil eder.” Demektedir ki bütün bunlar bize öz olarak şunları göstermektedir; “Armenia” coğrafi bir isimdir. “Armenia” kelimesi de burada yaşayan farklı etnik kökenden gelen halkların hepsini birden ifade etmektedir. Bugün Ermeni dediğimiz aslında kendisine “Hay” diyen unsurda bu halklardan sadece birisidir.” ([2])

      “Tarihsel Ermenistan: Verili bir alanda bir Ermeni Devletine –geç ortaçağın Kilikya Ermeni Krallığı da dâhil- katılan bütün bölgeleri bir araya getirerek, sonuç olarak, Kapadokya’da Kaisareia’dan (Kayseri) doğuya doğru Hazar Denizi’ne ve Tiflis’in güneyinden Urmiye Gölü kıyılarına giden topraklar olan “tarihsel Ermenistan” a varılır. Bu XIX. Ve XX. yüzyıl ulusalcılarının Ermenistan’ıdır. Küçük Ermenistan dışında Suriye ve öteki yabancı topraklara egemen olan Büyük Dikran’ın kısa imparatorluk döneminde bile asla ve hiçbir zaman tarihsel bir gerçeklik olarak var olmamıştır.” ([3])           

         Biraz tarihe bakarak nasıl bir millettir ki Ermeniler, “Ermenistan’ın en parlak devri olarak Arşagunilerden (Partlardan) büyük Dikran’ın dönemini (M.Ö. 95-55) ön plana çıkartırlar. Oysa Dikran’ın, Ermeni değil Part olduğunu, dile getirmezler. 30 yıl kadar süren Tigran dönemi hariç bağımsız bir devlet haline gelemedikleri ve İran içinde yaşayan bir topluluk olduklarını; Tigran’dan sonra Roma ile İran arasındaki mücadelenin seyrine paralel olarak Ermenilerin birisinin veya diğerinin nüfuz sahasında kaldığını” nedense unuturlar.” ([4])

      “Armenia Kralı Tigranes’in Kappadokia'yı aldığı zaman halkı kötü duruma soktuğunu, çünkü her birini Mezopotamya'ya göç etmeye zorladığını, Tigranokerta kentinin söz konusu göç sonucunda kurduğunu” hatırlamak istemezler.

      “Roma ve Bizans İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan Ermeniler, Bizans’ın Ortodoks Rum Kilisesi ile Ermeni kilisesini birleştirmek için Ermeniler üzerinde pek çok baskılar yaptığını, Hıristiyan olduktan sonra mezhep çekişmeleri yüzünden hiç rahat yüzü görmemiş olduklarını, bu sırada Ortodoks olan Ermenilerin Rumlar içinde eriyip gittiklerini, bir kısmının Sivas ve dolaylarına sürüldüğünü, Sivas’tan daha sonra Adana (Kilikya) bölgesine inmek zorunda kalan Ermenilerin de Haçlı seferleri sırasında baskıya maruz kaldığını, bunun sonucun da Katolik olan Ermenilerin daha sonra Avrupa’ya göç ettiğini, Ermenilerin esas darbeyi Ortodoks Bizans’tan Katolik Haçlılardan yiyerek çeşitli baskılara maruz kaldığını, aynı Ermenilerin, yaşadıkları coğrafyadan Anadolu içlerine, ilk defa Bizans devrinde sürgün edildiklerini,” çektikleri acıları da herhalde dile getirmek istemiyorlar. ([5])   

      “Ermenilerin yaşadığı coğrafyanın doğusunun Sâsâni, Fırat yöresine kadar olan bölgenin Bizans himayesine verildiğini, bu dönem hakkında bilgileri veren KALANKATLI Moses ve Ğazar Parbetsi (Ghazar P’arpec’i)’nin kroniklerinde de var olduğunu, III. Arşag’ın Roma sınırı olan ERZİNCAN yöresine, Yeni Culfa Ermenilerinin Babur Hindistan’ına göç ettiğini, Îustinianos’un, Ermenilerden arındırma politikasını daha da ağırlaştırdığını, Ermenilerin uzun vadede kendiliğinden batıya kaydırılmasını destekleyen idari yeniden örgütlenme önlemlerinin arkasından Balkanlara zorunlu Ermeni nüfus nakillerinin” geldiğini,  ([6])

      “Bulgaristan, Kıbrıs, Makedonya, Trakya ve Yunanistan daki Ermeni cemaatinin nüvesinin, Balkanlar’daki o dönemin göçebe istilacılarına karşı, bir tampon bölge oluşturmak ve de Doğu’daki Ermeni varlığını yok etmek amacıyla, İustinianos (527-565) ve Mauricius (582-602) gibi Bizans imparatorları döneminde, Ermen derebeylerinin, yandaşlarının ve Pavlusçu Ermeniler ve başka göçmenlerin de bu ilk gruba katıldığını, (Burgaz, Filibe, Sofya, Plovdiv, Varna gb.) Osmanlılar, 1363'ten 1393'e uzanan dönemin sonunda Bulgaristan'ın fethini tamamlayınca, buradaki Ermenilerin, daha sonra Ermeni milletine dâhil edildiğini,” ([7])

      “Hüsrev II Perviz’in Persarmenia arazisinin büyük bölümünü Romalılara teslim ettiğini, bu olayla Gregoryen Ermeniler için bir felâketle neticelendiğini, Romalılara bırakılan topraklardaki Ermenilere Ortodoks Kilisesi’nin kaideleri zorla dayatılıp kabul etmeyenlerin sürülmeye başlandığını, Ermenilerin büyük bölümünün Sāsāniler tarafında kalan Dvin’e göç ettirildiğini”([8])

      “VII. yüzyıl boyunca Ermenilerin de yaşadığı toprakların Araplarca istila edilmesinden sonra nahararların 700 kadarı mahiyetleri ile birlikte Bizans imparatorluğu topraklarına kaçtığını, bir kısım Ermeni’nin imparator tarafından Karadeniz girişine yerleştirildiğini, Bizans imparatorluğu sınırlarına kaçan Ermenilerin bir kısmı sonradan topraklarına dönerken, VII.-VIII. yüzyıl boyunca devam eden göçler IX. yüzyılda azalmış ancak Bizans imparatorluğu topraklarında daha iyi koşullarda yaşamayı uman Ermeni göçünün devam ettiğini,” ([9])

      “Araplardan sert karşılık alan, neticede Anadolu'ya kaçan Ermenilerin bir kısmının Bizans tarafından Kapadokya'da iskân edildiğini,” ([10])

     “ 750'de Abbasiler hem Ermeni isyanları hem de Bizans saldırısıyla karşılaştılar. Ermenilerin Van civarında isyan ettiğini, Bizans’ın, Erzurum ve Ahlât'ı aldığında, Erzurum imha edilerek Ermenilerden bir kısmının yine Anadolu içlerine nakledildiğini,”([11])

       “772 yılında ki yenilgiden sonra Ermenilerin büyük bir kesiminin Batıya göç etmek zorunda kaldığını, Batıya kaçan Ermenilerin umut kaynağı olan Bizans’ın, onları beklemedikleri bir sona sürüklediğini, Ermeni topraklarına yakın bir arazide, Kapadokya ve Doğu Anadolu'da iskân edilmelerini bekleyen Ermenilerin Trakya'ya sürüldüğünü, Bizans'ın böyle bir politika izlemesinin altında Ermenilere olan güvensizliğinin yattığını,”  ([12])

            “772 de ki yenilgiden sonra Ermenilerin büyük bir kesiminin Batıya göç etmek zorunda kaldığını, Bunun yanı sıra İslâmlaşan Dvin şehrinin tamamen Arap şehri kimliğine büründüğünü,” ([13])

    “Mamigonyanların soyağacı tablosuna bir göz atıldığında hangi noktada devrildiklerini, pek çoğunun öldüğünü ya da göç ettiğini, küçük bir kolun bir süre Pakrevant’ta barındığını ve son mirasçılarından birinin, kurtuluşu bir Arap lideri olan Cahap’la evlenmekte bulduğunu, Onlarla birlikte, mallarını Arşarunik ve Şİrag’ta satan ve yeni koruyucular arayan eski müttefikleri Gamsaraganların da zayıfladığını, bu arada bir kesim Ermeni’nin Malazgirt’i terk ettiğini,” ([14])

      “Hıristiyanlığın Heterodoks mezheplerinden Pavlikanlık Ermeniler arasında da taraftar bulmuştu. Haliyle Bizans’ın Ermenilere güvenmemek için tarihi tecrübesi ve geçerli nedenlerinin oldukça çokluğunu, Ermenilerin Cezire eyaletine bağlı olarak yönetilmeye başlandığını,” ([15])

      “Mutasım dönemi (833-842), Abbasi-Ermeni ilişkilerinde bir dereceye kadar dostluk ilişkilerinin başladığını, bunda en büyük etken Bizans Devleti’nin büyük bir orduyla Anadolu ve Kafkaslar üzerine saldırdığını, Bizans’ın yıkıcı akınları karşısında sadece Ermeniler değil, diğer Kafkas halkları da Abbasilerin yanında yer aldığını, Bizans’ın Ermenilere sert tavrı onların var gücüyle Arapların yanında savaşmalarına sebep olduğunu, Mütevekkil devrinde ise Ermenilere karşı sert bir politika izlendiğini, Türk Komutan Boğa’nın Ermenilere uzun vadeli seferler düzenlediğini, Son yıllarda yapılan akınlarla Kafkaslarda ki Ermeni nüfusun azaldığını,” ([16])

     “Türk Boğanın seferinin ardından Ermenilerin de yaşadığı coğrafya da hâkim olan baskı, onun tarihinin en iyi bilinen bölümlerinden biridir. Son Mamigonyan lideri (Krikor Pakrevant), Pakraduniler (ısbarabed Sımpad, işkhan Pakarad ve iki oğlu) Sünikler (Vayots Tzordan Vasak ve Aşod), Gardman ilinin liderleri sürgünde yan yana bulunduklarını, Halife’nin Îslama dönmelerini istediğini, pek çoklarının kabul ettiğini, ya da kabul etmiş göründüğünü, Ermeni isyanları, Ermeniler üzerindeki bu baskıyı Ermenistan’ın tarihi boyunca hiç kesintiye uğramadan bir taraftan sürgünler, bir taraftan yıkımlar ne büyük ailelerin tamamen ortadan kalkmasına ne de arazilerinin yok olmasına neden olduğunu,” ([17])

      “Harun er-Reşîd, gerek bölgedeki Müslüman rakip güçleri kendi aralarında zaafa uğratmayı ve gerekse Bagratuni Aşot Misaker’e, İslâm hâkimiyetine bağlı kalmak suretiyle, Kral unvanını vererek, Ermeni rahatsızlığını bastırmak becerisini ortaya koyduğunu, Halife, bu uygulamayla hem Bagratunilerle diğer Ermeni aileleri arasında denge kurmayı ve hem de Ermeniye’den Bizans ülkesine göçün önüne geçmeyi planladığını, Nitekim Harun er-Reşîd’in bu olumlu ve ılımlı siyaseti meyvesini vermiş oldu. Ermenilerin bu uygulama ve siyasetten memnun kaldıklarını,” ([18])

      “Emeviler'den sonra İslâm dünyasına hâkim olan Abbasîlerin zayıflamasıyla X. Yüzyılın ikinci yarısında, Çukurova’nın yeniden Bizans'ın eline geçtiğini, II. Nikephoros Phokas (963–969), imparatorluk ordusunun başkomutanı olarak 961-962'de başladığı Kilikya'yı işgal hareketini, Ağustos 963'de imparator ilan edildikten sonra da devam ettirdiğini,  Saltanatının ilk iki yılını Kilikya bölgesine ayıran imparator, son derece güç ve yıpratıcı savaşlardan sonra bölgenin işgalini 965 yılında tamamladığını,” ([19])

      “Kilikya'ya bilinen en erken Ermeni göçünün X. Yüzyılın ilk çeyreğinde Sasun'dan kalkıp Kilikya'ya gelen 50 Ermeni asilzadesinin hareketiyle başladığını,  X. Yüzyılın ikinci yarısında imparator II. N. Phokas tarafından Kilikya ve Kuzey Suriye'nin yeniden ele geçirilmesinden sonra, çoğunluğunu Ermenilerin oluşturduğu Hıristiyan göçmenlerin, Müslümanlardan boşaltılan kale ve kasabalara yerleştirildiğini,”  ([20])   

      “1057’ de Melitene, 1059’da Ardzıruniler’in oturduğu Sebasteia; nihayet 1064’te Sultan Alparslan Ani’yi ele geçirdiğini,  Türkmen liderler tarafından yönetilen ya da kışkırtılan bu seferler; Ermenistan’ın –birkaç yüzyıl önce Arapların tersine- nüfus bakımından çöküşünü ve ekonomik yıkımını getirdiğini, katliamların ve köleleştirmenin dışında, aristokrat ya da halk eksenli bir göçmen dalgası Batı kalelerine ve hemen ardından Ermeniler için bir “toplama” bölgesine dönüşmüş olan Kapadokya’ya ulaştığını,” ([21])

      “III. Aşot’un (952-977), krallığın merkezinin Ani’ye nakletmesi ile burada bir Ermeni prensliği kurulmuştur. Ani, 1045’te Bizans imparatoru IX. Konstantin tarafından ilhak edilecek ve Bagratî hanedanına son verildiğini, Bizans yönetimi ilhak sonrasında Ani’deki Ermenileri, Anadolu içlerine ve Suriye ve hatta Bulgaristan’a göç ettirdiğini, Türklerin bölgeye gelişi ve ardından Malazgirt Zaferi, Bizans’ın geri çekilmesi ve bölgede dengelerin yeniden oluşmasına yol açtığını,  Bu yeni dengeler içinde Malazgirt sonrası Ermenilerin Anadolu’nun iç ve güney kesimlerine göç ettiklerini,  11. Yüzyılın sonlarına doğru Anadolu’nun güneyinde Kilikya Prensliği kurulduğunu, Kösedağ Savaşı (1243) sonrası Anadolu’nun doğusunu ele geçiren Moğollar, Ahlât bölgesini Ermeniye adıyla bir vilayet olarak teşkilatlandırarak burayı merkezden gönderilen valilerle yönettiklerini, Moğol hâkimiyeti sonrasında ise 14. Yüzyıl ortasından itibaren bölgede çeşitli beyliklerin ortaya çıktığını, bundan sonra bölgenin Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevî ve nihayet Osmanlı idaresine girdiğini,” ([22])

(Devam Edecek)

[1] Veysel AYHAN- Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt XXIV, Sayı 1, 2005, s. 45-81  ERMENİ KİMLİĞİNDEN ERMENİ SORUNUNA GEÇİŞ SÜRECİNDE ROL OYNAYAN İÇSEL ve DIŞSAL FAKTÖRLER,

[2] Yıldırım Özalp-Ermeni Tarihi, Maraş Yöresindeki Ermeni İsyanları ve 1915 Olayları

[3] Derleyen Gerard Dedeyan-Ermeni Halkının Tarihi, Sayfa;35, 36, 37, 38

[4] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri

[5] Prof. Dr. Bayram KODAMAN-TÜRK - ERMENİ İHTİLÂFININ BAŞLANGICI (1878-1897)

[6] ENGİN ÖZTÜRK- BİZANS İMPARATORLUĞU DEVRİNDE ANADOLU’DA ERMENİLER (330 – 641)        

[7] George A. Bournoutian, Ermeni Tarihi, s, 200-201

[8]    Ulaş Töre SİVRİOĞLU- Sāsāni İmparatorluğu Döneminde İran, Mezopotamya ve Kafkasya’da Hıristiyanlık ve Hıristiyanlar

[9]    Yrd. Doç. Dr. Güner SAĞIR- Bizans İmparatorluğu Döneminde Anadolu da Ermeni Yerleşimleri

[10]   Doç. Dr. Mehmet Çog, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Cilt, IV/A-15. Dizi-Sayı 1, Ankara, 2014, s, 37-38-39

[11]   Doç. Dr. Mehmet Çog, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Cilt, IV/A-15. Dizi-Sayı 1, Ankara, 2014, s, 37-38-39

[12]   Doç. Dr. Mehmet Çog, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Cilt, IV/A-15. Dizi-Sayı 1, Ankara, 2014, s, 37-38-39

[13]   Doç. Dr. Mehmet Çog, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Cilt, IV/A-15. Dizi-Sayı 1, Ankara, 2014, s, 37-38-39

[14]   Derleyen: Gerard Dedeyan-Ermeni Halkının Tarihi, Syf, 198-199-200-201

[15]   Doç. Dr. Mehmet ÇOG- İslam İdaresinde Ermeniler

[16]   Doç. Dr. Mehmet ÇOG- İslam İdaresinde Ermeniler

[17]   Derleyen: Gerard Dedeyan-Ermeni Halkının Tarihi, Syf, 207-208

[18]   Yrd. Doç. Dr. Ali İPEK- İlk İslâmî Dönemde Ermeniler

[19]   Erhan Afyoncu, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar,  s, 1–2

[20]   Erhan Afyoncu, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar,  s, 1–2

[21]   Derleyen: Gerard Dedeyan-Emeni Halkının Tarihi, Syf, 235-236-237-238-239

[22]   Prof. Dr. Nebi GÜMÜŞ-İslâm Tarihi Kaynaklarında Ermeniler

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön