ERMENİ DİASPORASININ ŞAKLABANLIĞI (III)

31 Temmuz 2020


      Ermenilere ve de hiçbir milletle, Türk milletinin düşmanlığı söz konusu yapılamaz. Ancak Ermenilerin mitolojik dönemden başlamak üzere, kurguladıkları vatan ve millet olma iddiaları ya gerçek dışıdır, ya iddiaları eksiklik, çarpıtmalarla doludur ya da tarihin her döneminde mağduriyetlerin arakasına saklanmaya çalışmışlardır. Ermeni tarihini yazanların din adamı oluşu, antik çağdan yaptıkları aktarmalar da hemen hemen her bulundukları ve de sonradan gelip yerleştikleri bölgeleri Ermenistan olarak adlandırmaları, tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bir yerde kilisesinin, sinagogun, havranın, patrikhanenin, manastırın var olması, o toprakları dini aidiyetlere bağlı toplumların ülkesi yapmaz. Günümüzde, içinde farklı dinlere ait ibadethaneleri barından şehirleri, ülkeleri hatırlayınız… Meseleyi günümüzden antik çağa, semavi dinlerden mitolojiye taşırken, aynı gerçekle yüz yüze geliriz. Ermenilerin mitolojik tanrılarımız dedikleri, sadece Ermenilere değil, o dönem o bölgede yaşayan toplumlara ait olmalıdır.

 Yazıma başlarken belirttiğim gibi "Diaspora Ermenilerinin bitmeyen yalanları, iftiralar, bunları destekleyen, teşne olan emperyalist güçler ve onların güdümünde hareket eden devletçikler. Ermenilerin,  dünyanın farklı bölgelerine savrulmuş olduklarını, hangi ülkede, hangi sayıda yaşadıklarını, söz konusu ülkelere göç nedenlerini biraz uzun olsa da kalemim döndüğü kadarıyla anlatmaya, satır başları ile de olsa, tarihin derinliğine teolojiye, ilahiyata ve mitolojiye bakarak bazı iddialara da dikkatinizi çekmeğe çalışacağım" demiştim… Bakalım, Ermenilerin mitolojik inanç dünyaları nasılmış?

 “Erken Ermeni kaynakları Ermenilerin Hıristiyanlığı kabulleri sonrasına dayanmaktadır ve V. Yüzyıla tarihlendirilen eserlerdir. Bunların başlıcaları H’orenatsi ve Agat’angeğos’un tarihleridir. Putperest Ermeni Tanrılarının bir panteon oluşturduğu ve panteonda Tanrıların babası Aramazd’ın en etkin olduğu, Ermenilerin başta İran olmak üzere çevre kültürlerden etkilendiği, tanrılara ait kültün Erzincan, Muş ve Erivan çevresinde diğer yerlere göre daha baskın olduğu sonucuna varılmıştır.

İkincisi ise son asırlarda yapılan Ermenilerin Hıristiyanlık öncesi dinlerine dair paganizm, mitoloji konulu araştırmaların konuyu karmaşık hale getirmiş olmasıdır. Bu araştırmaların çoğunluğu erken Ermeni kaynaklarının bir kısmının verdiği bilgiler ve çevre kültürlere ait inançlardan hareketle oluşturulmuştur. Oysa günümüzde erken Ermeni kaynaklarının bütün yazma ve basma nüshalarının karşılaştırmalı yayınları yapılmıştır. Ermenilerin Hıristiyanlığı kabulü Aziz Grigor’un faaliyetleri sonucunda Kral Trdat ve halkın çoğunluğunun toplu olarak din değiştirmeleriyle gerçekleşmiştir. Ermeni putperestliği temelde Hint-Avrupa kökenli dini geleneklerle, İran dinleri, Hint dini, Yunan dini ile ilişkili olarak ele alınmıştır. Ayrıca Ermenilerin yaşadığı coğrafya ile ilgili olarak Urartular, Babil merkezli Sümer-Akkad dinleriyle ilişkilendirilmişlerdir. Putperest Ermenilerin tanrılarına dair en genel ve temel bilgiyi kendisini kralın yazıcısı olarak takdim eden Agat’angeğos vermektedir. Buna göre İran kralı Hüsrev (II, 279-287), başarılı bir baskın sonrası Sasani hâkimiyetindeki Ermeni coğrafyasına döndüğünde tanrıların putlarına ait olan tapınakların yedi sunağına (yevot’n bagins mehenitsn) adaklar tertip edilmesini ferman buyurur. Burada yedi tanrı ve tapınağı kastedildiği düşünülürse Aramazd, Anahit, Mihr, Nane, Tir, Barşamin ve Astğik olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü Vahagn’ın Aştişat’taki Vahevanyan isimli tapınağını Agat’angeğos sekizinci tapınak diye tanımlamaktadır. Ancak verilerin işaretlerinden faydalanıldığında Aramazd’ın baba tanrı, göksel tanrı olduğu ve Deus’un dönüşmüş hali olduğu anlaşılmaktadır. Tanrısal doğumun ikinci düzeyine Anahit’in sıfatları işaret etmektedir. O, Ana Tanrıça ’dır ve Aramazd’dan doğmuştur. Aramazd’ın oğlu Mihr ve kızı Nane ise sonraki tanrısal nesildir. Vahagn, Astğik ve Barşamin panteondaki yerlerini sonraki bir süreçte almış gibidir. Bir üçlemede savaş tanrısı Vahagn ve onun sevgilisi aşk tanrıçası Astğik arasında ana tanrıça Anahit’e yer verilmesi göksel doğumun farklı bir nesline işaret kabul edilebilir. Aramazd-Anahit-Vahagn ve Vahagn-Anahit-Astğik üçlemeleri dikkat çekmektedir. Bu üçlemelerden tanrılara panteonda, farklı tanrısal hiyerarşiler ve görev dağılımları yüklendiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Tanrı ve tanrıçaların sunakları ve/veya tapınakları çeşitli bölgelerde farklı tanrıları öne çıkaran kompleks sunaklardan veya tapınaklardan oluşan yapılar halinde bulunmaktadır. Putperest Ermenilerin yaşadıkları coğrafyanın Erzincan, Muş ve Erivan çevreleri tapınak ve tapınım itibariyle merkezi konumdadır. Erzincan ve çevresinde Anahit, Muş ve çevresinde Vahagn ön palana çıkmaktadır. Aras boylarında Artaşat ve çevresindeki Ermeni başkentlerinde ise en belirgini Aramazd’dır. Ancak Aramazd’ın bu öne çıkışı bütün bölgelerde etkin olması ile ilişkilidir. Aramazd’a her bölgede, her başkentte tapınılan bir tanrı olması ‘tanrıların babası’ sıfatının anlamını ortaya koymaktadır. Kraliyet üyelerinin Aramazd’a diğerlerine göre daha fazla ilgi göstermeleri de Tanrıların kralı olduğunun işareti sayılır. Putperest Ermenilerin hem zikri geçen üç bölgede hem de başka yüksek yerleşim yerlerinde, özellikle ırmak yakınlarında içlerinde tanrılara adanmış sunakları, çevresinde hibe edilmiş vakıf arazilerinin bulunduğu tapınakları vardı. Tapınaklar başkahin (k’rmapet) ve kâhinlerce (k’rum) idare edilirdi. İfade edilmesi gereken başka bir husus da farklı tanrılar olduğu metinde belli olmayan Amanor ve Vanatur diye isimlendirilen tanrılardır. Bu isimlerin isimleşmiş, isim haline gelmiş sıfatlar olduğu, kaynaklarda zikredilen sekiz tanrıdan Aramazd ve Anahit’i tanımlamak için kullanıldığı kanaatine ulaşılmıştır. Ermeniler Hıristiyanlığı toplu olarak kabul ettikleri IV. Yüzyıl başlarından itibaren kademeli bir şekilde Putperest inançlarını ve geleneklerini değiştirdiler. IV.-V. Yüzyıllarda kilise kültürlerinde eski inançlarının izleri belirgindi.

      Hıristiyanlık öncesi Ermeni tanrılarından öne çıkanı Aramazd’dır. Klasik metinlerde Aramazd ismi Ormizd şeklinde de ifade edilmiştir. Birincisi daha yaygın bir kullanıma sahiptir. Her iki şekilde de İran tanrısı Ahura-Mazda ile isim benzerliği dikkat çekicidir. Ahura-Mazda: İran’ın her şeyi bilen yüce yaratıcı tanrısıdır. Sonradan Ohrmazd şeklinde de adlandırılmıştır. Sonra iyilik tanrısı olup kötülüğü temsil eden Ahriman’a karşı mücadelesini kazanacağına inanılmaktadır. Altı Ameşa Spenta onun tarafından yaratılmıştır. Eski İran’da Pers kraliyet ailesi ile Ahura-Mazda arasında bir ilişki kurulurdu. Ahura-Mazda’nın ismi hürmüz, hormuzt biçimlerine de dönüşmüştür. Yeznik Koğbatsi, Zurvanizmi eleştirdiği kitabında Ahura-Mazda’nın ismini Ormizd (Ormzd) şeklinde ifade etmiştir. Yunan tanrısı Zeus’un bir ismi olan Jupiter (İupiter, Zeus pater) Aramazd şeklinde çevrilmiştir. Aramazd (zbaginn Zevs ditsn Aramazday=tanrı Aramazd’ın Zeus sunağı)  şekillerinde tanımlanmış bir isimle bahsedilmiştir. Bu isimler doğrudan Aramazd’ı tanımlayan isimler değildir. Özellikle ‘tanrı Aramazd’ın Zeus sunağı’ ve ‘Olimpus’a ait Zeus heykeli’ şeklindeki tanımlardan ilki sunağın Zeus’a ait olduğunu, onun heykelinin sunağa yerleştirildiğini ve bu Zeus sunağının da Tanrı Aramazd’a adandığını göstermektedir. Yunanistan’dan getirilen heykelin bu şekilde tanımlanması anlamlıdır. İkincide ise doğrudan heykel tanımlanmakta ve bu heykelin Olimpus tanrısı Zeus’a ait olduğu vurgulanmaktadır. Aksine farklıdırlar, ancak Ermeniler özellikle sanatsal anlamda, kültürel olarak etkilenmişler ve Ermeni tanrılarının özellikleri ile benzerliği bulunan Yunan tanrılarının heykellerini kendi tanrılarının tapınaklarına yerleştirmişlerdir. Aramazd Zeus ile eşleştirilirken özellikleri de etkin olmuştur. Aramazd’ın temel sıfatı ‚tanrıların babasıdır. Dolayısıyla Yunan tanrılarının babası Zeus ile özdeşleştirilmesi manidardır. Zeus isminin erken Ermeni kaynaklarında kullanılan biçimlerinden biri de Dios’tur ve Ari gelenekteki gök tanrısı Dieus (Hintlilerde Dyaus) ile benzerliği dikkat çekicidir. Bu kullanımda, aynen İran’da olduğu gibi, daevaların kötü güçlere dönüşmesinin izlerini görüyoruz. Ancak uzak geçmişte birlikteliklerini gösterir niteliktedir. Bununla beraber İran etkisinin daha baskın olduğuna da işaret etmektedir. Bu meyanda Anahit, büyük ve asil Aramazd’ın evladı‛ (tznund=ondan doğmuş anlamında), tanrıça Nane Aramazd’ın kızı (dustr), tanrı Mihr Aramazd’ın oğlu (vordvoyn Aramazday), tanrı Tir Ormizd’in yazıcısı, Divan diye isimlendirilerek tanımlanmışlardır. Burada ilginç olan bir nokta da tanrıların babası Aramazd’dan doğmuş ana tanrıça Altın Ana Anahit’tir. Hem ana hem de Aramazd’ın evladı diye nitelenmesi çelişik gibi dursa da tanrıların göksel doğumuna, insan aklının mitolojide tanrılara göksel, ruhsal bir dünya ve yaratılış, başlangıç kurgulamasıyla paralellik arz etmekte ve tanrısal dünyanın biçimlenmesinin işaretlerini taşımaktadır. Bu tanrısal doğuma ilişkin Ermeni mitolojisinin kayda geçirilmiş hali erken Ermeni kaynaklarında bulunmadığı gibi başka bir şekilde de günümüze ulaşmış değildir. Dolayısıyla bu mitolojik doğumun nasıl gerçekleştiğini bilemiyoruz. Ancak burada işaretlerini görebiliyoruz. Bu durumda bu ilk doğumu, tanrısal-göksel doğumun ilk nesli olarak düşünebiliriz. Muhtemelen sonraki doğumlar tanrısal iki varlık ile birleşmeden tanrı çocuklar ürer ki tanrı Mihr ve tanrıça Nane bu özelliğin izlerini taşımaktadır. Daha sonra ise kahramanlık tanrısı Vahagn ve sevgilisi (odası) aşk tanrıçası Astğik gelmektedir. Tanrıların babası Aramazd Ermeniler için tanrılar arasında önemli bir yere sahiptir. Kral Trdat (III, 287?- 330?) uyulmasını istediği bazı kurallara dair fermanının başında, halkını selamladıktan sonra Aramazd’a bir teslis içerisinde yer vermektedir. ‚Yüce gönüllü Aramazd’dan bereketli verimlilik; yüce hanımefendi Anahit’ten koruyuculuk; cesur Vahagn’dan yiğitlik‛ dilerken onu en başta zikretmektedir. İlk olarak Ani (Kemah)’deki Aramazd tapınağı tapınaklar içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Ani aynı zamanda Ermeni krallarının krallık mezarlığının (gerezman) bulunduğu yerdir. İkinci bir husus da kralların halk içindeki konumuna İran kralı Hüsrev (II, 279-287)’in Ermenilerin yaşadığı coğrafyadaki, özellikle Erez (Erzincan) ve Ani (Kemah) bölgesiyle ilgili bilgilerin verildiği yerde, tapınakların ‘ataları Arşakunilerin geleneksel ibadet Mezepotamya Dinleri ile alakalı olarak Ardeşes’in Ani’de Majan isimli birini Aramazd’ın başkahini olarak atamıştır. Ani’nin önemini ortaya çıkaran başka bir bilgi de H’orenatsi’nin kaynak olarak yararlandığı tapınak tarihinin şiirlerinin bestekârı şeklinde tanımlanan Olimpos isimli Anili bir kâhinin eserinden bahsetmesidir. Bu ismin kim olduğuna dair bir bilgi olmamakla beraber hem kâhin olması hem isminin Aramazd’ın sıfatı olarak ifade edilen Olimpos olması hem de Anili olması dikkat çekicidir. Ayrıca Kral Trdat’ın zikri geçen fermanında halkın iyiliği, refahı, huzuru, bereketi, esenliğinin tanrıların ve krallarının yardımıyla gerçekleşeceği vurgulanarak kralların tanrısallığına işaret edilmektedir. H’orenatsi’nin Sasani kralı Ardeşir (I, 226-241)’in Bagavan (Bagrevand’da, Eleşkirt’te)’da Ormizd’in ateşini sürekli yanması için düzenlediğini söylemesi Sasaniler idaresindeki bu yönetim değişikliği zamanında Ermenileri baskı altında tutmaya çalıştıklarına işaret etmektedir. Bu da İran etkisinin Ermeniler arasında hayat bulmasının örneklerinden kabul edilebilir. En azından bu iki tanrının yakınlıklarına işaret eder. Aramazd’ın bahsi geçen bu Bagavan’daki ateşi, orada onun bir tapınağının bulunabileceğini de gösterir. Ancak onun tapınaklarına ilişkin erken Ermeni kaynaklarının çelişkiye meydan bırakmadığı Ani’deki tapınağıdır. Bu iki tapınak yanında H’orenatsi, Hripsimyanlar konulu hayiografide Pağat dağında (Başet Dağı, Van Gürpınar, Güzelsu) Aramazd ve Astğik’in evlerinin bulunduğunu söyler. Ayrıca Armavir, Bagaran (Akhuryan kenarı), sonrasında Artaşat’a taşınan Yunanistan’dan getirilen heykeller arasında Aramazd’ınki de vardır. Bu bilgilere göre başka bölgelerde de tapınaklar kurulduğu ve bu tapınaklarda Aramazd kültüne yer verildiği akla yatkındır. H’orenatsi ise İran Arşakunileri ile Ermeni Arşakunileri arasındaki ilişkiye geniş bir şekilde yer vererek akrabalıklarına değinir. H’orenatsi Bizans İmparatoru Julian (361-363)’ın Ermenistan kralı Tiran’a bir mektubunu aktarırken imparatoru Aramazd’ın oğlu diye tanımlar. H’orenatsi, Gürcüler arasında tanrı Aramazd’a gökgürültüsü tanrısı olarak ibadet edildiğini, bir putunun Kura nehri kıyısında bulunduğunu söyler. Tanrı ilişkilerini düşündüğümüzde başkentlere tapınak inşa edilirken Aramazd’a adanmış sunakların da bulunması diğer tanrılara göre daha yüksek ihtimale sahiptir. Dolayısıyla Ermenilerin yaşadığı coğrafyada farklı yerlerde tapınakları veya sunakları ile Aramazd kültünün yaşatıldığını söyleyebiliriz. Tapınakların idaresinin k’urm denen kâhinlerce idare edildiğine dair bilgiler vardır. Ani’deki tanrı Aramazd’a başkahin (k’rmapet) olarak krallık ailesinden Majan diye birisi tayin edilmiştir. Daha sonra Majan sunaklar şehri Bagavan (Bagrevand, Eleşkirt)’a başkahin iken öldürülür ve orada mezara yerleştirilir. Başka bir yerde ise yine Anili bir kâhinden bahsedilmiştir. Bununla birlikte krallık ailesi için önemi açık olan Aramazd’a ait Ani tapınağında krallık sunularının yapılması anlamlıdır. Kralın zengin sunumları arasında ‚beyaz tosun, beyaz koç, beyaz at, beyaz katır ya da domuz kurbanından bahsedilmesi bu sunuların Aramazd’a da yapılabileceğini göstermektedir. Canlı kurbanlar yanında cansız sunu olarak ‚altın ve gümüş ziynet, sırmalı ve püsküllü ipek kumaş, altın taçlar, gümüş altarlar, kıymetli taşlarla süslü güzel vazolar, parlak kumaşlar‛ takdim edilirdi. Bunun dışında Aramazd’la ilgili olduğunu düşündüğümüz bir konu da Agat’angeğos’un yıllık festivalleri Navasard’dan bahsettiği Amanor ve Vanatur diye iki tanrıdır. Yeni Mahsullerin Müsebbibi Amanor (Anahit) ve Misafirperver Vanatur (Aramazd) Amanor ve Vanatur’u zikreden tek erken Ermeni kaynağı Agat’angeğos’- un eseridir. Agat’angeğos bir defalığına bahsederken ikisine de tanrı demiştir. Bu nedenle ilk bakışta bunların diğerlerinden ayrı iki tanrı ismi olduğu izlenimi oluşmaktadır. Ancak Agat’angeğos, ‘tanrılara ait yedi tapınak’ dedikten sonra bahsi geçen tapınaklar ve tanrılarından bahsetmiştir. Sonra Vahagn’ın tapınağını sekizinci diye ifade etmiştir. Dolayısıyla o sekiz tanrıdan bahseder. Amanor ve Vanatur’un sekiz tanrıdan başka tanrılar olup olmadığı ise Agat’angeğos’ta açık ve net değildir. Agat’angeğos, Amanor ve Vanatur’u tanrılar şehri (Ditsavan, Bagavan) denen yerde kutlanan Navasard şenlikleriyle ve aziz şehitlerin kutsal kemikleriyle ilişkili olarak vermektedir. Bu durumda Amanor ve Vanatur birer tanrı ismi mi, yoksa diğer tanrılara verilen birer sıfat mı? Eğer tanrıların sıfatı ise ikisi de aynı tanrının mı, yoksa ayrı tanrıların mı? Kaynaklarda bu konuda açık bir bilgi yoktur. Eğer isim iseler ayrı tanrılardır. Sıfat iseler, sekiz tanrıdan birisine ait olup isimleşmişlerdir. Amanor ve Vanatur’un ne oldukları hakkında değerlendirilebilecek temel hususlar; sekiz tanrı ve özellikleri, Ditsavan (tanrılar şehri) diye isimlendirilen Bagavan ve Aştişat’taki Vahevanyan Tapınağı, üçüncü olarak da Navasard ve aziz şehitleri anma törenine dönüştürülmesidir. H’orenatsi, yeni yıl anlamındaki Amanor kelimesinin dönüşümüne ışık tutacak şekilde ‘amin noroy’ biçiminde kullanmaktadır. Hivrınkal ise ‘misafir kabul eden’ anlamına geldiği gibi Vanatur da Vanatrel fiilinden ‘misafirperver’ anlamındadır. Agat’angeğos’un Bagavan’la ilişkili olarak tanrılardan bahsettiği metnin çevirisi şu şekildedir: “O (Aziz Grigor) yeni mahsullerin müsebbibi tanrı Amanor (ve) misafirperver tanrı Vanatur’un (Hivrınkal ditsn Vanatr) eskiden Navasard (Yeni Yıl) şenliklerini kutladıkları aynı yerde bu yararsızlara (tanrılara) ibadet zamanı olan günleri büyük bir festival ilan ettiği şehitlerin anısını kutlama tarihine dönüştürdü. Büyük aziz Yovhanna ve Tanrı’nın aziz şehidi At’anagine’nin anma töreni için toplanmayı, onların bayramlarını aynı şehirde bu günde kutlamalarını” emretti. Aziz Grigor Aştişat’ta da benzer bir dönüşümü gerçekleştirir. Zikri geçen azizlerin kemiklerini Vahevanyan tapınağını yıktıktan sonra tapınakların en yükseğine dikmek ister.  Tapınaklar yıkıldıktan sonra azizler için bir sunağın bulunduğu dinlenme şapeli inşa edilir. Devamında Aziz Grigor Aştişat’tan ayrılırken başka yerlerde anma törenlerini tesis etmek için azizlerin röliklerinden bir parça yanına alır. Daha sonra ise Bagavan’da yeni kiliseler inşa edilir ve ardından Navasard şenliklerinin dönüşümü gerçekleştirilir. Her ne kadar bu tarihsel süreç dönüştürme faaliyetlerinin sürecine uygun olmasa da farklı tapınaklarda ve şehirlerde farklı uygulamaların olduğuna işaret etmektedir. H’orenatsi ise Navasard şenliklerinin ilk defa Ermeni krallarından Vağarş tarafından Bagrevand eyaletindeki sunaklar şehrinde (Bagnatsn avani) tesis edildiğini söylemektedir.  Bu durumda Bagrevand eyaletinde (Eleşkirt) Bagavan’da tanrı Amanor ve Vanatur’un Navasard ayının ya da yeni yılın ilk gününde kutlanan Navasard şenliği, Aziz Yovhanna (Vaftizci Yahya) ve aziz şehit At’anagine’nin kutsal kemiklerinin yerleştirildiği bu şehirde onları anma törenine dönüştürülmüştür. Dolayısıyla azizlerin kemiklerinden bir parça da olsa yeni inşa edilen kiliselere, dönüşüm esnasında şehit olanlarla birlikte anıt mezarları ve sunak şeklinde şapelleri inşa edilerek röliklerin manevi gücünden faydalanılmak istenmesi doğaldır. Hem Ermenilerin kemiklerle, anıt mezarlarla ilgili geleneklerine hem de Hıristiyan inançlarıyla bağdaşan geleneklerine uygundur. Tapınaklar ve tanrılar ilişkisine baktığımızda bir tapınak, belli bir tanrıya adanmış olsa bile başka tanrıların da orada tapınak ya da sunağının olduğunu biliyoruz. Bu durumda Amanor ve Vanatur diye ifade edilen isimleşmiş sıfatların hangi tanrılara ait olduklarını belirlemek üzere tanrılar, tanrıların özellikleri, şehirler, şehirlerin özellikleri hususunda kaynaklarımızın verilerini değerlendirmek yerinde olur. Vanatur’un bir tanrının sıfatı iken isimleşmiş hale gelmesinin izleri, tanrıların babası Aramazd ismi ve sıfatı olarak kullanılan ‚Misafirperver Vanatur‛ (Hivrınkal ditsn Vanatr) tamlamasında kendisini göstermektedir. II. Makkabiler kitabında Zeus, eski Ermenice Kutsal Kitaplarına Aramazd olarak çevrilirken bu sıfatın ‘yabancıların koruyucusu’ anlamında kullanılmıştır. Ayrıca H’orenatsi’nin Sasani kralı Ardeşir (I, 226-241)’in Bagavan (Bagrevand’da, Eleşkirt’te)’da Ormizd’in ateşini sürekli yanması için Agat’angeğos, ‚Patmut’ivn Hayots‛, CXIX, s. 1702, 17n. Kutsal Kitap’ın Yunanca’dan Grabar Ermeniceye çevirisinde, II. Makkabiler 6:2’de Zeus aynı kelimelerle çevrilmiştir. Tam olarak ‘hivraser Ormzdakan dits’n vanatri’ şeklindedir. Yunan tanrısı Zeus’un bir ismi olan Jupiter (İupiter, Zeus pater) Aramazd şeklinde çevrilmiştir. Ancak bu iki ismin metinde ayrı iki tanrıyı ifade etmesi Aramazd dışında bir tanrı veya tanrıçayı irdelemeyi gerektirmektedir. En uygunu Ana tanrıça Anahit’tir. Çünkü Amanor’un özellikleri daha çok Ana tanrıçayı hatırlatmaktadır. Altın Ana Anahit’in hayat veren (dirilten), topraklara verimlilik veren ve bu şekilde yaratan sıfatları onunla ilgili olabileceğini göstermektedir. Yeni mahsullerin müsebbibi sıfatının Altın Ana Anahit ile ilgili olması daha belirgindir. Bu durumda Ağustos’taki yeni yıl kutlaması Meryem Ana Yortusuna dönüşmüş olabilir. Yani Tanrıça Anahit’in günü başka bir dişinin, İsa Mesih’in aziz annesi Meryem Ana’nın gününe dönüşmüştür. Dönüşüm aşamalı gerçekleşmiş; önce aziz şehitleri anma günü, daha sonra da Meryam Ana günü olmuştur. Ermeni Kilisesi’nde bu dönüşüm sonra düzenlenmiş ve kutlama Ermeniler arasında her yere yayılmıştır.  Sonuç olarak Amanor ve Vanatur, isim haline gelmiş sıfatlardır. Vanatur Aramazd’a ait sıfattır, Amanor ise Anahit’e aittir. Tapınak şehri Bagavan ile ilgili düşündüğümüzde Ermeni krallarının tapınak merkezlerinden olan bu şehrin tanrıların babası Aramazd’ın da tapınak şehri olması Aramazd ile krallık ailesi arasındaki ilişkiye de uygundur. Bu nedenle Aramazd’ın Bagavan’da Navasard şenliklerinin kutlandığını söylemek yerinde olur. Anahit’in ise Bagavan’da bir tapınağı olduğuna dair bilgi yoktur. Ancak onun başkentlere heykellerinin yerleştirildiğini biliyoruz.

      Altın Ana Anahit Putperest Ermeni tanrıları arasında, eğer bir panteondan bahsedilecekse, Aramazd’dan hemen sonra Anahit ikinci sırada gelmekteydi. Fakat erken Ermeni ve Yunan kaynaklarında en dikkat çeken, dolayısıyla halk arasında da en çok ilgi gösterilen şüphesiz Anahit idi. Anahit ismi H’orenatsi’de Yunan mitolojisindeki Artemis ile bir tutulurken, Strabon’da Anaitis şeklinde geçmektedir. Eski İranlıların verimlilik, su ve hayat veren tanrıçası Anahita’nın ismiyle benzerliği dikkat çekicidir. Bu isim benzerliğini sadece benzerlik olarak değerlendirmek yetersiz olur. Zira mesela Strabon’un zihninde bu ikisi aynı tanrıçadır. O, Armenialıların Partların taptığı her şeye taptıklarını da söylemeden geçemez, Armenia’da yaşayan insanların dinlerinden bahsetmek yerine İranlıları bilmek onları da bilmek anlamına gelir diye değerlendirmiş gibidir. O, yüce hanım efendi, Ermenilerin şanı ve kurtarıcısı (ketsutsiç=hayat veren, dirilten, özgürlük veren), bütün kralların özellikle Greklerin şerefi, bütün faziletlerin anası, bütün insanlık âleminin bağışlayıcısı, yüce ve asil (metzin ari) Aramazd’ın evladıdır (tznund=doğmuş olan). Anahit’in bu özellikleri ana tanrıça olduğunu göstermektedir. Aynı şekilde Ermenicede İsa Mesih de aynı kelime ile nitelenir. Onun doğum yortusu tznund diye isimlendirilmiştir. Burada kelimeye yüklenen anlam tanrıdaki cinsiyetin sembolik olduğuna işaret eder. Dolayısıyla Anahit’in Aramazd evladı olması ancak mitolojideki tanrısal, göksel yaratılış dünyasına matuftur. Altın Ana Anahit iki farklı üçlü tanrılar arasında zikredilmiştir. Bunlardan birncisi ‚Yüce gönüllü Aramazd’dan bereketli verimlilik; yüce hanımefendi Anahit’ten koruyuculuk; cesur Vahagn’dan yiğitlik‛ dilerken ikinci sırada yer verilmektedir. İkinci olarak Aştişat’taki Vahevanyan tapınağındaki üçlü sunaklar içerisinde yer verilmektedir. Burada onun ismi, Anahit zikredilmemektedir. İlk olarak Vahagn’dan, ikinci olarak ‚ Anahit ve sunağından, üçüncü olarak da Astğik’den ve sunaklarından bahsedilmektedir. Anahit’in özelliklerini haiz bir tanrıçaya iki sevgili Vahagn ve Astğik arasında yer verilmesi manidardır. Zira ana tanrıça ile birlikte zikredilmesi bunların göksel doğumdaki ilişkisine matuf olmalı. Böylece sırasıyla cesaret, verimlilik ve aşk tanrıları birlik içerisinde verilmiştir. Anahit tapınaklarının Ermenilerin yaşadığı birçok yerde olması akla yatkındır. Onun tapınaklarından birisinin Tokat Zile (Zela)’de olduğunu Strabon’dan öğrenmekteyiz. Strabon onun ikinci bir tapınağından daha bahsetmektedir. Bu tapınak Akilisen’de (Erez, Erzincan) bulunan ünlü tapınaktır. Erez’deki tapınağa erken Ermeni kaynaklarında da Anahit’le ilgili olarak ilk sırada yer verilmektedir. H’orenatsi Yunanistan’dan getirilen Artemis heykelinin Erez’e ikinci heykel olarak dikildiğini söylemektedir. Bu bilgi de Erez’in Anahit kült merkezi olarak önemini göstermektedir. Aramazd için Ani’nin ön plana çıkması gibi Erez’deki tapınak da Anahit için merkezi konumdadır. Bu bölge Anahityan bölgesi diye ünlenmiştir. Kral Trdat Erez’deki Anahit tapınağına kendi sunumlarını yaptıktan sonra Aziz Grigor’dan da takdimeler ister. Sonra Fırat nehrinin kollarından birinin (Gayl nehri, Lycus) yakınında dağ yamacında olan bu tapınağa sunumları biter ve aşağı, nehrin kıyısına iner, karargâh kurarlar. Bu da tapınakların su kenarında ve yüksek yerlere yapıldıklarını göstermektedir.  Başka bir yerde Ermeni krallarının tapınma mahalli olduğu vurgulanan Erez’deki Anahit tapınağında onun sıfatına uygun bir ifadeyle altın putunun olduğu zikredilmektedir. Kralların değer verdiği bu tapınak krallık sunularının yapılmasından dolayı altın ve gümüşle dolu zengin bir tapınaktır. Anahit heykellerinin sadece altından yapılmadığını biliyoruz. Odun, taş, altın, gümüş ve bronz gibi malzemelerden insan eliyle yapıldıkları ve insana benzediği, ağızları, gözleri, elleri ve ayakları olduğu Aziz Grigor’un sözleriyle Agat’angeğos tarafından aktarılmaktadır. Üçüncü bir tapınağı yukarıda zikri geçen Aştişat (Taron, Muş)’taki tanrı Altın Ana’nın Altından Binası (Voskehat Voskemavr dits) diye isimlendirilen sunağının bulunduğu tapınaktır. Erken dönem kaynaklarda bahsedilen diğer bir Anahit tapınağı Artaşat’taydı. H’orenatsi Kral Artaşes (II)’in Lydia kralına karşı savaşından dönerken Asya’dan getirdiği bronzdan yapılmış ve altın kaplanmış heykeller arasında Anahit (Artemis) heykeli de vardır. Bu önce diğer heykellerle birlikte Armavir (Erivan’ın Güney doğusunda)’e yerleştirilir. Daha sonra Armavir’den Bagaran’a (Ahuryan kolunun sağında), oradan da Artaşat’a taşınır. Agat’angeğos’tan bu tapınağın Artaşat’ta Yerezamoyn denen yerde olduğunu öğrenmekteyiz. Bu tapınak ağaçtan yapılmış, ama görkemli bir tapınaktır. Aziz Grigor ve adamları tapınakları yıkarken burayı yakmışlardır. Şüphesiz Hıristiyanlık dönemine ait erken Ermeni kaynaklarında zikredilmeyen başka Anahit tapınakları ve sunakları da vardı. P’avstos Buzantsi, Nahat’ın tahtı (at’or Nahatay) ismi verilen bir dağdan bahsetmektedir. Bu dağın Anahit kültüne işaret etmesi pek muhtemeldir. Dağların tanrıların meskeni olduğu bilinen bir husustur. Bu dağın taht, yani makam, ikâmetgah olarak zikredilmesi o dağın bölge halkının zihninde Anahit’le bütünleştiğini göstermektedir. Dolayısıyla bu dağda bir Anahit tapınağının bulunması akla uygundur. Kral Trdat, Erez’deki tapınağa Agat’angeğos’un yakışık almayan fiil diye nitelediği kurban (zoh) sunularını gerçekleştirir. Hangi tanrıyla ilgili olduğu belli olan açık bilgiler arasında en fazlası Anahit ile ilgili olanlardır. Bahsi geçen Erez’deki Kral Trdat’ın sunumu sonrasında Aziz Grigor’dan Anahit heykeline taç ve kalın ağaç dallarından sunularla onu yüceltmesi istenir. Bu da gösteriyor ki Anahit’e cansız kurban sunuları yapılmakta ve heykeli süslenmekteydi.

Artaşat’taki tapınağı Aziz Grigor tarafından yakılıp yıkıldıktan sonra zengin bağışları ve arazileri kiliseye vakfedilmiştir. Anahit tapınımı içerisinde onun esenlik verici, koruyucu, hayat veren sıfatlarına uygun, onlara paralel bir kurban sunumunu H’orenatsi aktarmıştır. Buna göre bir hanedan lideri hastalanan kral Ardeşes için iyileşme ve uzun bir yaşam istemek üzere Erez’deki Anahit tapınağına dilekler göndermiştir. “Yeni mahsullerin müsebbibi tanrı Amanor” sıfatının Anahit’e ait olmasının diğer tanrılara göre daha muhtemel olduğunu ifade etmiştik. Dolayısıyla Bagavan’da bir tapınağının olduğunu ve burada yeni mahsullerin, yeni yılın kutlandığı Navasard şenliklerinin onunla da ilgili olduğunu söyleyebiliriz. Buradan onun adına yıllık kutlamaların da yapıldığı anlaşılmaktadır.

      Aramazd’ın Oğlu Mihr Erken Ermeni kaynaklarında Putperest Ermeni tanrılarından Mihr ile alakalı veriler çok değildir. Onun ismi Agat’angeğos’ta bir defa zikredilmektedir. Bu da Mihr tapınağı (mrhakan mehean)  tamlaması ile geçmektedir. Tanrı Mihr’in ismi kaynaklarda İran tanrısı Mithra için de ‘Mihr’ biçiminde kullanılmaktadır. H’orenatsi, İran kralı Şapuh’un Ermeni Kralı Agat’angeğos’un eserinin farklı nüshalarında Mrhakan şeklindeki ona aitlik bildiren kelime Mrhakan, Mehrekan ve Srhakan biçimlerinde geçmektedir. * Mithra (Mitra): Eski İran’ın dostluk ve güneş tanrısıdır. Yüce tanrı ile insan arasındaki aracı varlık olarak da kabul edilmiştir. O güneş kaynaklıydı ve güneşin özellikleri olan güç, hakikat ve bilgiye sahip tanrı olarak görülürdü. Mitra ile güneş yan yanaydı, arkana, Tiran’a mektubunda büyük tanrı Mihr’e (Mihr metz Astuatz) güvendiğini belirtirken bu şekilde kullanır. Bununla birlikte o, Ermeni tanrısı Mihr’i Yunan tanrısı Hephaistos’un ismiyle zikretmiştir. Kaynaklarımız onun sıfatları ve özellikleri hakkında bir şey söylemezler. Ancak eski İran tanrısı Mithra’nın güneşle ilişkisinden dolayı Mihr’in de aynı özellikleri taşıdığı düşünülmüştür. Tanrı Mihr’in güneşle ilişkisine dair ipuçları en erken Ksenephon’un Armenia’da karşılaştığı insanların güneş tanrısı için kurban edilen at yetiştirdiklerinden bahsetmesidir. Bu atları büyük kral için vergi olarak yetiştirdiklerinden İran kralı ve İranlıların tapınımıyla ilgili olsa da bu bilgi Armenia halkının da bir şekilde güneş kültüne karıştıklarını göstermektedir. Ermenicede güneş (areg, aregak, arev) anlamında Mihr kelimesi de kullanılmıştır. Ayrıca erken Ermeni kaynaklarında tanrı Mihr’in ismini çağrıştıran birçok Ermeni şahıs isimleri (Mihran, Mihrdat, Mihrnerseh, Mihrşapuh, Mehrujan vb.) bulunmaktadır. XV. Yüzyılda dahi izlerine rastlanan Arevordiler (Güneş oğulları) erken dönem Ermeni dini hareketlerindendir. Arevordilerin putperestlik dönemine dayandığı düşünülmüştür. Onun kutsal hayvanı boğaydı. Arek ismi eski Ermeni takviminin sekizinci ayına isim olmuştur. Ancak yararlandığımız erken Ermeni kaynaklarından putperest Ermeniler ve İranlıların dinlerinden bahsedilen yerlerde güneş tapınımına ilişkin ifadelerde areg, aregak ve arev kelimeleri kullanılmıştır. Ermeni takviminde Areg isimli sekizinci ayın tanrı Mihr’le alakalı görülmüştür. Ayrıca her ayın ilk günü güneşe (Areg, Aregak), sekizinci günü ise tanrı Mihr’e tahsis edilmiştir. Bu nedenlerle tanrı Mihr ateş ve güneş tanrısı diye vasıflandırılmıştır. Buradan hareketle Ermeniler arasında günümüze kadar devam eden, ateş yakılarak etrafında dönüldüğü, yeni çiftlerin üzerinden atladığı vakit çocuklarının hurilere (ateş çocuklarına) benzeyeceği, böylece kötülüklerden arınılacağına inanılan on dört şubat kutlamaları (Terıntas; kilisede Rabb’in sunuluşu, Tear’nındar’ac) ile de ilişkilendirilmiştir. Bütün bu ilişkilendirmeler Mihr’in ateş ve güneş kültü ile alakalı bir tanrı olduğuna işaret eder. Tanrıların babası Aramazd’ın oğlu Tanrı Mihr’in tapınaklarına ilişkin erken Ermeni kaynaklarında yine tek bilgi vardır. Agat’angeğos’a göre onun tapınağı Dercan (Tercan) eyaletinde Bagayaric’ (Bagariç, Pekeric) diye isimlendirilen köydedir. H’orenatsi bunu desteklemektedir. Ona göre kral Ardaşes (II)’in Yunanistan’dan getirdiği ve ölümü sonrasında Ani (Kemah) kalesine götürülen heykeller arasında Hephaistos’unki, yani Mihr’inki de vardır. Sonra Kral Tigran tapınaklarla ilgili yaptığı düzenlemede Hephaistos heykelini Bagayar ic‘’te diker. Bagayaric’ Tapınağı dışında başka bir Mihr tapınağı veya sunağından kaynaklarımızda bahsedilmemektedir. Ancak H’orenatsi Yunanistan’dan getirilen heykellerden bahsederken ‘diğer heykeller’ diye isimlerini zikretmeden verdikleri arasında onunkinin de olması akla yatkındır. Kaynaklarımızın ‘atalarının tapındığı’ şeklinde bahsetmeleri de bunu desteklemektedir. Bu heykeller krallık başkentleri dediğimiz bölgede önce Armavir (Erivan’ın Güney doğusunda)’e yerleştirilir. Daha sonra Armavir’den Bagaran’a, oradan da Artaşat’a taşınır. Günümüzde ayakta olan ve yontma taşlardan yapılmış olan Gar’ni tapınağının güneş tanrısına, Mihr’e adanmış olduğu düşünülmektedir. Gar’ni tapınağının M.S. I. Yüzyılda Trdat tarafından yapıldığı ileri sürülmektedir.  Kaynaklarımızdan H’orenatsi, tapınaktan bahsetmez, ancak Gar’ni Kalesinin Trdat tarafından taş ve demir ile inşa edildiğini söyler. Mihr tapınaklarında tapınım şekillerinin nasıl olduğuna dair erken Ermeni kaynaklarımız bazı ipuçları verir. Ancak bunlar genel bilgilerdir. Agat’angeğos, Bagayaric Tapınağında başka tesislerin olduğunu ve bunların yıkıldığını, hazinelerinin yağmalanıp fakirlere dağıtıldığını ve kiliseye vakfedildiğini söylemektedir. 

      Aramazd’ın Kızı Nane Tanrıça Nane hakkında erken Ermeni kaynakları çok fazla bilgi vermezler. Onun ismi Agat’angeğos’ta Nane şeklindedir. H’orenatsi ise onu Yunan tanrıçalarından Athena ile eşleştirmektedir. Nane’nin sıfatlarından bahsedilmemekle beraber tanrıların babası Aramazd’ın kızı olduğu belirtilmiştir. Aramazd, Anahit, Mihr üçlüsüne ait verilerin uyandırdığı tanrılar panteonunda göksel doğumların Anahit’in doğumu sonrasındaki nesilden olmalı. Tanrı Mihr ile birlikte karşıt cinsi oluşturması muhtemeldir. O çoğunlukla Mezopotamya tanrıları ile Sümer, Akkad ve Babil ilaheleri ile ilişkilendirilmiştir. Savaşçıların ve bakirelerin koruyucusu  (P’avstos Buzand Gar’ni kalesinin başkent olduğunu söyler.)(Sümer-Akkad kökenli olduğu ileri sürülen Nane’nin Hint-İskit sikkelerindeki Nanai’nin çifti olduğu da söylenir. Ayrıca Nane’nin İran asıllı olmadığını belirtenler de vardır.) olduğunu söyleyenler olduğu gibi zekâ ve sağlıklı düşünce tanrısı diyenler de vardır. Aramazd’ın kızı Nane’nin tapınağı Erez’deki Fırat’ın kollarından Gayl nehrinin yukarısında dağın yamacında bulunan Anahit tapınağının karşısında, nehrin diğer tarafında idi. Çünkü Aziz Grigor tapınakları yıkarken önce Erez Anahit tapınağını yıkar ve nehirden karşıya geçerek Til kasabasındaki Nane tapınağını yıkmaya giderler. Onun tapınağı yıkıldıktan sonra ise Bagayaric’ Mihr tapınağını (Tercan’da) yıkmaya giderler. Sırasıyla Tordan Barşamin, Ani Aramazd, Erez Anahit, Til Nane, Bagayaric Mihr tapınaklarını yıktıkları düşünülürse batıdan doğuya doğru bir yürüyüşle yıkım işi yapılmaktadır. Dolayısıyla Anahityan denen bölgededir onun tapınağı. H’orenatsi ise bu Til Nane tapınağını destekleyen bilgiler vermektedir. Ardeşes’in Yunanistan’dan getirdiğini söylediği heykeller arasında Nane ile ilişkilendirilen Athena’nın heykeli de vardır. Bu heykeller önce Ani (Kemah) kalesine yerleştirilir. Kral Tigran (II) Ardeşes’in ölümünden sonra kral olunca ilk iş olarak tapınaklar inşa etmek ister. Ancak Yunanistan’dan getirdiği kâhinler, ülkenin çeşitli bölgelerine yerleştirilmelerini istediklerinden H’orenatsi’nin dediğine göre kehanetlerle tanrıların çok yere yerleşmek istediklerini belirtirler. Bunun üzerine tanrılara ait heykeller farklı yerlere yerleştirilir. Tigran, Athena heykelini Til’e yerleştirir. Agat’angeğos’tan tanrıça Nane’nin Til tapınağı ile Erez Anahit tapınağının hazinelerinin birleştirilerek topraklarıyla birlikte kilisenin hizmetkârlarına vakfedildiğini öğreniyoruz.

      Aramazd’ın Divan’ı Tir Aramazd’ın kâtibi, yazıcısı, yani Divan’ı tanrı Tir (Dir)’in ismi Agat’angeğos’a göre bu şekildedir. H’orenatsi ise Helen etkisini gösteren tanrıları isimlendirme usulünde onu Apollon ile ilişkilendirmiştir. Tanrı Tir (Dir)’in ismi birçok biçimde insan ve yer isimlerinde yaşatılmıştır. Tribaz, Trdat, Tiran, Tirots, Tiratur, Tirit’ gibi şahıs ve Tirakatur, Tirar’iç gibi yer isimlerinde onun izine rastlanmaktadır. Ayrıca Ermeni takviminin dördüncü ayı Tre (Dre) diye isimlendirilmiştir. Onun en belirgin özelliği Agat’angeğos’un tanımladığı Aramazd’ın Kalem’i (Divan grçi Ormizdi) olmasıdır. Tanrıların babası Aramazd’ın yazıcısı olması ise Aramazd’ın panteondaki konumunu belirginleştirirken tanrı Tir’in yeryüzündeki tanrısal faaliyetlerde etkili bir tanrı olduğunu da göstermektedir. Ermeniler arasında beddua niteliğinde ‚groğı tani kez‛, yani yazgıcı götürsün seni denir. Bu sözün anlamı şeytan götürsün seni şeklinde de olabilir. Geleceğe dönük bir anlam içeren bu sözün de gösterdiği gibi Tanrı Tir’in yazgı, yani kader üzerinde etkin bir tanrı olduğu anlaşılmaktadır. Eski İran’da zaman tanrısı Zurvan’ın isminin anlamının baht (bah’t) olduğunu Aziz Sahak’ın öğrencilerinden Yeznik Koğbatsi’den öğreniyoruz. Onun yazgıcılık özelliği anlaşılmaktadır. Ayrıca Zurvan’ın ismi Drva şeklinde söylendiği de olmuştur. Tanrı Tir (Dir) bu özellikleriyle Zurvan’ı çağrıştırmaktadır. Aramazd’ın Divan’ı Tir’in tapınağı Aras Nehrinin kenarındaki başkent Artaşat’a yakın Yerezamoyn denen yerdeydi. Ardaşes (II)’in Lydia kralına karşı savaşından dönerken Asya’dan getirdiği bronzdan yapılmış ve altın kaplanmış heykeller arasında onunki de vardır. Vahuni ailesinden başkahinler (k’rmapet) bu heykeli Artemis’inkiyle birlikte Armavir’e yerleştirirler. Artaşat şehri kurulduktan sonra Bagaran’dan transfer edilen heykeller arasında bu Apollon heykeli de zikredilir. Apollon heykeli şehrin dışında yolun kenarına yerleştirilir. Zurvan: Eski İran dininde Ohrmazd ve Ahriman öncesi var olduğuna inanılan ebedi zaman; zaman tanrısı. Zurvan en yüksek ûluhiyete sahiptir. Zurvanizme göre Ohrmazd ve Ahriman yüce tanrı Zurvan’ın çocuklarıdır. Yani o erdişidir, ilk müsebbibtir. Onunla ilgili özelliklerin temel kaynaklarından biri Yeznik Koğbatsi’dir. Buna göre Zurvan bir oğul için bin yıl kurban sunar. Sonra zihninden geçen bir şüphe kişileşerek Ahriman’ı doğurur. Dünyanın kontrolü ona verilir. Diğer tarafta Zurvan’ın kurban sunumlarıyla Ohrmazd doğar. Ahriman ile Ohrmazd arasındaki savaş başlar. Tanrı Tir’in tapınağı krallık başkentlerinin bulunduğu bölgede olduğuna göre muhtemelen kralların danışmanlığını yapan putperest kâhinlerin ikametgâhıydı. H’orenatsi’nin eserinin bir nüshasında bir Mecusi kâhin rüyaları yorumlar. Aynı unvan (yerazahan) tanrı Tir’e de verilerek onun rüyaların yorumcusu olduğu belirtilir.

     Ejderha Terbiyecisi Vahagn Vahagn erken Ermeni kaynaklarında en detaylı bilgilerin verildiği tanrıların başında gelir. Agat’angeğos onun ismini bu şekilde verirken ejderha terbiyecisi (vişapakağ) sıfatını da ekler.  İsmi, hem P’avstos Buzand hem de H’orenatsi tarafından Yunan tanrısı Herakles (Herkül) ile aynileştirilmiştir. Herakles ile aynileştirilmesine yol açan temel özelliği cesaret ve kahramanlık simgesi olmasındandır. Kral Trdat halkından tanrılara daha saygılı olunmasını istediği fermanında sözlerine tanrılardan dileklerle başlarken teslis içerisinde Vahagn’dan cesaret dileğinde bulunur. H’orenatsi, Vahagn’ın tarihsel kişiliği hakkında birisinden aktardığını söylediği bilgiler verir. Buna göre Vahagn kral Tigran’ın çocuklarından üçüncüsüdür. O, babası büyük Tigran’ın ejderha anlamına gelen Ajdahak’ı öldürüp Vişapazunları (ejderleri) tutsak ettiği gibi ejderhaları yenip onları tutsak etmiştir. İnsanlar savaş esnasında Vahagn’ın Herakles’in kahramanlıklarına benzer kahramanlıkları anlatan şarkılar söylerler. H’orenatsi burada, Ermeni tanrılarına dair yazılı metinlere geçmiş yegâne miti, ‚Vahagn’ın doğuşu‛ mitini kaydeder: Acı çekiyordu gök, acı çekiyordu yer Acı çekiyordu erguvani deniz Ve denizde kızıl kamışçık. Kamışın içinden duman yükseliyordu, Kamışın içinden alev yükseliyordu Ve alevden fırladı kumral çocukçuk Saçları ateş, sakalı alevden Ve gözleri güneş” H’orenatsi’nin söylediğine göre ona bu bilgileri anlatan ‚Fakat onu tanrılaştırdılar, Gürcistan’da heykelini diktiler ve ona kurbanlar sundular.‛ demiştir. Bu veriler, Vahagn’ın, savaş, yiğitlik, cesaret ve kahramanlık tanrısı özellikleri yüklenmiş bir ata olduğuna işaret etmektedir. Vahagn’ın kökenleri uzak geçmişte beraber olan Hint ateş tanrısı Agni ve İran savaş tanrısı Verethraghna ile benzerliğine dikkat çekilmiştir. Vahagn’ın klasik metinlerde açığa çıkan özellikleri, bahsi geçen tanrıların özellikleri ile paralellik arz ederken hem savaş hem de güneş tanrısı olduğu izlenimini vermektedir. Klasik Ermeni yazarlarında güneşin doğuşuna benzetilen efsanenin anlatıldığı bölümde bile kahramanlığı, hatta tanrılaştırılmış kahraman atayı vurguladığı görülmektedir. Sıfatlarında da savaş, cesaret, yiğitlik gibi özelliklerin ortaya konması Avestik Verethraghna’yı, dolayısıyla eski İran kökenli olduğunu düşündürmektedir. Erken Ermeni kaynaklarında Putperest Ermeni tanrıları içerisinde iki teslise rastlanmaktadır. Her ikisinde de Vahagn’a yer verilmektedir. Birincisi kral Trdat’ın fermanında Aramazd’dan bereket, Anahit’ten koruma ve Vahagn’dan cesaret dileğinde bulunduğu yerdir. İkincisi ise tapınağı ile alakalı olarak Altın Ana (Anahit) ve Vahagn’ın eşi (Seneak Vahagni) diye bilinen Astğik arasında birinci tanrıdır. Kahramanlık, savaş, cesaret, yiğitlik tanrısı olması tanrılar arasında ilk üçe girmesine neden olmuştur. Ayrıca kahraman ve yiğit, ejderha terbiyecisi Vahagn üremenin, bereketin eril boyutunu da göstermektedir ve sevgilisi aşk tanrıçası Astğik’tir. Tapınakları da yan yanadır. Tanrı Vahagn’ın tapınağı Taron (Muş) eyaletinde Aştişat denen yerdeydi. Bu tapınak Vahevanyan diye anılıyordu. Bu nedenle bölge de aynı isimle meşhur oldu. Vahevanyan tapınağı Hıristiyanlığa geçiş sürecinde, yani III. Yüzyılın son on yılları ve V. Yüzyılın yarısına kadar önemini korudu. Hıristiyanlıkla ilgili yeni bir anlam kazanarak önemini devam ettirdi. Aziz Grigor’un faaliyetleri içerisinde ilk kilisenin burada inşa edilmesi, tapınakların yıkılıp azizler için anıtmezarlar inşa edilmesi, devamında ruhani liderlerin ikâmetgahı olması bölgenin dini önemini devam ettirdiğini göstermektedir. Agat’angeğos’a göre Vahevanyan Tapınağı Fırat nehri kenarındaki Büyük Toros silsilesini ortadan gören K’arke (K’arkeay) Dağı’nın zirvesindeydi. P’avstos ise orayı karşısındaki dağdan tanımlar. Buna göre çoğunlukla C’ul diye çağırılan dağın karşısındadır. Aştişat veya Yaştişat diye isimlendirilen bu şehrin ismi de muhtemelen bu tapınaktan geliyordu. Agat’angeğos bu tapınağı ‚Büyük Ermenistan kralları için bir kurban yeri (yaştits teğik’)” diye tanımlarken kurban anlamındaki yaşt kelimesini kullanmaktadır. Vahevanyan tapınağını Agat’angeğos, Vişapakağ (ejderha terbiyecisiejder kesilmiş) diye ünlenmiş Vahagn’a tahsis edilmiş sekizinci ünlü tapınak (paştavn), Büyük Ermenistan kralları için bir kurban-ayin yeri, en büyük krallar tarafından birçok sunular sunulmuş, altın ve gümüş dolu, çok zengin bir tapınak (mehean), bölgenin yaygın tapınma yerlerinden biri şeklinde tanımlar. Vahevanyan kompleks bir tapınaktır. Agat’angeğos orada yıkım esnasında üç sunak tapınağın ayakta kaldığını söyler. Bunlardan birincisi tapınaklar kompleksine ve bölgeye ismini veren Vahevanyan tapınağı idi. Diğerlerinden ikincisi Altın Ana (Anahit)’nın altından binası (Voskehat Voskemavr dits) diye isimlendirilen tapınak, üçüncüsü ise Vahagn’ın eşi, odası (Seneak Vahagni) diye bilinen Astğik’in tapınağıydı. Bu tapınakla ilgili H’orenatsi de kıymetli bilgiler verir. Ona göre tapınağın bulunduğu topraklar, belli bir dönem ülkenin tapınaklar idarecisi olarak görev yapan Vahuni ailesinin hususi topraklarıdır. Kral Artaşes (II)’in Lydia kralına karşı savaşından dönerken Asya’dan getirdiği heykeller arasında Giritli ünlü iki heykeltıraş tarafından yapılmış Herakles heykeli de vardır. Heykel bronzdan dökülmüş ve altın kaplanmıştır. Vahagn’ın torunları olan Vahuni ailesinden başkahinler bu heykeli ataları Vahagn’ın heykeli sanırlar ve onu Artaşes’in ölümünden sonra Taron eyaletindeki Aştişat’a yerleştirirler. Daha sonra oğlu Tigran (II, M.Ö. 95) kral olur. Tapınaklar (bagin, sunak) inşa etmek ister. Yunanistan’dan gelmiş olan kâhinler tanrıların birçok yere yerleşmek istediğini belirttiklerine dair bir bahane ile heykelleri farklı yerlere yerleştirirler. Tigran, Herakles’in sevgilisi Aphrodite heykelini Aştişat’taki onun heykelinin arkasına yerleştirilmesini ister. Bu arada babasının getirdiği Herakles heykelini Vahuni ailesi özel topraklarına kendi kendilerine yerleştirdikleri için onlara kızar, kâhinlik (k’rmuten) ailesi olma görevini onlardan alır, özel topraklarının tacına da el koyar. Bu bilgilerden anlaşılıyor ki Vahevanyan Tapınağı, hem bölge halkı hem krallık ailesi hem de belli bir dönem ülkenin tapınaklar idarecisi olarak görev yapan Vahuni ailesi için önemli bir tapınma merkeziydi.

      Aştişat önemini Hıristiyanlık sonrasında korumaya devam ettirmesinde Aziz Grigor’un faaliyetleri de etkin olmuştur. Agat’angeğos, Aziz Grigor tarafından tapınakların yıkımından sonra Hovhannu Karapet (Vaftizci Yahya) ve Aziz At’anagine’nin röliklerinin yerleştirildiği bir şapel inşa edildiğini, hatta kiliseler yapımına burada başlandığını, dolayısıyla ilk kilisenin buraya yapıldığını söylemektedir. P’avstos Buzand da Aziz Grigor’un Heracles’in, yani tanrı Vahagn’ın tapınaklarını yıktığı zaman kutsal kilisenin Aştişat’ta tapınakların yıkıldığı yerde kurulduğunu söyler. Agat’angeğos, Aştişat’taki tapınakların yıkımı sonrasında Ermeni takvimindeki üçüncü ay olan Sahmi ayının yedinci gününün şehitleri anma günü ilan edildiğini ve kutlandığını eklemiştir. P’avstos da aynı tarihi vererek kutlamalar yapıldığını bildirmiştir. Ermeni Kilisesi sonraki dönemde bağımsız bir kilise haline gelirken kutlamalarla ilgili düzenlemeler yapılmış ve kilise yortuları, aziz ve şehitleri anma günleri yavaş yavaş yapılanmıştır. Bugün, ismi geçen azizleri anma günleri Haziran’da Vardavar öncesindedir. Oysa Sahmi ayının yedisi Ekim ayının ortalarına dek gelirken Ekim’de T’argmançats Ton yani ilk Kutsal Kitap çevirmenleri Aziz Maştotz ve Aziz Sahak’ı anma günü yapılmaktadır.

      Vahagn’ın Odası Astğik Erken Ermeni kaynaklarında ismi Astğik olarak verilir. Agat’angeğos, Yunancada Aphrodite olduğunu belirtir. H’orenatsi ise Aphrodite ile aynileştirir. Astğik, Ermenice’de yıldızcık, küçük yıldız, Zühre, Venüs anlamlarına gelmektedir. Ancak onun en belirgin özelliğini ortaya koyan Vahagn’ın odası (Seneak Vahagni) şeklinde tanımlanmasıdır. Bu tanımlama onun Vahagn’ın karşıt cinsi, dolayısıyla sevgilisi olduğuna işarettir. Bu nedenle o aşk tanrıçası olarak düşünülmüş ve hem tarihsel kaynaklarda hem de son dönem araştırmalarında çevre halkların aşk tanrıçalarıyla eşleştirilmiştir. Araştırmalarda o, Babil, Sümer, Akkad aşk tanrıçaları ile ilişkilendirilmiştir. Ancak onun Vahagn ile ilişkisi, tanrılar panteonunda diğer tanrılarla bu iki tanrının ilişkileri, özellikleri göz önüne alındığında bir araya nasıl geldikleri anlaşılmamaktadır. Yunan Tanrıçası Aphrodite ile aynileştirilmesi bir Helen etkisini göstermektedir. Aphrodite’in özelliklerinin onunla benzeştirilmesi dolayısıyla onun adıyla anılır olmuştur. Astğik’in tapınağı, sevgilisi Vahagn’ın ismiyle anılan Aştişat’taki Vahevanyan kompleksindeydi. H’orenatsi, kral Ardaşes’in Yunanistan’dan getirdiği, ancak ölümü nedeniyle Ani kalesine yerleştirilen heykeller arasında onunki de vardır. Oğlu büyük Tigran ise Aphrodite heykelinin sevgilisi Vahagn’ın Aştişat’taki heykelinin arkasına yerleştirilmesini emreder. Onun başka yerlerde de tapınağı veya kültleri olabileceğine dair başka bir bilgi de H’orenatsi’nin Hripsimyanlar konulu hayiografisinde Pağat dağında (Başet Dağı, Van Gürpınar, Güzelsu) Aramazd’la birlikte Astğik’in de evinin bulunduğunu söylemesidir. Ayrıca aşk tanrıçası olması ve Altın Ana ile birlikte üçlü tanrıyı oluşturmaları münasebetiyle doğum, evlilik, verimlilik, bereket gibi konularda ona hediyeler sunulması, dileklerde bulunulması akla yatkındır. Astğik’in bayramının Temmuz ayının ortalarında kutlandığı, onun su tanrısı olduğu ve Ermenistan’ın çeşitli bölgelerinde bulunan balık formundaki vişapların (dragon-ejder) ona ait olduğu ileri sürülmüştür.

      Barşamin Erken Ermeni kaynakları onun ismini Barşamin şeklinde kaydetmiştir. H’orenatsi’nin Yunan tanrıları ile ilişkilendirmediği tek tanrı odur. Buna karşın Barşamin’i Mezopotamya ile ilişkilendirmiştir. Mezopotamya ile ilişkilendirilmesi ve isminin benzerliğinden dolayı Barşamin, Suriye Fenike kökenli, göklerin efendisi Tanrı Baal-Şamin ile karşılaştırılmıştır. Barşamin Tapınağı Daranalik (Daranağeats) eyaletinde T’ordan köyündeydi. Burası muhtemelen Ani (Kemah) kalesinin karşısında nehrin diğer tarafındaydı. Aziz Grigor tapınakları yıkarken buradan başlar ve sonra Ani’ye geçer. H’orenatsi’ye göre Tigran, Mezopotamya’ya indiğinde Barşamin heykelini bulur, onu fildişi, kristal ve gümüşle süsleyerek T’ordan kasabasına yerleştirilmesini emreder. Agat’angeğos, onun tapınağında bir heykeli, altın ve gümüş dolu hazinesi, arazi ve toprakları bulunduğunu söyler. Bundan H’orenatsi’nin verdiği heykelinin fildişi, kristal ve gümüşle süslenmesinin paralellik arz [1]ettiği anlaşılmaktadır. Tapınağın yıkılıp heykelinin parçalanmasından sonra hazinesi fakirlere dağıtılmış ve arazisi köyle birlikte kiliseye vakfedilmiştir. Tapınağının Erzincan ve çevresindeki tapınaklar bölgesinde bulunması panteon içerisinde olabileceğini göstermektedir. Ancak Hıristiyanlığa geçiş sürecine gelinceye dek izlerini kaybettirmiş ve güney topraklarının tanrılarına benzerliği açığa çıkmış olmalı.

Sonuç olarak, Ermeni tanrıları hakkında en fazla bilgi veren klasik Ermeni kaynakları Agat’angeğos ve H’orenatsi’de sekiz tanrı ismi verilmiştir. Diğer klasik kaynaklar ise çok az ve çağrıştırıcı nitelikte olsa da bu iki kaynağı destekleyici bilgiler ihtiva etmektedir. Ermeni coğrafyasının tarihsel, siyasi ve sosyal yaşamının karmaşıklığı, olaylar, inançlar, devletler, soylar ve ailelerin iç içe geçmişliği Putperest Ermenilerin yaşamında da etkindir. Bu nedenle birçok çevre kültürle ilişkisi, benzerliği bulunmaktadır. Çevre kültürlerle ilgili derinlemesine karşılaştırmalı çalışmalar konuya dair bilgileri zenginleştirecektir. Ermenilerin tapındığı tanrılar ve özellikleri çevre inançlardan etkileşimi ortaya koymaktadır. İran etkisi daha eski ve yoğundur, öze daha yakındır. Armenia bölgesi tapınışlarında Helen döneminde gerçekleşen bir Yunan etkisi vardır ancak İran etkisine göre daha yüzeyseldir. Erken Ermeni kaynaklarının verdiği bilgiler Putperest Ermeni tanrılarında bir panteon olduğunu göstermektedir. Ancak bu panteonun mitolojik boyutuna dair veriler bulunmamaktadır. Tanrıların babası Aramazd panteonun başında yer almaktadır, yüce tanrıdır, yaratıcıdır, diğer tanrıların göksel doğumlarının başlatıcısıdır, dolayısıyla erdişidir. Altın Ana Anahit göksel doğumun ikinci aşamasında Aramazd’dan doğmuş ana tanrıçadır. Oğul Mihr ile kız Nane panteonda Aramazd’ın evlatlarıdır, ancak Ana Tanrıça’nın onların göksel doğumlarına etkisine dair bir bilgi yoktur ve panteonda silik kalmışlardır. Tanrı Tir’in yazıcı sıfatı panteonda önemli bir noktada durduğunu göstermektedir. Ayrıca uzak geçmişte göksel doğumlar sürecinde daha etkin olduğunun işaretlerini taşımaktadır. Vahagn tanrılar arasında öne çıkarak tanrılaşmış ata özelliğiyle panteonun dönüşümüne ışık tutmuştur. Aşk tanrıçası Astğik ise tanrılar arasında önem verilenlerin başında yer almıştır. Ancak panteona sonradan girmiş veya bir dönüşüm yaşamış izlenimi vermektedir. Tanrı Barşamin ise panteona sonradan girmiş veya dönüşmüş gibidir. Hıristiyanlaşma sürecinde tanrılar, tapınakları, festival ve kutlamaları Hıristiyan azizlerini anma ve kutlamalarına, tapınak şehirler Ermeni Hıristiyanlığının merkezlerine dönüşmüşlerdir. Ancak bu dönüşüm süreci V. Yüzyıl sonrasında devam ederek izini giderek silikleştirmiştir.” (11)

(Devam Edecek)

 

 

11 Canan Seyfeli, Erken Ermeni Kaynaklarına Göre Hıristiyanlık Öncesi Ermeni Tanrılar Panteonu

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön