27 Haziran 2025
1960
1960 yılında Türkiye ve Yunanistan garantörlüğünde iki halk için ortak Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmuştur.
16 Ağustos 1960
Bu antlaşmaya ‟İngiltere, Türkiye ve Yunanistan ile adadaki her iki toplum da eşit statüde iki kurucu ortak olarak imza attı. 1959 Londra ve Zürih Anlaşmalarına uygun olarak hazırlanan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile buna bağlı Kuruluş, İttifak ve Garanti Anlaşmalarının, 16 Ağustos 1960’da yürürlüğe girmesi ile iki uluslu, bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti doğmuş oldu. Bu fonksiyonel federatif bir ortaklık cumhuriyetiydi.” Sonuçta, 1960 öncesinde adanın Yunanistan’a bağlanamaması ve bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’nin doğmasını sağlayan en önemli faktör Kıbrıs Türk Halkının Enosis’e karşı verdiği mücadele sonucunda olmuştur.
1960
1960 Antlaşmasının imzalanmasından kısa bir süre sonra ilk Cumhurbaşkanı Başpiskopos, ‟bu anlaşmalar bir devlet yarattı ama bir millet yaratmadı” diyerek ‘Kıbrıslılık’ kavramına karşı çıktı ve Rumların Helen ırkının bir parçası olduğunu vurguladı.
1960
Kıbrıs, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında, Zürih ve Londra antlaşmalarına ilave olarak 1960 yılında Garanti Anlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın l. Maddesi;
“Kıbrıs Cumhuriyeti herhangi bir devletle tamamen veya kısmen herhangi bir siyasi veya iktisadi birliğe katılmamayı taahhüt eder. Bu itibarla herhangi bir diğer devletle birleşmeyi veya adanın taksimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak teşvik edecek her nevi hareketi yasak ve ilan eder.” şeklindedir.
Antlaşmanın ikinci maddesi;
“Yunanistan, Türkiye ve Birleşik Krallık, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bu anlaşmanın birinci maddesinde gösterilen yükümlülüklerini göz önüne alarak, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü, güvenliğini ve aynı zamanda Anayasanın temel maddeleriyle kurulan düzenini tanırlar ve garanti ederler. ” şeklindedir.
1 Nisan 1960
Rumlar, Zürih ve Londra Antlaşmalarının imzalandığı tarihi EOKA’ nın kuruluş günü olarak kutlama kararı almışlardır. Bu antlaşmalar hakkındaki görüşlerini şu şekilde ortaya koymuşlar: “Ümit ve emellerimiz Zürih ve Londra Anlaşmaları ile tamamen gerçekleşmiş değildir. Fethedilen kalelerden nihaî zafere doğru mücadeleye devam edeceğiz.”
‟Cumhuriyet kurulur kurulmaz, Rum Lider Makarios, bu amaçla iki yönde hazırlıklara başlamıştır:
1. Kıbrıs Türklerine tanınan hakları ve gerekirse Türk toplumunu ortadan kaldırmak,
2. Anayasanın ve antlaşmaların, özellikle de Garanti ve İttifak Antlaşmalarının uygulanmasına engel olmak.”
Birinci hedefi doğrultusunda Makarios, kurmaylarına gizli bir plan hazırlamaları emrini verdi. Bu işin başına Akritas takma adıyla, EOKA’nın ileri gelenlerinden azılı tedhişçi ve Cumhuriyet’in ilk hükümetinde İç İşleri Bakanlığı görevine atanan Yorgacis getirildi.
1961
EOKA’ nın eli kanlı liderlerinden Nikos Sampson’un kurduğu OPEK (Kıbrıs Rumlarını Koruma Teşkilatı) 1961 Nisan’ında Başkan Promitheus imzasıyla yayımladığı bir bildiriyle hem Kıbrıs Türklerine ve Türkiye’ye, hem de Kıbrıslı Rumlara gözdağı vermeye çalışmıştır.
30 Kasım 1963
Makarios planın ikinci aşaması için 13 maddelik “anayasa değişiklik” önerilerini açıkladı.
21 Aralık 1963
Türkler, Rumların hazırladığı haince planmış tuzağa düşmemiştir. Rumlar ise istediklerini zorla elde etmek için 21 Aralık 1963’te Türklere karşı ada çapında saldırıya geçmişlerdir, yani Türkleri 24 saat içerisinde yok etmeyi hedefleyen “Akritas Plânı” nı uygulamaya başlamışlardır.
21 Aralık 1963
EOKA ‟Kıbrıslı Savaşçılar Milli Organizasyonu”, 21 Aralık 1963’te, masum ve silahsız birçok Türkü yaralayarak ve/veya öldürerek Akritas Planını uygulamaya başladılar.
21 Aralık 1963
Kurulan yeni Kıbrıs Cumhuriyeti de EOKA saldırılarını durdurmaya yetmemiş ve 21 Aralık 1963 günü Kıbrıs tarihine ‟Kanlı Noel” olarak adlandırılan süreçte adada yasayan bütün Türkleri ortadan kaldırmaya yönelik Akritas Planı devreye sokulmuştur.
23 Aralık 1963
23 Aralık 1963 tarihinde Makarios ile Dr. Fazıl Küçük tarafından Rum ve Türk tarafları arasında bir ateşkes antlaşması yapılmıştır. Tüm bu girişimlere karşın Rumların Türklere karşı saldırıları bütün şiddetiyle devam etmiştir. Saldırılara engel olunamamıştır.
24 Aralık 1963
“24 Aralık akşamı, Lefkoşa’nın Kumsal bölgesine baskın yapan Yunan alayından takviyeli Rum tedhişçiler (150 kişilik çetenin başında Terezepulos isimli bir Yunan subay vardı.), dünyada eşine az rastlanan bir barbarlık örneği daha gösterdiler. Bu baskın sırasında KTK (Kıbrıs Türk Kuvvetleri) Alayı Doktoru Binbaşı Nihat İlhan’ın genç hanımı Mürüvvet İlhan ve yaşları 2-10 arasında değişen üç çocuğu Murat, Kutsi ve Hakan Rum barbarlarından gizlenmek amacı ile girip saklandıkları banyo küveti içinde makineli tabanca ile vurularak katledildiler. Binbaşı İlhan, o anda evde yoktu ve görevinin başındaydı. Aynı evde misafir bulunan Işıl Halil isimli küçük bir kız çocuğu, annesi Ayşe Halil ve teyzesi Növber Mustafa İbrahimoğlu ile birlikte saklandıkları odada vurularak ağır yaralandılar, henüz iki yaşındaki Işıl Halil de (bugün Işıl Halil Cankan olarak bilinir), ayağından aldığı yaralar sonucu sakat duruma gelmiştir.”
25 Aralık 1963
“Başbakan İsmet İnönü, Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay, Genelkurmay Başkanı İkinci Yardımcısı, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, Dışişleri ve Genelkurmay Başkanlığı ilgili erkânı 24-25 Aralık gecesi saat 01.00’de Kıbrıs’tan son gelen haberlerin ışığı altında durumu yeniden etraflıca incelemişler ve Türkiye, İngiltere, Yunanistan Hükümetleri tarafından 24 Aralık akşamı Kıbrıs Hükümetine yapılmış olan müşterek tamimle tedbirin bu ana kadar sağlanmadığı Kıbrıs’ta çok vahim duruma bir son verilmesi için Kıbrıs’ta üçlü taahhüt gereğince iki cemaat liderleri tarafından ateşkes emrinin sağlanamamasının devamı halinde, durumun adada bulunan Türk Askeri Kuvvetleri tarafından süratle ve fiilen tahakkuk ettirilmesi, İngiltere ve Yunanistan Hükümetleri nezdinde gerekli teşebbüslerin yapılması derhal karar altına alınmıştır.. Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin 25 Aralık sabahı saat 02.00’de İngiltere Büyükelçisini, yarım saat sonra da Yunanistan Büyükelçisini makamına davetle bu hususta gereken teşebbüsleri yapmıştır. Bu durum NATO müttefiklerimizin derhal haberdar edilmeleri için de NATO nezdinde temsilcimize tebliğ edilmiştir.”
27 Aralık 1963
EOKA’cı Rumlar “Kanlı Noel” adı verilen 21- 27 Aralık 1963 tarihleri arasında, yüzlerce Türk’ü öldürdü, binlercesini ise yaraladı. Bu katliamlar ve saldırılar sonucunda, ‟27 Aralık 1963’te bir İngiliz komutasında üç garantör ülkenin askerleri Barışı koruma kuvveti adı altında adada göreve başladı.
30 Aralık 1963
30 Aralık 1963’te Rumların saldırılarının durduğu yere, Lefkoşa’nın Türk ve Rum Kesimlerini ayıran Yeşil Hat çizildi.
1963
1960–1963 yılları arasındaki Londra ve Zürih antlaşmalarının kendi iradesinin dışında imzalandığını sürekli dile getiren Makarios, Enosis hedefine ulaşabilmek için Kıbrıs Cumhuriyeti’ni araç olarak görür. EOKA örgütlenme ve gizli silahlanmayı hızlandırır. Var olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yıkmak ve bunun ardından da Akritas Planı ile adadaki bütün Türkleri katletmeye yönelen Rumlar oluşturulan Cumhuriyetin korunmasını da engellerler. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra sözde faaliyetlerine son verdiğini ve silahlarını teslim ettiğini belirten EOKA’ nın ise bu silahları hiçbir zaman teslim etmediği zaman içerisinde ortaya çıkar.
Ocak 1964
Ocak 1964’te Londra’da, üç garantör ülke ve adadaki toplum liderlerinin katıldığı bir konferans düzenlendi; fakat olumlu bir sonuç alınamadı.
4 Mart 1964
BM Güvenlik Konseyi 186 sayılı kararı ile “Kıbrıs Hükümeti’nden” şiddeti ve kan dökülmesini önleyecek kararlar almasını istedi. Bu kararla birlikte Rum Yönetimi, “Kıbrıs Hükümeti” olarak tanınmaya başladı.
4 Nisan 1964
4 Nisan 1964’te kontrolü sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” verilen BM Barış Gücü adada göreve başladı. 4 Nisan’da ise Makarios Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran anlaşmaları tek yönlü olarak feshettiğini açıkladı.”
21 Aralık 1963 tarihinde başlayan ve birkaç ay devam eden saldırılar sonucunda yüzlerce Türk öldürülmüş ve yaralanmıştır. Toplam 103 köyden 30 bin Türk vatandaşı evlerini-barklarını bırakmak zorunda kalmıştır. Çok sayıda Türkün ev ve malları da yıkılarak yakılarak tahrip edilmiştir. Bunlara ilaveten Kıbrıs Türkleri devlet mekanizmasının bütün organlarından tamamen dışlanmışlardır. Kısacası Kıbrıs Türkleri adadan soyutlanmaya çalışılmış ve bunun içinde kaba güç, şiddet, ekonomik kısıtlama ve bezdirme politikası izlenmiştir. 103 köyde 30 binden fazla Türk ev ve malları tahrip edilerek göçmen durumuna düşürülmüştü. Bu Türkler, çadırlarda, sinema salonlarında okullarda barınmak zorunda bırakılmıştır. Aynı zamanda Kıbrıs Türklerinin haberleşmesi, ulaşımı, ekonomik ilişkileri tamamen yasaklanmıştı.
10 Ağustos 1964
Pilot Yzb. Cengiz Topel Şehadeti (10 Ağustos 1964) Cengiz Topel Trabzonlu Tekel tütün eksperi Hakkı Bey’in oğludur. Babasının görevli olduğu İzmit’te 2 Eylül 1934 tarihinde doğdu.1955 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirip asteğmen olarak ordu saflarına katıldı. Küçük yaşlardan beri havacılığa olan merakı sonucu hava sınıfına ayrıldı. Pilotaj eğitimi için Kanada’ya gönderildi. 1957 yılında yurda dönüp Merzifon Hava Üssü’nde göreve başladı. 1961 yılında Eskişehir I. Ana Jet Üssü’ne atandı. 1963 yılında yüzbaşılığa terfi etti. Türk Halkı’na karşı işledikleri insanlık dışı eylemlerden caydırmak için Eskişehir’den Kıbrıs’a, 4’lü Kol Komutanı olarak gönderildi. Uçuş esnasında uçağı yerden isabet alarak düşürüldü. Paraşütle atlamayı başardı, fakat Rumlar tarafından esir edilerek barbarca yapılan işkenceler sonucu şehit edildi.
10 Eylül 1964
Makarios’un yeni politikasını oluşturan Kıbrıs Türklerini ekonomik ve sosyal baskılarla çökertme çabaları, BM Genel Sekreteri’nin o zamanki raporlarında da açıklıkla ifade edilmektedir. 10 Eylül 1964 tarih ve s/5950 sayılı raporun 222’nci paragrafında aynen şöyle denilmektedir: “Kıbrıs Türk Toplumuna karşı bazı hallerde tam bir abluka şiddetinde uygulanan ekonomik kısıtlamalar, Kıbrıs Hükümetinin muhtemel bir çözümü dayatmak için askeri harekât yerine ekonomik baskı kullanmakta olduğunu göstermektedir.”
21 Nisan 1966
Akritas planının hedefi Türk halkını ani bir saldırı ile yok etmek ve adayı Yunanistan'a bağlamaktı. İlk olarak 21 Nisan 1966 tarihinde Patris Gazetesi’nde plan açık bir şekilde yayımlanmıştır. Planın hazırlayıcıları arasında Akritas kod adlı İçişleri Bakanı Yorgacis, Cumhurbaşkanı Makarios, Meclis Başkanı Klerides, Tasos Papaduplos gibi kişilerden oluşmaktaydı.
1967
BM Barış Gücü, Kıbrıs Türklerine karşı yürütülen bu yoğun ekonomik kısıtlamalar ve aralıksız sürdürülen terör hareketleri karşısında tepkisiz kalmıştır. Tüm bunlara rağmen Kıbrıs Türkleri direnişine devam etmiştir. Rumlar bunu hazmedememiş ve 1967 yılında adaya Yunanistan'dan gizlice getirdikleri 20.000 civarında askerlerle birlikte Türk köylerine saldırmışlardır. Boğaziçi ve Geçitkale köylerine karşı yapılan saldırılarda birçok Türk hayatını kaybetti veya yaralandı. Bu saldırılar Türkiye’nin kararlı tutumu ve Kıbrıs Türk Halkına karşı yapılan bu soykırımının durdurulmaması halinde antlaşmalardan kaynaklanan müdahale hakkını kullanacağı ihtarı üzerine son buldu. Bu sayede Enosis’in artık Türkiye’nin muhalefetine rağmen silâh zoruyla gerçekleştirilemeyeceğini, bunun için farklı yollar bulunması gerektiği inancı Rum Halkında yerleşmeye başlamıştır.
1967
Makarios ile 1967’de işbaşına gelen Cunta arasında (Yunanistan’da) önemli sorun haline gelecek ve Cunta’ nın 1974’te Makarios’ a karşı bir darbe düzenlemesine neden olacaktır.
27 Ekim 1971
Klerides Almanya'nın Sesi Radyosu'na verdiği beyanatında Akritas Planı’nın mevcudiyetini kabul etmiş, hiçbir Rum lideri de bugüne kadar, Türkleri topyekûn imhayı içeren Akritas Planı yoktur, diyememiştir. Akritas Planı bir cinayet planıdır. Planının d maddesine göre, çatışmalar, Rumların başlattığı çatışmalar tüm Kıbrıs’a yapıldığı takdirde derhal Enosis ilan edilecektir.”
20 Temmuz 1974
Kıbrıs’taki darbenin önüne geçmek ve Yunan işgalini önlemek amacı ile Türkiye başbakanı Bülent Ecevit, İngiltere ile ortak müdahale yapmak istediğini dile getirmek amacıyla 16 Temmuz 1974’te İngiltere’ye gitti, fakat bu girişimi sonuçsuz kaldı. Bu nedenle, Garanti Antlaşması'nda yer alan hakları dâhilinde 20 Temmuz 1974'te Mutlu Barış Harekâtını başlattı.
29 Temmuz 1974
‟Türkiye’nin 1974 yılında adaya gerçekleştirmiş olduğu müdahalenin, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yasal bir zemine dayandığı ve “işgal” olarak kesinlikle tanımlanamayacağı gerek Avrupa Konseyi’nin 29 Temmuz 1974 tarih ve 573 sayılı kararla tescil edilmiştir.
30 Temmuz 1974
Gerçekleştirilen Mutlu Barış Harekâtı ile hem Rum hem de Türk Halkı için barış ortamının oluşması sağlanmış ve adada Türkiye’nin etkin ve fiili güvencesinin artmasına neden olmuştur. Üç garantör ülke olan Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin Dışişleri Bakanları'nın 25-30 Temmuz 1974 tarihinde katıldığı I. Cenevre Konferansı yapılmıştır. Konferans’ta Kıbrıs’ta fiilen iki ayrı özerk idarenin bulunduğunu üç Garantör ülke tarafından kabul edilmiştir. Türk ve Rum kesimlerinin birlikleri arasında ortak bir güvenlik bölgesi oluşturulmasına karar verilmiştir. Buna ilaveten karma bölgelerin güvenliği BM Barış Gücü'ne verilmiştir. Ancak, Rumlar, antlaşmanın gereklerine uymamış Yunan askerleri Türk bölgelerinde kuşatmayı kaldırmamış ve Türklere karşı toplu cinayetlerde bulunmaya devam etmiştir.
14 Ağustos 1974
Türkiye Kıbrıs'a ikinci kez müdahalede bulunmuştur. Karpaz-Yeşilırmak arası bölge Türklerin kontrolüne girmiştir.
13 Şubat 1975
Yeni durumun hukuki olması için, 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur. Yeni devletin kurulması ile birlikte yeni bir anayasa yapılmıştır.
2 Ağustos 1975
Adada barış ortamının sağlanması için 2 Ağustos 1975’de yeni bir antlaşma yapılmış güneyde yaşayan Türkler adanın kuzeyine, kuzeyinde yaşayan Rumlar güneye gönderilerek bir nüfus mübadelesi yapılmıştır. Bu sayede, Türk nüfusu adada ilk kez bir yerde toplanmış ve özgürce yaşama fırsatı elde etmiştir.
1975
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin İlanı Rum Halkının adada tek başına iktidar olma isteği Kıbrıs Türk Federe Devletinin ömrünü kısaltmıştır. 1975 yılında Viyana’da görüşmeler başlamış ve soruna federal bir çözüm bulunması konusu ele alınmıştır. Görüşmelerin çıkmaza girdiği 6. turun bitiminden yaklaşık 1,5 yıl sonra, Cumhurbaşkanı Denktaş, BM Genel Sekreteri Waldheim’a Makarios’la buluşma önerisinde bulunmuştur.
12 Şubat 1977
12 Şubat 1977 tarihinde BM Genel Sekreterinin gözetiminde yapılan görüşmelerde 4 maddelik bir ilke anlaşması imzalanmıştır. “ Bu ilkeler;
1) Kıbrıs Cumhuriyeti bağımsız, bağlantısız ve iki toplumlu olmalıdır.
2) Her toplumun yönetimi altındaki topraklar, ekonomik ve toprak verimliliği ile toprak mülkiyeti esasları ışığında görüşülmelidir.
3) Dolaşma, yerleşme özgürlüğü, mülkiyet hakkı gibi prensip meseleleri müzakereye açıktır. Bunların görüşülmesinde iki toplumlu federal sistem ve Türk Toplumu yönünden doğabilecek güçlükler de dikkate alınacaktır.
4) Federal hükümetin görev ve yetkileri, devletin birliği ve devletin iki toplumlu mahiyetini koruyacak şekilde olacaktır.”
3 Ağustos 1977
Makarios hayatını kaybetti.
21 Mart 1979
‟Türkiye’nin 1974 yılında adaya gerçekleştirmiş olduğu müdahalenin, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yasal bir zemine dayandığı ve “işgal” olarak kesinlikle tanımlanamayacağı Atina Temyiz Mahkemesi’nin 21 Mart 1979 tarihinde aldığı 2658/79 sayılı kararla tescil edilmiştir.” Avrupa Konseyi 573 sayılı kararının 3. maddesinde;
“...Adada diplomatik yollardan bir antlaşmaya varılamamasından dolayı, Türk Hükümeti 1960 Garanti Antlaşması’nın 4. maddesine göre müdahale hakkını kullandı” denmektedir. Atina Temyiz Mahkemesi ise kararında; “Türkiye’nin Zürih ve Londra Anlaşması çerçevesinde garantör devlet olarak Kıbrıs’a müdahalesi yasaldır. Asıl sorumlu, haklarında dava açılan Yunanlı Subaylardır” demektedir.
19 Mayıs 1979
Makarios’un ölümünden sonra, Denktaş'ın önerisi ile Rum Toplumu Lideri Kiprianu ile Cumhurbaşkanı Denktaş arasında II. Doruk Antlaşması imzalanmıştır. Antlaşmanın maddeleri aşağıdaki şekildedir:
“1) Toplumlararası görüşmeler 15 Haziran 1979'da yeniden başlayacaktır.
2) Görüşmelerin temeli Denktaş-Makarios anlaşması ve BM' in Kıbrıs’la ilgili kararları olacaktır.
3) Cumhuriyetin tüm yurttaşlarının insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı gösterilmelidir.
4) Görüşmeler tüm toprak ve anayasa konularını kapsayacaktır.
5) Maraş'la ilgili bir anlaşmaya varılması halinde, diğer yörelerle ilgili anlaşma beklenmeden Maraş açılacaktır.
6) Görüşmelerin sonucunu olumsuz şekilde etkileyecek hareketlerden kaçınılması ve iyi niyet, karşılıklı güven ve olağan koşullara dönüşü kolaylaştırabilecek pratik önlemler alınmalıdır.
7) Kıbrıs Cumhuriyeti askerden arındırılacaktır.
8) Cumhuriyetin bağımsızlığı, egemenliği, toprak bütünlüğü ve bağlantısızlığı, bir başka ülke ile kısmen veya bütün olarak birleşmesi veya taksim ve ayrılmanın herhangi bir şekline karşı gereken garantiler olacaktır.
9) Görüşmeler gecikmelerden kaçınılarak sürekli ve temelli bir şekilde sürdürülecektir.
10) Toplumlararası görüşmeler Lefkoşa’da yapılacaktır. ”
15 Kasım 1983
1983 yılının Mayıs ayına kadar toplu görüşmeler devam etmesine rağmen Mayıs 1983’de Rum liderliğinin konuyu tek yanlı olarak BM Genel Kurulu’na götürmesi ve Türk tarafı aleyhine haksız bir karar çıkartması sebebi ile Türk Halkı Self-Determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’de bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.
Sayın Yetkililer;
Öz olarak, M.S. 640 lı yıllardan başlayan dönemi, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1570 li yıllarından Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönemi ve günümüzde gelinen Kıbrıs meselesini kronolojik olarak bilgilerinize sundum. Bu dönem boyunca Türk ve Rum toplulukları arasında etnik, dini ve siyasi temelli çok sayıda çatışma yaşanmıştır. Rumların emeli Kıbrıs Adası’na kendilerinin sahip olmasıdır. Bu tutarsız emel tarihi gerçeklerle örtüşmemektedir.
1974’e kadar sürekli çatışmalara sahne olan Kıbrıs’ta 1974 Barış Harekâtından günümüze kadar 51 yıldır gerek Kıbrıs Türkleri gerekse Kıbrıs Rumları kendi siyasi hudutları içinde barış içinde yaşamaktadır. Kıbrıs’ta Türklerle Rumların bir araya getirilmesi ya da Kıbrıs Türk halkının yaşam güvencesi olan Türk ordusunun adadan çıkarılması Kıbrıs Rumlarının yeniden Kıbrıs Türklerini katletmeye başlaması fırsatı yaratacak ve Türklerle Rumlar arasındaki çatışmaların tekrar başlamasına neden olacaktır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında Türkiye’nin 1960 Anayasasından ve Londra Antlaşmasından doğan garantörlük haklarını kullanarak Kıbrıs’a yaptığı askeri müdahalenin işgal olarak nitelendirilmesinin şayet kasıttan değilse cehaletten ve hukuk bilgisinin yetersizliğinden kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Bilinmelidir ki; yukarıda açıklanan bilgilerin hemen hemen tamamını İngiltere arşivlerinde de bulunmaktadır.
Kanada Parlamentosu’nun Türkiye ile Kanada arasındaki iyi ilişkilere ve Kanada’da yaşayan Türkleri üzecek böyle bir tasarıyı kabul etmeyeceğine inanıyorum.
Herhalde bu bilgileri, yeni yılda Noel Baba’ya göndermemi istemezsiniz!
Saygılarımla
Kenan Mutlu Gürses
Araştırmacı-Yazar
Kenan Mutlu Gürses