28 Şubat 2023
BAK NERELER ERMENİSTAN MIŞ? ( II )
“X. yüzyılın ikinci yarısında art arda gelen güçlü ve kabiliyetli imparatorlar döneminde Doğu Roma’nın, Armenia ’daki Ermeni hanedanlarını bir bir ortadan kaldırma faaliyetlerine giriştiğini, Bunlardan ilki Taok, ikincisi İberia’ın bir bölümü, üçüncüsü Vaspuragan, dördüncüsü ise Bagratuni hanedanından gelen Ani ve Kars Ermeni krallıkları olduğunu, Doğu Roma bunları ilhak ederken bölgede yaşayan toprak aristokrasisini de Kilikya ve Kapadokya gibi daha iç bölgelere topluca göç ettirip yerlerine başka yerlerden getirttiği “daha çok güvenilir” taze imparatorluk kuvvetleri yerleştirdiğini, Doğu Roma’nın doğuya doğru son yayılmasının Ermeni krallıklarına karşı gerçekleştirilmiş olduğunu, Ermeniler, imparatorluğun desteğiyle X. yüzyılda Arap egemenliğinden kurtulmuş ancak çoğu zaman birbirlerine düşman birçok krallığa bölündüklerini, Ermeniler İslamlardan bu kadar iyilik gördükleri halde Sasun’daki Ermeniler isyan edip Vali Yusuf ’u öldürdüklerini, Halife’nin bu azgın Ermenileri cezalandırmak için Büyük Buğa komutasında bir ordu gönderdiğini, Büyük Buğa’nın ordusuyla önce Sasun-Muş bölgesine gelerek ayaklanmayı bastırdığını, sonra Van üzerine yürüdüğünü, Van bölgesinde Aşot adlı Ermeni’nin bölgedeki Ermenileri başına toplayıp ayaklanma gayretinde olduğunu, bunu başaramadığını, Büyük Buğa’nın Aşot’u yakalayıp Bağdat’a gönderdiğini, Büyük Buğa’nın bütün Ermenistan’ı Ağrı’ya kadar yeniden itaati altına aldığını,” ([23])
“Daha önce Roma ve Bizans toprakları ve hâkimiyeti altında yaşayan Ermenilerin, Türklerin Anadolu’da egemen güç olmasıyla birlikte, Selçuklu ve Osmanlı toprakları üzerinde ve onların hâkimiyeti altında varlıklarını devam ettirdiklerini, Hatta Müslüman Türklerin Anadolu’yu fethinde Türklere yardımcı olduklarını, Bu dönemde Türkler le Ermeniler iç içe, yan yana ve birlikte dostça yaşadıklarını, Ermeniler, Türk kültüründen etkilendiklerini ve kendi istekleriyle Türkçe konuşmaya başladıklarını,” ( [24])
“Bizans hâkimiyeti altında Ermenilerin büyük zorluklar çektiklerini, Bizanslıların, Gregoryen olan Ermenilere karşı mezhepleri yüzünden bir antipati beslediklerini, düşmanlıklarının kaynağında Ermenilerin kendilerine karşı olan ihanetlerinin varlığını, Bu yüzden Bizanslıların, uzunca bir süre Ermenilere kin ve nefretle baktıklarını ve onlar aleyhinde olduklarını, Bu durumun Ermenilerin Selçuklu hâkimiyetine girmelerine kadar devam ettiğini, eğer Ermeniler Selçuklu hâkimiyetine girmemiş olsalardı dinlerini ve kültürlerini koruyamamış, doğal olarak da bugünlere gelememiş olacaklarını,” ([25])
“IV. yüzyılda Bizans döneminde Ermenilerin ana dilinin yasak edildiğini, ruhanî reislerinin millet üzerindeki haklarını tanınmadığını, 452 Kadıköy meclisi toplantısından sonra Bizanslılar, Ermenilerin inançlarındaki aykırılıkları sökmek, kilisenin etkilerini, milliyet hislerini ortadan kaldırmak için sürgün ettiklerini, Bizans’ın daimi politikası olarak Ermenileri daima bulundukları bölgenin dışına çıkarttıklarını,” ([26])
“Abbasi-Bizans rekabeti sırasın da Ermeniler ve Gürcülerin, IX. yüzyılın ortaların da Doğu Anadolu’ya gönderilen Hilafet ordusundaki Türk unsurlara karşı mücadele ettiklerini, Azerbaycan’da ortaya çıkan Sacoğulları hanedanı vasıtasıyla bölgede bulunan Ermeni ve Gürcülerin Türklerle olan münasebetinin sürdürüldüğünü, Henüz Selçuklu devleti kurulmadan önce, 1015-1021 yılları arasında Selçuklu Sultanı Alparslan’ın babası Çağrı Bey’in, ilk Selçuklu-Ermeni ilişkilerini başlattığını, 1016 yılında kendilerine yurt aramak için maiyetindeki yaklaşık olarak 3 bin askeriyle, Doğu-Anadolu’ya yaptığı keşif seferine çıkan Çağrı Bey’i,” ([27])
“1018’de Van Gölü kıyılarına geldiğinde bölgenin, Ermeni Ardzruni ailesinin hâkimiyeti altında olduğunu, O zamana değin bu bölgede Selçuklu Türk askeri görmemiş olan Ermeniler, Ermeni kaynaklarında belirtildiği üzere: Mızrak, ok ve yaydan oluşan silahlarıyla, beli kemerli, kadınlarınkine benzeyen uzun ve örülü saçlı, rüzgâr gibi uçan Türk atlıları karşısında korkuya ve dehşete kapıldıklarını, Ermeni Senek’erim’in (Sanhârîp) oğlu David ve Şapuh komutasındaki Ermeni kuvvetlerinin önce Selçuklulara karşı çıkmış, ancak savaş sonucunda ağır bir mağlubiyet aldıklarını, Çağrı Bey’in, birkaç korunan kale dışında Vaspuragan bölgesinin batı taraflarını ele geçirmeyi başardığını, kendisine artık hiçbir Ermeni kuvvetinin karşı koyamadığını,” ([28])
“Çağrı Bey, 1021’de Dovin’in kuzeyindeki Becni’ye kadar ilerlemiştir. Burada karşısına çıkan Vasak Pahlavuni önderliğindeki kuvvetleri de yendiğini, sonra elde ettiği ganimetleriyle birlikte Azerbaycan ve Horasan üzerinden Mâveraünnehir’e dönüp, devlet kurma yolunda mücadele veren kardeşi Tuğrul Bey’e ulaşarak, seferleri ve bölge hakkında bilgi verdiğini, Çağrı Bey’in bu seferleriyle ilk Selçuklu-Ermeni ilişkileri başladığını, Çağrı Bey’in Doğu Anadolu’ya düzenlemiş olduğu bu keşif seferlerinin ilk etkisinin de Vaspuragan bölgesindeki Ermeniler üzerinde hissedildiğini,” ([29])
“Ermeni prensliğinin önderi olan Senekerim, Çağrı Bey karşısındaki mağlubiyetinden sonra, 1021 yılında Bizans İmparatoru, Basileos’a (976-1025) elçi göndermiş, kendisine daha batıda sakin ve huzurlu bir arazi vermesi karşılığında tamamen Bizans’ın egemenliğine girmeyi teklif ettiğini, Ermeni prensi Senek’erim’in teklifini kabul eden Bizans İmparatoru, Fırat boylarından Sivas’a kadar olan yerleri ona bırakacağını, Bunun üzerine Bizans İmparatoru arasında gerçekleşen antlaşma ile Senek’erim, 1022’de maiyetindeki 14 bin kişilik kuvvetiyle birlikte bu bölgeye göç ettiğini, Senek’erim’in gidişinden sonra Van Gölü ve çevresi, 1023’ten itibaren Nikephoros Kommenos komutasındaki Bizans kuvvetleri tarafından korunmaya başlandığını,” ([30])
“İmparator II. Basileios Kafkasya ve Ermenistan sorununu tamamen halletmek ve Ermeni topraklarını Doğu Roma hâkimiyeti altına almak düşüncesiyle kuvvetli ve kalabalık bir ordu ile harekete geçerek Doğu Anadolu'ya gelip Vaspurakan'ı zapt ettiğini, Sonra bu bölgede oturan 40 bin Ermeni'yi Doğu Roma'nın geleneksel siyaseti uyarınca göçe zorladığını, Orta Anadolu'da Sivas kısmen de Kayseri kent ve yörelerine yerleştirdiğini, böylece, tarihte en büyük Ermeni Tehcirinin gerçekleştiğini,” ([31])
“Lustinianos’dan Monomakhos’a bütün Bizans imparatorları Kafkasya’ya Ermenilerin milli kimliklerini ortadan kaldırmak ve Gregoryen Ermeni mezhebini yok etmek için geldiklerini, Bizans’ın kudretli imparatoru II. Basileios (976–1025) doğu hudutlarını emniyet altına almak ve İslam ülkelerine doğru genişletmek siyaseti gereğince, doğudaki küçük Ermeni Prenslik ve Krallıklarını ortadan kaldırdığını, Ermeni halkını Orta Anadolu ve Sivas’a zorunlu göçe tabi tuttuğunu, Bizans sınırlarını Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar genişlettiğini,” ([32])
“Bizans’da çok ciddî savunma zaaflarının doğduğunu, görüldüğü gibi vergi sistemindeki çöküntü ve savunmadaki zaafın yanında aynı zamanda Bizans’ın kötü yönetilmesi, savaş ve isyanların birbirini takip etmesi ile Anadolu’nun yerli halkını da perişan edildiğini, bunun sonucu olarak halk ya bulunduğu bölgeden bir başka bölgeye göç etmiş ya da başka arayışlar içine girdiğini Bizans Devleti içinde mevcut olan Hıristiyan kiliselerinin birbirleriyle devamlı sürtüşme halinde olduklarını, Doğu’daki Hıristiyan kiliselerinin hiçbir zaman birbirleriyle bağdaşamadığını,” ([33])
“Ani, Kars, Van bölgelerinin Ermenilerden temizlenmesi üzerine, bu bölgelerde Bizans’ın, askerî garnizonlar oluşturduğunu, Bizans’ın bu tür bir siyaseti izlemekle, Kafkasya ve Doğu Anadolu bölgesindeki Ermenileri yok etme politikasını güttüğünü, II. Basil’in, Senekherim’e güvenemediği için Ermenileri bölgeden zorla göç ettirdiğini, Bizans İmparatorlarının Ermenilere karşı izlediği politika incelendiğinde, Ermenilerin sürekli ihanetlerinden, dönekliklerinden bahsedildiğini,” ([34])
“XI. yüzyılın başlarında Bizans imparatorları, Doğu Anadolu’da bulunan Ermeni prensliklerini yıkıp, onları büyük bir nüfus ile Orta Anadolu’ya sürdüğü ve Ortodoksluğu kendilerine ve diğer Hıristiyanlara zorladıkları için bu kavimlerin Bizans düşmanlığının çok derin olduğunu,” ([35])
“II. Basileios krallıklarının ellerinden alınması ve vassal statüsüne düşürülmeleri sebebiyle itaat etmeyen Ermeni prensleri üzerine bir sefer düzenlemiş ve bütün bölgeyi yakıp yıkmıştı. Van Gölü ve çevresinde Vaspurakan denilen bölgede 12 kale, 4400 köy ve 115 manastırdan oluşan Van Gölü Ermeni Krallığının bütün topraklarını Doğu Roma’ya ilhak ettiğini,” ([36])
“II. Basileios’a karşı ayaklanmış olan yüksek rütbeli Bizanslı bir memur Nikephoros Phokas, genç Davit’i yanına çekmeye çalıştı ama çok geçmeden mevcut idareye sadakat duygularıyla hareket eden Davit, 1022’ye doğru Nikephoros’u yakalayıp öldürdüğünü, Bu suretle Nikephorus, Bizans sarayı için siyasi bir tehlike olmaktan çıktığını ve tasfiye edildiğini, Bu hizmetin ardından II. Basileios’un, Davit’e Kapadokya bölgesinde Kayseri, Zamantı ve Develi gibi başka topraklar verdiğini, Ardzuruni prenslerinin Kapadokya’ya yerleşmesi Vaspurakanlı nüfusun bazı unsurlarının bu ülkeye göç etmesi sonucunu doğurduğunu,” ([37])
“Kral Senekerim, Sebastia yöresine gitmek üzere Van diyarından ayrılınca (Süryani takvimine göre 1300 yılı) Ermenilerin özellikle Kapadokya’ya göçünün de başladığını, Burada çoğalarak ve Kilikya’ya ve Suriye’ye yayıldıklarını, Vaspurakanlıların Kapadokya’ya göçünün bu memleketi Ermenileştirecek kadar yoğun da olmadığını, göç eden veya ettirilen Ermenilerin doğrudan Bizans tarafından Bizans imparatorluğu içerisinde siyasal yönetilen resmi tabiler olduğunu, bütün Ermeni toplumu ya da Ermeni grubu, bir güç olma vasfını kaybettiğini, Bizans’ın pratik amaçlarla ve kısa vadede dış siyasetine yararlı olacak biçimde Ermenileri Rumlaştırma siyaseti uyguladığını,” ([38])
“Kilikya Ermeni Prensliği tarihinin, Küropoletes Fileretos’la başladığını, Bizans İmparatoru tarafından Antakya ve Malatya bölgesinin başkomutanlığına Fileretos’un tayin edildiğini, Malazgirt savaşından sonra Maraş’tan başlayıp Urfa’ya kadar olan yerleri ele geçirip bir Ermeni derebeyliği kurduğunu, Anadolu’nun fethine başlayan Türkiye Selçuklu Devletinin kurucusu Süleyman Şah, Fileretos’a ait olan yerleri ele geçirdiğini, o da Melikşah’a başvurarak ona tabii olduğunu, Fakat hâkimiyet sürdüğü bölgelerin Türklerin eline geçmesine engel olamadığını, Fileretos’un ölümünden sonra onun komutanlarından Gabriel Malatya’yı, Toros Urfa’yı, Khok Vasil ise Raban’ın Rumkale’yi ve Keysun’u ele geçirdiğini, Bizans İmparatoru, 1042’de Tarsus şehrine, doğudan göç etmiş bir Ermeni ailesine mensup ve Ortodoks mezhebine bağlı Apılkarip’i vali tayin ettiğini, Onun Ermeni asıllı olmasıyla soydaşlarının bu bölgeye yerleşmesine neden olduğunu, Buraya gelen Ermenilerden Hetum oğlu Oşin’in Çukurova’ya girmiş ve Apılkarip’in tavsiyesiyle Bizans İmparatoru tarafından Lambron (Nimrun) Kalesi’nin kendisine babadan oğula geçmek şartıyla verildiğini,” ([39])
“Doğu Anadolu'dan göçe tâbi tutulan ve İç Anadolu'da yerleşmelerine izin verilen Ermeniler'in bir kısmının, daha sonra Çukurova'ya indiğini, 1042 yılına gelindiğinde, Van Gölü (Vaspurakan) bölgesinde yaşayan Ardzruni sülalesine mensup ve Ortodoks kilisesine bağlı Apılkarip adlı bir Ermeni soylusuna, İmparator IX. Monomakhos (1042–1055) tarafından Bizans'a tâbi olmak kaydıyla Tarsus şehrinin hâkimiyeti verildiğini, Apılkarip'in aynı zamanda Kilikya valiliğine atanması daha sonraki yıllarda yeni göçlere ve Ermeni ileri gelenlerinin burada yeni yerler elde etmesine zemin hazırladığını, Nitekim Ermeni asilzadelerinden Hetum'un oğlu Oşin, 1072 yılında kendisine tâbi Ermeni ileri gelenleriyle Çukurova'ya geçtiğini, Apılkarip, daha sonra yine Bizans'a tâbi olmak kaydıyla İmparator I. Alexios Komnenos (1081–1118)'u, Lampron kalesinin Oşin'e bırakılması ve buranın babadan oğula geçen bir timar olarak verilmesi konusunda ikna ettiğini, Böylece Kilikya'da Hetumlular sülalesinin temellerinin atılmış olduğunu,” ([40])
“Ermeni feodallerinin arasındaki mücadelenin, onların siyasi birlikten mahrum kalmalarına neden olduğunu, Ermenilerin Bizans’a bağlı gibi gözükmekle birlikte zaman zaman isyankâr tavır içinde olduklarını, Bizans İmparatorluğu’nun, doğu sınırındaki Ermenilere artık güvenmediğini ve onların yerine buranın muhafızlığını Gürcülere verdiğini, Bizans’ın Doğu Anadolu bölgesinde yeniden denetim kurduğunu, II. Basil, tarafından denetim ve kontrol altında tutulmak üzere Ermeni toplumunu zorunlu tehcire tabi tuttuğunu, Ermenilerin bu bölgeye yerleşmelerinin geçici olduğunu, 1064’ten itibaren Türklerin Orta Anadolu’yu fetihleri ile birlikte Ermeniler buraları terk edip Toros dağlarına çekildiğini, 1045’lerden itibaren Türklerin Doğu Anadolu’ya girmesiyle birlikte Anadolu’nun iç kesimlerine yapılan Ermeni göçlerinin hızlandığını, Bu göçler ile Bizans İmparatorluğunun muhtelif yerlerine dağılan Ermenilerin bir kısmının da Halep ve Toroslar tarafına çekildiğini, Ayrıca Ermenilerin bir kısmının da Bizans baskısından dolayı kendiliklerinden bu bölgeye göç ettiklerini, İşte bu göçler ve zorunlu tehcirle Kilikya Ermeni Prensliği’nin kurulmasında en büyük etken olduğunu,” ([41])
Ermenilerin ısrarla üzerinde durduğu Kilikya’nın tarihine bakacak olursak;
Bölgenin yerleşim kayıtları, MÖ 8000' de Cilalı Taş Devrinden başlar, Tunç Devri: MÖ 8. ve 7. binyıla; Erken Bakır döneminden: MÖ 5800; Orta Bakır dönemine (Doğuda görülen Halaf ve Ubaid kültürleriyle uyumludur): MÖ 5400–4500; Geç Bakır Çağa: MÖ 4500–3400 sürer ve Erken Tunç Çağını: I.A. Dönemi MÖ 3400–3000; I.B. Dönemi: MÖ 3000–2700; Tunç II. dönem: MÖ 2700–2400 Tunç III. dönem A-B: MÖ 2400–2000'i kapsar. ([42])
Bölge, Hititler zamanında, Kızzuwatna olarak bilinmektedir. Asurlular tarafından Limonlu Çay’ından Kinet Höyük' e kadar uzanan Kilikia Pedias (Ovalık Kilikya) olarak adlandırılan ve günümüzde Çukurova olarak bilinen doğu bölümüne "Que", Tarsus’un batı ve kuzey bölümlerine de "Hilakku" adı verilmiştir. Bazı tarihçiler tarafından "Hilakku" nun Aramice yazılımının, Hellence’ye Kilikya olarak çevrilmiş olduğu belirtilmektedir. Homeros, İlyada’ında Çukurova’dan Bellerophontes’in gezindiği "Aleian düzlüğü" olarak bahsetmiştir.([43])
Kilikya, jeopolitik konumu ve doğal kaynakları nedeniyle Asur’luların gözünde MÖ 1000'li yıllardan itibaren önemli bir yer tutmaya başlamıştır. MÖ 9. yüzyıldan itibaren Asurlular tarafından bölge üzerinde egemenlik mücadelesine girilmiştir. Yerel krallıklarla yapılan zorlu mücadele sonrasında Kilikya'nın özellikle Que olarak adlandırılan bölgesi Asur egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Bölgede zayıflayan Asur egemenliği MÖ 8. yüzyıl ortalarında yeniden tesis edilmiştir. MÖ 715' te yapılan sefer sonucunda Göksu (Kilikya) ya kadar "Hilakku" olarak adlandırılan topraklarda Asur egemenliğine geçmiştir. Asurbanipal’in ölümünden sonra yaşanan isyanlar, İskit ve Kimmer saldırıları sonucunda Kilikya'daki Asur egemenliği sona ermiştir. ([44])
[23] Doç. Dr. Erol KÜRKÇÜOĞLU- X-XI. Yüzyıllarda Doğu Roma ve Selçukluların Ermenistan (BagratuniArdzruni) Politikaları
[24] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[25] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[26] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[27] Prof.Dr. Ali Sevim, Selçuklu-Ermeni İlişkileri, s, 4–5
[28] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[29] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[30] Doç. Dr. Şenol KANTARCI-Tarih Boyunca Türk - Ermeni İlişkileri
[31] Doç. Dr. Erol Kürkçüoğlu, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2. Cilt, IV/A-15. Dizi-Sayı 1, Ankara, 2014, s, 94
[32] İlhan TÜRKMEN-Selçukluların Hoşgörü ve Adalet Politikası
[33] İlhan TÜRKMEN-Selçukluların Hoşgörü ve Adalet Politikası
[34] İlhan TÜRKMEN-Selçukluların Hoşgörü ve Adalet Politikası
[35] İlhan TÜRKMEN-Selçukluların Hoşgörü ve Adalet Politikası
[36] Doç. Dr. Erol KÜRKÇÜOĞLU- X-XI. Yüzyıllarda Doğu Roma ve Selçukluların Ermenistan (Bagratuni-Ardzruni) Politikaları
[37] Prof. Dr. Ergin AYAN-Selçuklu Fetihlerinden Önce Bizans’ın Ermenistan Politikası
[38] Prof. Dr. Ergin AYAN-Selçuklu Fetihlerinden Önce Bizans’ın Ermenistan Politikası
[39] Doç. Dr. İlyas GÖKHAN- Memluk- Kilikya Ermeni Siyasî İlişkileri
[40] Erhan Afyoncu, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, s, 2–3
[41] Doç. Dr. İlyas GÖKHAN- Türkiye Selçukluları ile Kilikya Ermenileri Arasındaki İlişkiler
[42] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kilikya#:
[43] https://tr.wikipedia.org/wiki/Kilikya#:
[44] Mehmet KURT-Kilikya’da Yeni Asur Egemenliği ve Yerel Güçler “Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 21/2009
Kenan Mutlu Gürses