31 Mart 2019
Avrupa Parlamentosu’nun almış olduğu 13 Mart 2019 tarihli, talihsiz karar, dış politikamızın birtakım uygulamalarında doğru hareket etmediğimizi göstermektedir. “AB’ye üyelik, ülkemizin stratejik hedefidir” beyanına sahip Dışişleri Bakanlığımız, karar sonrasında “Avrupa Parlamentosu tarafından benimsenen tek taraflı ve objektiflikten uzak tutuma, tarafımızca herhangi bir değer atfedilmesi mümkün değildir. Söz konusu tavsiye kararı bizim için hiçbir anlam ifade etmemektedir.” Devamla, “Avrupa Parlamentosu’nun 15 Nisan 2015’te kabul ettiği, 1915 olaylarının 100. Yılıyla ilgili tek taraflı Ermeni anlatılarına dayalı talihsiz değerlendirmesine bu sene de atıf yapılması, raporun yanlılığını ve siyasiliğini göstermektedir” ifadelerini kullanması, yukarıda belirtilen stratejisi ile açıklamasının çelişkili olduğu dikkatlice değerlendirilmelidir. Açıklamanın kendi içerisindeki çelişkileri ayrı bir değerlendirmeye konu yapılmasını ilgililere bırakarak, “SÖZDE” Ermeni soykırımına bakanlığın ifadesi ile “tek taraflı Ermeni anlatısının” bizi sürüklediği noktaya bakalım…
Yetkililerin tartışılmaktan uzak “bizim açımızdan yok hükmündedir” ifadeleri, Cumhuriyet Tarihimizin en önemli devlet hafızasına sahip Dışişleri’nin, kendi hafızasına itibar etmeyişi, bu gibi tatsız kararlarla daha çok karşılaşacağımızın kaçınılmaz olduğunu düşündürmektedir. Öncelikle, Avrupa Parlamentosu’nda ilk defa üyeliğe aday bir ülke için müzakerelerin askıya alınmasını gündeme taşıması üzerinde de uzun uzun düşünülmelidir.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye’nin Girişimci ve İnsani Dış Politikası” nın, “Türk Dış politikası, birbirini tamamlayan çok sayıda siyasî, ekonomik, insani ve kültürel işbirliği araçlarından istifade etmekte ve küresel ölçekte düşünen ancak dünyanın her köşesinde yerel düzeyde etkinlik gösteren bir diplomasi uygulamaktadır.” “Türkiye, hem AB hem kendisi için fayda sağlayacağını vurguladığı Avrupa Birliği üyeliği hedefine bağlıdır. Avrupa’yı da etkileyen birçok soruna çözüm bulma çabalarına etkin olarak katkıda bulunmaktadır. Türkiye, Avrupa’nın ve neredeyse tüm Avrupa kurumlarının bir parçası olup, kurucu üyesi olduğu AVRUPA KONSEYİ, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve diğer pek çok kuruluş dâhildir” diye açıklıyor.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, “Türkiye-Ermenistan Siyasi İlişkileri” ni de kısaca, “Ermenistan’ın, 1993 yılında Azerbaycan’ın Kelbecer Bölgesini işgal etmesi üzerine, ülkemizden Ermenistan’a doğrudan ticaret sona erdirilmiş; iki ülke arasındaki sınır kapatılarak kara/demiryolu ve havayolu bağlantıları kesilmiştir.” “Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi, İsviçre’nin arabuluculuğunda başlatılan süreç neticesinde, 10 Ekim 2009 tarihinde Zürich’te –Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü- ile –İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü- imzalanmıştır. Söz konusu protokoller, ikili ilişkilerin normalizasyonu için bir çerçeve sunmaktadır.”
“Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan Şubat 2015’te söz konusu protokolleri Ermenistan Parlamentosu’ndan geri çekmiş, 1 Mart 2018 tarihinde ise protokolleri hükümsüz ilan etmiştir. Söz konusu protokoller halen TBMM’NİN gündeminde yer almaktadır. Diğer taraftan, Türkiye şimdiye kadar Ermenistan’la ilişkileri normalleştirmeye yönelik, iyi niyet ve kararlılığının göstergesi olarak kendi inisiyatifi ile tek taraflı birçok güven artırıcı önlemi hayata geçirmiştir. Ancak, Ermenistan’dan aynı yapıcı yaklaşım görülememektedir. Öte yandan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde ilerleme kaydedilmediği sürece, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kaydedilecek bir ilerleme tek başına yeterli ve kalıcı olmayacaktır.” “Ermenistan, 1992 yılından bu yana Azerbaycan’a ait Yukarı Karabağ ve çevresindeki 7 rayonu (vilâyeti) işgal altında tutmaktadır” denilmektedir.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın, yedi sayfadan oluşan “1915 Olaylarına Dair Türk-Ermeni Uyuşmazlığının Arka Planı” başlığı altında;
I. UYUŞMAZLIĞIN TARİHİ ARKA PLANI
II. 1915 OLAYLARININ DÜNYA GÜNDEMİNE GİRİŞİ
III. RADİKAL ERMENİ GRUPLAR VE TERÖR
IV. 1915 OLAYLARINA İLİŞKİN “ERMENİ ANLATISININ” İNŞA SÜRECİ
V. 1915 OLAYLARININ HUKUKİ BOYUTU
VI. TARİHİ DOSTLUK VE İŞBİRLİĞİNİ YENİDEN İNŞA ETMEK, başlıklarıyla (anlatım/kapsamına katılmasam da) “SÖZDE” Ermeni soykırımı anlatılmaktadır.
Avrupa Parlamentosu’nun 18 Temmuz 1987 tarihli “Ermeni Sorunu’nun Siyasi Çözümü Üzerine Kararı” siyasî olarak ortada durmaktadır. Ermeni Diasporası da bir an olsun dur-durak bilmeden çalışmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye adalığının (1999) kabul edilmesinden hemen sonra Ermeni Lobisi, Avrupa Parlamentosu raportörü marifetiyle “KATILIMA DOĞRU TÜRKİYE’NİN İLERLEMESİ ÜZERİNE KOMİSYON’DAN 1999 DÜZENLİ RAPOR” un da Ermeni iddialarına yer verilmiştir. 15 Kasım 2000 de kabul edilen rapor da “AVRUPA PARLAMENTOSU, TÜRK HÜKÜMETİ’Nİ ve TBMM’Nİ, TÜRK TOPLUMUNUN ÖNEMLİ BİR KESİMİNİ OLUŞTURAN ERMENİ AZINLIĞA DESTEĞİ ARTTIRMAYA, BU ÇERÇEVEDE MODERN TÜRK DEVLETİNİN KURULMASINDAN ÖNCE ERMENİ AZINLIĞIN UĞRADIĞI SOYKIRIMI RESMEN TANIMAYA DAVET EDER” denilmiştir. 17 Kasım 2000 de İtalya Parlamentosu, 18 Kasım 2000 de Fransa Senatosu, Ermenilerin soykırıma maruz kaldığını kabul etmişlerdir.
Ancak, konuya cevap verenler (!) nedense 16. Yüzyıldan itibaren Ermeni hareketlerini bütün detayları ile ve de belgelerle anlatmadıkları gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bütün maddelerinin (Md 10, 24, 25 gb) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ermeni kökenliler içinde geçerli olduğunu dile getirmemişlerdir. Ermeni iddialarının asılsız olduğunu anlatmakta yetersiz kalınmış ve sonuç elde edilememiştir.
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği’nin “Güney Kafkasya ile İlişkiler” başlıklı kararında, 1987 kararına atıf yaparak Ermeni iddialarına yer vermiş, tasarıda “PARLAMENTO TÜRKİYE’DEN, AVRUPA’YA KATILMAK AMACI İLE UYUM HALİNDE OLARAK, ERMENİSTAN’A UYGULADIĞI ABLUKAYI SONA ERDİRMEYE YÖNELİK UYGUN ÖNLEMLERİ ALMASINI İSTER; BU KONUDA 1915 ERMENİ SOYKIRIMINI BİR GERÇEK OLARAK TANIYAN 18 TEMMUZ 1987 TARİHLİ KARARINDAKİ TUTUMUNU TEYİT EDER ve TÜRKİYE’DEN DE AYNISINI YAPMASINI TALEP EDER” demiştir.
31 Mart 2004 tarihli Türkiye Raporu ve tavsiye kararında Türkiye’ye “ERMENİSTAN İLE SINIRLARI AÇMASI ve TARİHİ UZLAŞMAYI ENGELLEMEMESİ” çağrısını yapmıştır. Komisyon 6 Ekim 2004 tarihli raporunda da “Türkiye’nin AB’ne Katılmasının Etkileri” başlıklı bölümünde; “AB’NİN TÜRKİYE ARACILIĞIYLA GÜNEY KAFKASYA’DA İSTİKRAR SAĞLAYICI BİR ETKİ YAPABİLECEĞİNE” değinilmiştir. 15 Aralık 2004 de -16 Haziran 1987 – 1 Nisan 2004- kararlarına atıfla “SÖZDE” “ERMENİ SOYKIRIMININ TÜRK YETKİLİLERİNDEN İSTENMESİ KONUSUNDA BAKANLIK KONSEYİ’NE ve KOMİSYONA ÇAĞRIDA BULUNULMUŞ ve TÜRKİYE İLE ERMENİSTAN ARASINDAKİ SINIRIN EN KISA SÜREDE AÇILMASI TALEP” edilmiştir.
Avrupa Parlamentosu, 18 Haziran 1987, 15 Kasım 2000, 28 Şubat 2002, 31 Mart 2004, 15 Aralık 2004 kararlarını onaylamış, “TÜRKİYE’NİN “SÖZDE” ERMENİ SOYKIRIMINI TANIYAN 1987 TARİHLİ KARARI’NI KABUL ETMESİ ve SOYKIRIMI TANIMASINI” istemiştir.
Avrupa Parlamentosu’nun 20 Şubat 2015 de hazırladığı, 12 Mart 2015 de kabul ettiği “ Avrupa Birliği’nin İnsan Hakları ve Demokrasi Konusundaki Politikası” başlıklı raporunda “SÖZDE” “SOYKIRIMININ 100. YILI SEBEBİYLE AVRUPA BİRLİĞİ ÜYESİ ÜLKELER, ERMENİ SOYKIRIMINI KABUL ETMEYE ve DİĞER ÜLKELERİ DE KABULE TEŞVİK ETMEYE ÇAĞRILMAKTADIR.” Karar metninde Osmanlı İmparatorluğu’nda 1,5 milyon Ermeni’nin soykırım sebebiyle hayatını kaybettiği açıklanmış, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun taziye içeren ve Osmanlı Ermenilerine yönelik ZULÜMLERİ (!) tanıyan açıklamalarının Avrupa Parlamentosu tarafından olumlu karşılandığı da belirtilmiştir.
Avrupa Parlamentosu 15 Nisan 2015 tarihinde aldığı kararında; “18 HAZİRAN 1987 KARARINDA TANINAN OSMANLI İMPARATORLUĞU BÖLGESİNDE 1915-1917 YILLARINDA ERMENİLERE KARŞI VUKU BULAN TRAJİK OLAYLARI 1948 TARİHLİ SOYKIRIM SUÇUNUN CEZALANDIRILMASI ve ÖNLENMESİ KONVANSİYONU IŞIĞINDA SOYKIRIM OLARAK TANIMLAMAKTADIR, İNSANLIĞA KARŞI MEYDANA GELEN TÜM SUÇLARI, SOYKIRIMI KINAMAKTADIR ve BUNLARI İNKÂR EDEN HER TÜRLÜ GİRİŞİMDEN ŞİDDETLE ESEFLENMEKTEDİR” denilmiştir.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı, “ Avrupa Birliği Üyeliğine Bağlılık” ile “Avrupa’yı etkileyen birçok soruna çözüm bulma çabalarına etkin olarak katkıda bulunmaktadır” ifadesini kullanmış olsa da, kendi derdine derman bulamamaktadır. 1992 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı tarafından kurulmuş olan AGİT MİNSK GRUBU’NA, Azerbaycan-Ermenistan arasında kangren olan Ermenilerin işgal ettiği KARABAĞ’I, KARABAĞ sorununu neden yüksek sesle sormamaktadır? HOCALI’DA yaşanan ACIYI neden hâla SOYKIRIM olarak tanımamaktadır? Bu grubun, işin özünü Avrupa Konseyi’ne yeterince anlatmasını, neden sağlayamamaktır? Türkiye’nin Ermenistan ile sınırlarını açmama konusunun “SÖZDE” Ermeni soykırımı ile ilgisinin olmadığını neden dile getirmemektedir?
Türkiye hangi gerekçeyle, 1915 olayları nedeniyle 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi” kapsamına alınmaktadır? Avrupalı dostlarımız (!) hangi gerekçeyle eseflenmektedirler?...
Ermeni Diasporasının, “SÖZDE” Ermeni soykırımı propagandasını yürütmesine, neden aynı tonda cevap verilmemektedir? Kukla olarak kullanılan Ermeni Diasporasının ÇARPIK YALANLARININ en başında gelen 1,5 milyon Ermeni öldürüldü İFTİRASI, binlerce belgeye rağmen nasıl düzeltilmemektedir?
Türkiye Ermeni Cemaati, Türkiye Ermeni Patrikhanesi, Ermeni Diasporasının “SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI” YALANI karşısında, neden sessizliğini sürdürmektedir?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her bir ferdine gösterdiği saygıyı, Ermeni kökenli vatandaşlarına da gösterdiğini, Ermenilerin dinine, diline, sosyal ve kültürel mirasına sahip çıktığını, dünyaya neden yeterince anlatmamaktadır? Ermeni kökenli vatandaşlarımız bu konuyu neden dile getirmemektedirler?
Bütün bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak için, Ermeni Diasporası tarafından üretilen “BÜYÜK YALAN”IN, Türkiye’nin uluslar arası ilişkilerini etkilememesi yönünde, neden yeterli organizasyonlar yapılmamaktadır? Devlet, Ermeni kökenli vatandaşlarımızın da içinde olacağı sivil toplum kuruluşlarını, üniversitelerin ilgili bölümlerini ve diğer ilgilileri, neden bir araya getirmemektedir?
İlgililer, “Arşivlerimizi açtık” demek yerine, arşiv belgelerini, neden dünyanın gözüne sokmaz? “SÖZDE” ERMENİ SOYKIRIMI YALANLARINA, AVRUPA PARLAMENTOSU ve DİĞER ULUSLARARASI KARARLARA BAŞKA BİR YOLLA, BAŞKA BİR ULUSLAR ARASI DİLLE, NEDEN CEVAP VERİLMEZ? ZAMANI MI GELMEDİ?
NE DEMEK, “TEK TARAFLI ERMENİ ANLATISI”?
KAYNAK:
(Avrupa Parlamentosu’nun Sözde Ermeni Soykırım Kararını Yok Sayarsak Başını Kuma Gömen Devekuşuna Benzeriz), başlıklı makale
Kenan Mutlu Gürses