KUNDAKDA Kİ İKTİDAR

30 Temmuz 2013


      İnsanlar vardır, hiç büyümezler. Hiç büyümeyen kurumlar olduğu gibi. Büyümemek türlü türlüdür. İyisi, kötüsü, zararlısı, faydalısı vardır. Bunların içerisinde ülkeleri yöneten iktidarlar vardır. Mesela Türkiye’de iktidar da ki AKP gibi diyelim.  

      Bu partinin de, iktidar olarak yaptığı doğru ve yanlışları vardır. Siz doğruları saymaya başlayın, ben de yanlışları sıralamaya başlayacağım. Ancak oyun bozanlık yapmadan ilk önce siz, sonra ben söyleyeceğim..!

      Yormadan, sizi zahmete sokmadan yardımcı olmağa çalışalım; Adnan Menderes’in almış olduğu ilk IMF borcunu, sonunda AKP kapattı demeye başlayın!. Ben size 342 MİLYAR DOLAR cari açığın ne demek olduğunu sorayım. Bunu böylece de uzatıp götüre biliriz.

      AKP İktidarı, her ne kadar kendini güçlü göstermeye çalışırsa çalışsın. Konuşmalarından hezeyanlarından hiç de öyle olmadığı anlaşılacaktır. Tabiỉ bunu anlamak için, VATANDAŞ olarak ÜLKEMİN Başbakanı’nı saygıyla ve dikkatle dinlemek gerekir. ! Bu VATANDAŞLIK borcudur… Ki; ben bunu mesela RAMAZAN ayında tam da Başbakan’ın istediği şekilde yaptım. Başbakan ne demişti:  ‘’Ramazan-ı Şerif’in hayırlara, berekete, rahmete, afiyete vesile olmasını diliyorum. Hepinizden yoksulları bu ay içinde daha bir hatırlamanızı, bir tas çorbayı beraber paylaşmanızı, bırakın BEŞ YILDIZLI OTELLERİ, oturun komşularınızla beraber, onlarla sofranızı paylaşmanızı bekliyorum’’ demişti.

      Bu sözleri dinleyerek, hiçbir iftar davetine katılmadım. (Çok yakın arkadaşımın ölümünün 40. günü münasebetiyle verilen iftar hariç) Hiçbir otel veya benzeri yerde de iftara gitmedim. Her gün iftar saatinde RAMAZAN pidemi yaptırarak, evimin yolunu tuttum. Allah ne vermişse evimizde iftarımızı yaptık. Bildik sorumluluklardan sonra, ister istemez TV. Karşısına geçtim. Başladım haberleri izlemeye. Şayet aklımdan zorum yoksa (!) hangi kanalı açsam BAŞBABAKAN’IN konuşmasıyla karşılaştım.

      Fazla değil, birazcık dikkat etiğiniz de, İFTAR SOFRALARININ ve DAVETLİLERİN ihtişamından kendimi alamadım. Şayet yanılmıyorsam, BAŞBAKAN’IN en mütevazı iftarı, BAKANLARI ve BAKAN EŞLERİYLE yaptığı İFTAR olduğunu zannediyorum.

      Demek ki, MÜMİNLİK böyle bir şey miş! YALAN söylememek böyle öğretiliyormuş. Hani bir atasözümüz de ‘’İMAMIN DEDİĞİNİ YAP, YAPTIĞINI YAPMA’’ işte ben de tam buna uydum. Ne diyelim, uymayanlar düşünsün!

      Bu arada TV’de haberleri, yorumları, tartışma programlarını izlerken bugüne kadar fark edemediğim bir konu dikkatimi çekti. Yine Başbakan; devamlı olarak askeri ve sivil vesayetten, darbelerden, Gezi Park ın da yaşananlardan, Mısır’dan; Suriye’den, faiz lobisinden, işbirlikçilerden, figüranlardan, ne olduğu bilinmeyen çözüm sürecinden ve aklı almayanlardan, başkaca herhangi bir konuya girmiyor.

      Neresinden bakarsanız bakın, bana ‘’KARANLIKTA, MEZARLIKTAN GEÇERKEN KORKUDAN ISLIK ÇALMAK’’ gibi geldi. Bir insan on yıldır hala vesayet, darbe ve darbeler üzerine konuşuyorsa; orada korkunun tezahürü vardır. İster istemez insanın aklına, acaba iktidarın ayak seslerini hissettiği, fakat bir türlü açığa çıkaramadığı, çözemediği muhtemel bir darbe teşebbüsü mü var da, bunlar konuşuluyor, diye aklıma gelmiyor değil.

      Her ne ise ‘’HÖLLÜK saçılınca görürsün’’ dendiği gibi, bir gün göreceğiz. Temennim, güzel şeyler görmekten yanadır. Kaldı ki; iktidarda KUNDAKDA Kİ İKTİDAR değildir.

     Hay ALLAH, nereden çıkardım bu HÖLLÜK lafını.  O zaman bırakalım iktidarı ve yaptıklarını, bakalım neymiş şu HÖLLÜK;

     Evet, bizim höllük kültürümüz vardı. Maddi ve manevi olarak, bizi bir noktadan alıp, başka noktaya taşıyan sosyal olaylar, birçok konuda olduğu gibi, bazı alışkanlılıklardan doğru-yanlış uzaklaşmamızla karşı karşıya getirdi. HÖLLÜK De olduğu gibi.

      Höllük; kendi has özellikleri olan, daha ziyade killi-kumlu yapıya sahip olan, mercimek büyüklüğüne yakın olacak şekilde elenerek hazırlanan, kullanılmadan önce tavada kavrularak, daha sonra tandırda ısıtılarak kullanılan sıvı emici özelliği olan kumlu-killi toprak, şeklinde târiflermiş olalım. Bugün ki, çocuk bezi de diyebiliriz.

     Çocuk, beşik, kundak ve HÖLLÜK bir zamanlar beraber anılırdı. Höllük o kadar önemliydi ki; bebeğin doğumundan önce hazırlanan, iç ve dış zıbın, göbek bağı, patik, yorgan, kundak, battaniye, alt bezi, kol bezi, baş tülbendi, beşik, HÖLLÜK kesesi ile birlikte HÖLLÜKTE doğumdan önce ihtiyaçların başköşesinde yerini alırdı.

      Kullanırken, tandırda, ocakta bebeğin tenini yakmayacak derecede ısıtılır, iki bez arasına veya HÖLLÜK kesesine muntazam serilerek, itinayla bel hizasından aşağıya doğru bebeğin altına bağlanır, üst giysileri de giydirilerek, kundaklama işlemi tamamlanırdı. Yani bebek BELENMİŞ olurdu.

     Isıtılan HÖLLÜĞÜN, bebeğin gaz çıkarmasını kolaylaştırdığı, karın ağrısını giderdiğine de inanılırdı. HÖLLÜK, bebeğin KUNDAK devresi tamamlanıncaya kadar kullanılmaya devam edilirdi.

      Vurdum-duymaz, özensiz anneler, HÖLLÜK değişirken, kirlenen kısmı atarak, kalan kısmı tekrar kurutarak, dikkatli ve özenli anneler ise her defasında HÖLLÜĞÜ yeniden eleyerek hazırlar ve kullanırlardı. Babaannelerin, dedelerin bu konuda ki yardımları ve ilgileri de hep devam ederdi.

     Kültürümüz de HÖLLÜK olur da, NİNİLER, türküler olmaz mı?

‘’BEŞİĞİNİ BEN BELERDİM
HÖLLÜĞÜNÜ HEP ELERDİM
BABAN EVE GELSEYDİ BİR
ONA DERDİMİ SÖYLERDİM’’
******
‘’KOŞUP ELEKÇİDEN BİR ELEK ALSAM
SALLANA SALLANA HÖLLÜK ELESEM
KUTNUYA KUMAŞA BEZE BELESEM
NEYLEYİM BOŞ DURAN KOLU NEYLEYİM
NENNİ NENNİ DEMEZ DİLİ NEYLEYİM’’
******
‘’HALBUR KOLTUĞUNDA HÖLLÜK ELİYOR
YOLA DÜŞMÜŞ SALLANARAK GELİYOR
BANA NİSBETİNEN ELİ SEVİYOR
DUL OLSAN DA ALACAĞIM YAR SENİ’’
*******

‘’YÜCE DAĞ BAŞINDA HÖLLÜK ELESEYDİM
AYNALI BEŞİĞE OĞLAN BELESEYDİM
AL BAYRAK DİKE ESDİREYDİM
EMMİSİN DAYISIN KÜSTÜREYDİM’’
*******

‘’ ELEDİM ELEDİM HÖLLÜK ELEDİM
AYNALI BEŞİKTE CANÂN BEBEK BELEDİM
BÜYÜTTÜM BESLEDİM ASKER EYLEDİM
GİTTİ DE GELMEDİ CANÂN BUNA NE ÇARE
YANDI CİĞERİM DE CANÂN BUNA NE ÇARE’’


      Sizlere HÖLLÜĞÜN ORTALARA saçılmayacağı, sağlıklı günlerde, bütün sevdiklerinizle birlikte mutlu BAYRAMLAR diliyorum.


Kaynak: Yrd. Doç. Muhsin’e Helimoğlu Yavuz
                İhsan Öztürk
                Yusuf Ziya Sünbüllü

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön