27 Haziran 2025
Mrs. Mary Simon
Genel Vali,
Mr. Francis Scarpaleggia
Avam Kamarası Başkanı,
Mr. Mark Carney
Başbakan,
Mr. Garnett Genuis,
Avam Kamarası Üyesi
Mr. Kevin Hamilton
Kanada Türkiye Büyükelçisi
Öncelikle Emperyalizmin diktatörlük, keyfi yönetim metodu olduğunu, örneklerini 1830 Napolyon Fransa’sında, hemen sonrası 1848 de III. Napolyon döneminde ve de 1870 den itibaren Britanya’da ete-kemiğe büründüğünü, söz konusu örtünün her türlü vesile ile günümüzde de nasıl İngiltere’nin kullandığını en iyi sizlerin bildiğinden, herhalde dünya da şüphe duyacak insan yoktur..
Milletvekiliniz Garnett Genuis, şu ifadeleriyle bilgiden yoksun, bir o kadar da vitrine oynamakla, gösteriş peşinde koşmak istediği anlaşılmaktadır. Bakın iki farklı konuda;
“Ayrıca bu veya başka bir konuda benimle aynı fikirde olmayan insanların fikirlerini paylaşma ve soru sorma şansına sahip olması gerektiğine inanıyorum. Bu nedenle görüşleriniz ne olursa olsun, bu önemli konu hakkında iyi bir tartışma için gelip bize katılmanızı umuyorum”.
Umarım kendileri, aşağıda ki bilgileri okuduktan sonra, şayet soracak soru bulabilirse, kendileri sorduğunda daha kapsamlı bilgileri alacaktır.
“Kanada'nın siyasi diyalog ve tartışma için düşmanca bir yer olmasına izin vermemeliyiz. Vatandaşlar ülkemizin kamusal yaşamında aktif ve katılımcı olduklarında, aynı fikirde olmasak bile, bunu kutlamalıyız” ifadelerini kullanmışken, Avam Kamarasına, 24 arkadaşıyla birlikte bilgiden yoksun müracaatını yapmıştır. “Kanada'nın siyasi diyalog ve tartışma için düşmanca bir yer olmasına izin vermemeliyiz” derken, başka bir ülke için neden farklı düşünceler taşımaktadır?
Ayrıca “İşgal yalnızca Kıbrıslıları değil, aynı zamanda Türkiye'nin eylemlerinden hedef alınan Asuriler, Kürtler, Suriyeliler ve Ermeniler gibi diğer toplulukları da etkiledi” ifadelerini hangi gerekçelere dayandırdığını da açıklamak mecburiyetindedir…
Yunanistan askeri güçlerinin (ELDYK) derhal çekilmesini neden istememektedir?
“Dost ve müttefik ülkeler” olarak tanımlanan ABD, Kanada, Almanya, Fransa’nın GKRY’ deki askeri varlığına neden itiraz etmemektedir?
Her ne kadar hukuki dayanağı olsa da, yaklaşık yetmiş yıldır var olan "İngiltere'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sınırları içinde Ağrotur ve Dikelya'da iki egemen üstlerini neden dile getirmemektedir?
Ayrıca her yıl, Kanada “Ermeni soykırımı” iddiasını hükümet düzeyinde açıkça destekleyerek her 24 Nisan tarihinde tarihi gerçeklerle bağdaşmayan açıklama yapmayı neden sürdürmektedir?
Daha önemlisi, Dünya Küresel Barış Endeksi’nde ON BİRİNCİ sırada olan bir ülkenin parlamenteri bunları nasıl istemekte, nasıl ifade edebilmektedir?
O müracaatında;
“Avam Kamarası'na Dilekçe
Biz, aşağıda imzası bulunan Kanada vatandaşları ve sakinleri, Avam Kamarası'nın dikkatini aşağıdakilere çekiyoruz:
Şunlar dikkate alındığında:
1974'te Kıbrıs'a yönelik Türk askeri işgali yasadışı ve vahşiydi ve adanın %37'sinin ve kıyı şeridinin %57'sinin işgali devam ediyordu;
Türk işgali, can kayıpları, binlerce Kıbrıslının yerinden edilmesi ve Türk askeri güçlerinin ve yasadışı yerleşimcilerin devam eden varlığı da dâhil olmak üzere önemli insan hakları ihlallerine yol açtı;
Kanada'daki Kıbrıs diasporası da dâhil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki Kıbrıslılar ve Helenler, bu trajik işgalin 50. yıl dönümünü anıyor ve Kıbrıs halkı için adalet, özgürlük ve insan hakları çağrısında bulunuyor;
Kıbrıs Cumhuriyeti, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler üyesidir ve egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne uluslararası hukuka göre saygı gösterilmelidir;
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Türk birliklerinin ve yerleşimcilerin geri çekilmesi ve Kıbrıs'ın tüm Kıbrıslılar için temel insan haklarına ve özgürlüklerine saygı temelinde yeniden birleştirilmesi çağrısında bulunan birden fazla karar aldı; ve
İşgal yalnızca Kıbrıslıları değil, aynı zamanda Türkiye'nin eylemlerinden hedef alınan Asuriler, Kürtler, Suriyeliler ve Ermeniler gibi diğer toplulukları da etkiledi.
Bu nedenle, aşağıda imzası bulunan vatandaşlar ve sakinler olarak, Kanada Hükümeti'ni şu konuda çağırıyoruz:
Kıbrıs ile ilgili tüm BM Güvenlik Konseyi Kararlarını destekleyin ve Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'taki devam eden yasadışı işgalini kınayın;
Türk birliklerinin derhal çekilmesini savunun;
Kıbrıs'a veya diğer ezilen gruplara karşı kullanılmak üzere Türkiye'ye hiçbir Kanada silahı, askeri teçhizatı veya teknolojisinin satılmamasını sağlayın;
Türkiye tarafından Kuzey Kıbrıs'ta kurulan yasadışı işgal rejiminin tanınmasını reddetmeye devam edin; ve
İlgili BM Güvenlik Kararları ve Avrupa Birliği Müktesebatı temelinde özgür, birleşik bir Kıbrıs'ı savunun.
Avam Kamarası'na sunuldu. Garnett Genuis
(Sherwood Park—Fort Saskatchewan) 28 Mayıs 2025 (Dilekçe No. 451-00002) (25 imza)”
Dünya da insanlar farklı dinlerin nasıl sahipleneni ve takipçileri ise Türkler ve de Kıbrıs Türkleri de İslam inancının sahiplenenleri, takipçileridir.
KIBRIS; Jeolojik çağlarda Anadolu'dan koptuğu anlaşılan Ada’nın, M.Ö. 7000 (10000) yılından beri insanların yaşadığı bir toprak parçası olduğu, Cilâlı Taş ve Tunç devirlerine ait buluntulardan anlaşıl maktadır. Ada’nın tarihi dönemlere göre:
M.Ö. 700-3000 Taş Devri, M.Ö. 3000-1500 Tunç Devri, sonrasında; Mısırlılar, Hititler, (Yeniden) Mısırlılar, Finikeliler, Asurlular, Bağımsız Krallıklar, (Tekrar)Mısırlılar, Persler (İranlılar), Makedonlar, Mısırlılar (Ptoleme Devri), M.S. Romalılar, Müslümanlar, Bizanslılar, Haçlı Şövalyeleri, Lüsignanlar, Venedikliler ve M.S. 1570-1878 Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde bulunmuştur..
Kıbrıs coğrafî mevki’ itibariyle, askerî ve ticarî bakımdan ehemmiyeti sebebiyle yüzyıllarca Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasındaki savaşların yoğunlaştığı sahalardan biri hâline gelmiştir. Akdeniz hâkimiyeti el değiştirdikçe Ada’nın sahipleri de değişmiş; Roma İmparatorluğu’nun 395 yılında ikiye ayrılmasıyla Bizans’a bağlı bir eyaletken, zaman zaman Müslümanların, Fransızların (Haçlıların), kısa bir dönem olarak Memluklerin, İtalya’nın (Venedik’in) etkisine girmiş ve nihayet Osmanlı hâkimiyetine geçmiştir.
Önce bu safhalara bakalım;
İslam dünyasında, Hz. Peygamber’in vefatından sonra Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer devirlerinde İslâm orduları Orta Doğu’nun iki süper gücü olan Sâsânî (İran) ve Bizans (Doğu Roma) İmparatorluğu ordularıyla karşılaştılar. Bu karşılaşmalarda Kuzeybatı ve Batı’da Bizans’a karşı kesin zaferler elde edildi. İslâm orduları bir yandan Doğu Akdeniz sahillerini fethederken, diğer yandan Afrika’ya ayakbastılar ve gerek Doğu, gerekse Güney Akdeniz’de birtakım liman kentlerini ele geçirerek deniz seferlerine çıkabilme konusunda avantaj sağladılar.
İslam Halifesi Hz. Ömer zamanında Şam fethedildikten sonra, Ürdün, (Dımaşk), Humus, Filistin (Kudüs) bölgeleri bütünüyle Müslümanlara intikal etmiş bulunuyordu.
İslam Halifesi Hz. Osman Döneminde Kıbrıs Adası’na Düzenlenen Birinci Sefer (648- 649) Bizans’ın İskenderiye çıkarması üzerine, İslâm donanması (648-649) yılı kış mevsimi sonunda Akka’dan Kıbrıs Adası’na doğru harekete geçmiş, Larnaka limanından Ada’ya çıkartma yapılmıştı. İki ayrı cihetten gelen askerlerle güçlenen İslâm ordusu, Ada’nın merkezini kuşattı. Ada sakinleri bu güçlü kuşatma karşısında fazla direnemedi. Çıkartma süresince çok sayıda esir ve bol ganimet alındı. Müslüman kuvvetlerin sayıca çokluğu ve gücü karşısında mukavemet edemeyeceğini anlayan Kıbrıs Valisi (Arkhon) halkının da münasip bulması üzerine sulh teklif etmeye mecbur kaldı. Böylece, Halife Hz. Osman döneminde Şam Valisi Muaviye bin Ebu-Sufyan düzenlediği akınlarının ardından arasında 1700 gemiden oluşan filosuyla 649’da Kıbrıs’ı ele geçirmiş ve bir antlaşmayla Müslümanların egemenliğini kabul ettirmiştir.
Bizans tarihçisi Theophanes Confessor; (1 Eylül 648-31 Ağustos 649 tarihleri arasında) olayları kaydettiği bu deniz seferi hakkında ve Hierapolisli (Menbic) Agapius (Mahbub ibn Kustantin) da eserlerinde yukarıda ki bilgileri vermektedirler.
İslam Halifesi Hz. Osman Döneminde Kıbrıs Adası’na Düzenlenen İkinci Sefer (653)
Yapılan antlaşmaya riayet edilmemesi üzerine Muaviye tarafından (653-654) senesinde 500 gemi ile Kıbrıs’a bir sefer daha tertip edilerek ada yeniden ele geçirildi. Birçok kimse öldürüldü ve çok sayıda kişi esir alındı. En nihâyetinde ise Kıbrıslılarla yapılan eski muahedenin esas alındığı bir antlaşma akdedildi. Müslümanlar, 12.000 kişiyi adaya nakletti. Onlar da adada bir şehir kurup câmiler inşaa ederken bu seferle Müslümanlar Ada’daki hâkimiyetlerini güçlendirdi.
(653-654) vuku bulan ikinci Kıbrıs çıkarmasından sonra ifâde edildiği üzere;
Süryanî kaynakları Dionysius of Tel-Mahré, Süryanî Mihail ve Ebü’l-Ferec [İbnü’l-İbrî] ise ikinci Kıbrıs çıkarması hususunda birbirine benzer bilgiler nakletmektedirler.
Emevîler (661-750) Zamanında Kıbrıs Adası;
Hz. Osman’ın vefatından sonra süreç içinde yaşanan dâhilî çekişmeler neticesinde Muaviye, Hz. Ali’den (656-661) sonra devletin başına geçti ve Bizans ile olan mücadeleyi öncelikli politikası olarak sürdürmeye devam etti. Nitekim Muaviye devrinde İslâm-Bizans mücadelesi yeniden başlamış ve bir yandan donanma güçlendirilirken öte yandan da Akdeniz’e yönelik siyasetle ilgili birtakım teşebbüsler olmuştur.
688’de Kıbrıs’tan alınan verginin paylaşılmasında sorunlar yaşanınca Bizans ve Müslümanlar arasında savaş olmuştur.
Abbâsîler (750-1258) Zamanında Kıbrıs Adası;
Abbâsîler zamanında Kıbrıs’a düzenlenen ilk sefer Ebû Caʻfer el-Mansûr (754- 775) döneminde gerçekleştirilmişti. 747 yılında Müslümanların Kıbrıs açıklarındaki son yenilgisinden sonra Suriye donanması yavaş yavaş toparlanmaya başlamıştı. Bu durumun da tesiriyle (773) yılında Kıbrıs’a bir sefer yapıldı ve adanın valisi tutsak edildi. Abbâsî otoritesinin adada hissedilmesine sebep olan bu çıkarmayla birlikte Emevî Halifesi Hişâm b. Abdülmelik zamanında Kıbrıs halkı aleyhine eklenen 1.000 dinar kaldırıldı ve vergi miktarı Muâviye dönemindekiyle eş değer kılındı. Abbâsî Halifesi Ebû Caʻfer el-Mansûr’un bu konuda şu sözleri sarf ettiği rivayet edilmektedir: “Biz, onlara insaflı davranmaya en lâyık kimseleriz; onlara zulmederek mal sâhibi olmadık.”
Nihâyetinde Müslümanların zikri geçen senelerde kazandıkları iki zafer ile Akdeniz’de yeni bir devir başlamış ve (965) yılında Bizans İmparatorluğu’nun adayı ele geçirdiği zamana kadar Kıbrıs’ta ortak idare/müşterek hâkimiyet (Condominium) tesis edilmiştir.
Gerek, Müslüman hâkimiyeti, gerekse ortak idare dönemlerinde, kaynaklara bakarken;
Belâzürî, İbn Tağrîberdî, Costas P. Kyrris, Theophanes Confessor, Süryânî Mihail, Ebü’l-Ferec, Taberî, Mesʻûdî, Patrik Nicholas Mysticus, Aziz Demetrianus, Muhammed Hamîdullah, Christides, Willibald, Aziz Konstantin, Ioannes Kaminiates, I. Nicholas Mysticus, Kudâme b. Caʻfer, VI. Leo, İstahrî, İbn Havkal, Makdisî, George Hill, Vassilios Christides, Yahyâ b. Saîd el-Antâkî, Abdülaziz Sâlim, Mehmed Hâlid, Buhârî, Hersekli Mehmed Kâmil, Osman Turan, Herevî, gb.. Seyyah coğrafyacı, tarihçi, din ve devlet adamı ile müelliflerin eserlerin de çok daha fazla bilgiye ulaşılacaktır.
Yıl 1570,
Kıbrıs’ın Fethini gerçekleştiren Osmanlı Padişahı II. Sultan Selim (28.5.1524-15.12.1574) 90. İslâm Halifesidir.
16 Mayıs 1570 - 1 Ağustos 1571 tarihleri arasında 15,5 ay sürmüş olan Kıbrıs Harekâtı, Türklere çok pahalıya mal olmuştur. 50.000 Türk şehidinin (bazı kaynaklarda 80.000) kanıyla ıslanarak kutsallaşmış olan Kıbrıs toprakları, bu nedenle Türk tarihi ve Türk Ulusu için kutsal bir anlam kazanmıştır. Böylece Kıbrıs Venediklilerden alınmış bir Hıristiyan Krallığa da son verilmiş, Kıbrıs Müslüman Türklerin eline geçmiştir. Bu konuda II. Selim’in Hıristiyan halka, nasıl davranılacağını belirten 7 Mayıs 1572 tarihli ve de önceki fermanlarında gösterdiği esaslar, bugün için bile, örnek alınacak gerçekleri kapsamaktadır:
“ Kıbrıs Beylerbeyine, Kadısına ve Defterdarına Hüküm ki:
Kıbrıs Adası, benim ezici gücümle feth olunmuş bir ülkedir. Savaş nedeniyle halk, güçsüzlüğe düşmüştür. Şeriatın uygulanmasında, vergilerin alınmasında, davaların görülmesinde ve öteki durumlarda Ada halkına zulüm edilmeyip, adaletle işlem yapılmalı ve korunmalıdırlar ki, güçlenebilsinler. Bu konuda her biriniz, ayrı ayrı dikkatli olacaksınız. Yerli halk, Tanrı’nın bize emanetidir. Onları, her zaman koruyacak, onlara kimsenin zulmetmesine göz yummayacaksınız. Şer’i hükümler uygulanırken, vergiler toplanırken, adaletle davranmış ve yerli halkı ayırıcı hareketlerden kaçınınız. Benim âdül hükümdarlığım süresince yerli halkın rahatlık, bolluk ve güven içinde bulunması, ülkenin bayındır olması isteğimdir. Bu konularda gerektiği gibi davranılacak, bir dakika bile kaybedilmeyecektir. Ola ki, yerli halka zulüm olunduğu, ağır vergi konulduğu ve aralarına karıştırıcılık sokulduğu duyulacak olursa, özürlerinizin asla kabul edilmesi olasılığı yoktur. Ona göre gaflet etmeyesiniz”
Bir döneme gelirken, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunu, yükselmesini ve sona nasıl geldiğini, doğru ve yanlışlarını bilerek gelmemiz gerekiyor. 307 (ÜÇ YÜZ YEDİ) yıl Osmanlı hâkimiyetinde bulunan KIBRIS’IN, İNGİLTERE tarafından günümüzde yaşananlara hazırladığı tarihi zemin hiç göz ardı edilmemelidir.
1791
Enosis, Megali-İdea doğrultusunda Kıbrıs Adasının Yunanistan’a bağlanmasını, ifade etmektedir. Kelime anlamı “İlhak” demek olan Enosis ilk Megali-İdea haritasının çizildiği 1791 yılında ortaya çıkmıştır.
18 Ekim 1828
Yunanistan 18 Ekim 1828 tarihinde İngiltere, Rusya ve Fransa'ya bir nota vererek Enosis fikrini ilk kez resmen ortaya atmış ve adanın kendisine bağlanmasını istediğini dile getirmiştir.
24 Nisan 1877
Rusya, 24 Nisan 1877’de Osmanlı Devleti’ne resmen savaş ilân etti.
6 Mayıs 1877
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Derby’nin Rusya’ya verdiği notada “Osmanlı menfaatleri haricinde bir menfaatin tehlikeye düşmesi hâlinde İngiltere’nin tarafsızlığını terk edeceğini ve bu menfaatlerinin müdafaasına mecbur kalacağını bildirmesi.
8 Mayıs 1877
İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Derby’nin Rusya’nın Osmanlı ülkesindeki azınlıkların haklarını korumak amacıyla Osmanlı topraklarına girmesini İngiltere’nin onaylamadığını bildirmesi.
3 Temmuz 1877
İngiltere donanmasına bağlı yedi adet zırhlı geminin Beşike limanına gelerek demir atması.
25 Ocak 1878
Rusya’nın Osmanlı Devleti ile yapacağı anlaşmanın şartlarını resmî olarak İngiltere’ye bildirmesi.
İngiliz elçisinin; (Telgrafta) özetle İngiliz donanmasının 25 Ocak 1878 günü Çanakkale’den Marmara’ya girmesi için emir aldığı ancak bu izin verilmez ise zorla girileceği buna sebep olarak da Rusların mütareke tekliflerinin çok ağır olduğu bildirilmekteydi.
1878
Berlin Kongresi’nde İngiltere Balkan Slavları’na karşı Yunanistan’ı desteklemiş ve yarımadadaki dengeyi sağlamak için, hudutlarının genişletilmesini sağlamıştır. Bundan sonra, dışarıdan, bilhassa İngiltere’den yapılan istikrazlar, Yunanistan’ı, iktisâden tamamen Londra’ya bağlı hâle getirmiştir.
13 Şubat 1878
Amiral Hornby komutasındaki altı gemiden oluşan İngiliz filosunun devletler hukukuna aykırı olarak zorla Çanakkale Boğazı’na girerek Gelibolu ve Bolayır önlerinde birer gemi bıraktıktan sonra Marmara’ya girmesi adalar civarına gelerek Mudanya önlerinde demir atması ve İngiliz donanmasının İstanbul’a gelmesi.
Mart 1878
Bâbıâlî’nin Kıbrıs adasına 10.000 muhacir yerleştirme plânlamasının, İngiliz ve Fransız temsilcileri tarafından desteklenmesiyle engellenmesi.
3 Mart 1878
Osmanlı Devleti ile Rusya arasında 29 maddelik Yeşilköy (Ayastefanos) Barış Anlaşması’nın imzalanması.
21 Mart 1878
İngiltere’nin Hindistan Bakanı bulunan Lord Salisbury, 21 Mart 1878’de Başbakan Lord Beaconsfield’e gönderdiği yazıda, İngiliz dileklerinin neler olması gerektiği konusunda görüşlerini kısaca bildiriyordu. Lord Salisbury, Rusya’nın Asya’da ülke koparmasına savaş tehdidiyle karşı konulmasını önermiyor, ama buna karşılık olarak, İngiltere’nin tazmini için “örneğin Lemnos ve Kıbrıs’ta İngiltere’ye deniz üssü sağlanmasını; İskenderun denli bir limanın geçici bir süre için bile olsun, moral etkinlik açısından İngilizlerce işgal edilmesi gerektiğini” öne sürüyordu.
Kenan Mutlu Gürses