11 Ekim 2023
M.S. 1872 - AVEDİSYAN (DOĞUŞU ÇOBANYAN) YEVPİME
[Değerli bir Ermeni kadın şair ve edibidir. 1872'de Beşiktaş'ta doğmuş ve 4 AĞUSTOS 1950'de Paris'te vefat etmiştir. Eğin'li Çobanyan yahut Hovyan amiraların ahfadındandır. Tüccardan Tovmas Vedisyan'la evlenmiştir.] (…) (45)
M.S. 1874 - ERZURUM KONSOLOSLUĞU
[KONSOLOSUN ADI ATAMA TARİHİ GÖREVE BAŞLAMA GÖREV BİTİŞİ
James Zohrab (K) 3 Ağustos 1874 1 Eylül 1874 9 Ocak 1878
Henry Trotter (K) 7 Ekim 1878 31 Ekim 1878 29 Temmuz 1882
William Everett (YK) 12 Temmuz 1879 2 Eylül 1879 11 Eylül 1882
William Everett (K) 11 Eylül 1882 13 Temmuz 1883 22 Ağustos 1885
Harry C.A. Eyres (K) 30 Ekim 1881 2 Kasım 1882 17 Temmuz 1883
George P. Devey (K) 25 Ağustos 1885 1 Eylül 1885 24 Ekim 1887
Albert C. Wratislaw (K) 3 Ekim 1887 21 Ekim 1887 30 Temmuz 1888
Herbert C.Chermside(K) 8 Mayıs 1888 28 Temmuz 1888 16 Ekim 1889
CharlesD. C.Lloyd(K) 15 Eylül 1889 2 Aralık 1889 1 Kasım 1890
Charles Hampson 24 Ekim 1890 30 Aralık 1890
CharlesD.Cliford Lloyd 31 Aralık 1890 7 Ocak 1891
Charles Hampson (K)--- 8 Ocak 1891 14 Haziran 1892 (46)
M.S. 1875 - ERZİNCAN'DAN (YERZINGA) AYRILAN BAYBURT
MURAHHASLIĞINA BAŞEPİSKOPOS KRİKORİS ALTUNCİYAN'IN
Atanmasına İrade Buyuruldu (31 AĞUSTOS) (47)
BAZI MEVADD-I MUADDELESİNE DAİR KANUN
İrade Tarihi (H): 22 AĞUSTOS 1909
İrade Tarihi (R): 09 AĞUSTOS.1325
İrade Tarihi (M): 22 AĞUSTOS 1909
Takvim-i Vekayi : 19 Şaban.1327, S.:321
Dustur : 2. T., c.:1, s.:638
Heyeti Âyân Kararnamesi
Kanun-ı Esasî’nin lüzum-ı ta’diline Meclis-i Meb’usan’ca sülüsan-ı ekseriyetle karar verilip ve mevadd-ı muaddelesi bend bend yine sülüsan-ı ekseriyetle kabul olunup lâyiha-yı kanuniye şeklinde Meclis-i Âyân’a tevdi kılınmış ve Meclis-i Âyân’ca dahi Kanun-ı Esasî’nin lüzum-ı ta’diline sülüsan-ı ekseriyetle karar verilelerek lâyıha-yı kanuniyesi encümen-i mahsusuna havale olunmuş idi. Ancak devre-i ictimaiyenin ahiri olmak ve Meslis-i Meb’usan’dan tevdi olunan levayıh-ı kanuniye tekessür etmek sebebiyle Kanun-ı Esasî’nin baştan başa tedkikatma vakit müsait olamamış ve meşrutiyeti idare ve hakimiyet-i millîyenin teeyyüdü iiçin kanun-ı mezkûr mevaddmm en mühim ve müstacel olanlarının tedkiki ve mübhem ve nakıs görünenlerin tavzih ve ikmali ile işbu devre-i ictimaiyyeye ait kavanin sırasında ilân olunması kavaid-i meşrutiyetin cidden ve fiilen teessüs ettiğini enzar-i âmmede isbat etmek için elzem görülmüş ve mevadd-ı sairenin tedkikatı devre-i ictimaiye-i âtiyeye bırakılmıştır.
Her iki heyetde ta’dilen kabulüne karar verilen üçüncü, altıncı, yedinci, onuncu, onikinci, yirmiyedinci, yirmisekizinci, yirmidokuzuncu, otuzuncu, otuzbeşinci, otuzaltıncı, otuzsekizinci, kırküçüncü, kırkdördüncü, elliüçüncü, ellidördüncü, yetmişaltıncı; yetmişyedinci, sekseninci, yüzonüçüncü ve yüzonsekizinci maddeleri asılları ile suret-i muaddelelerini havi lâyıha-yı kanuniye leffen takdim kılınmış ve yüzondokuzuncu madde tayyedelmiş ve yeniden üç madde ilâve ilunup Kanun-ı Esasî’nin tedkikat ve tâdilatı ikmal olundukta fasl-ı mahsuslarına nakl ve derç olunmak üzere mevadd-ı selâse-i mezkûre şimdilik yüzondokuzuncu ve yüzyirminci ve yüzyirmibirinci madde olarak kabul olunmuş ve lâyıha-yı mezkûrenin bilistîzan tasdik-i âliye iktiran ettikten sonra Ceride-i Resmiye ile ilân olunarak mevki-i tatbika vazedilmek üzere kuvve-i icraiyeye tebliği kararlaştırılmıştır. Meclis-i Mebusan ve Ayân’da kabul olunan işbu lâyihanın kanuniyetini irade eyledim.
5 Şaban 1327 (8 AĞUSTOS 1325)
Mehmet Reşat (48)
M.S. 1876 - BENJAMIN DISRAELI HÜKÜMETI VE ERMENI SORUNU
[19. yüzyılda İngiltere’nin Ermeni sorunu ile ilgilenmeye başladığı dönemde iktidarda Muhafazakâr Parti lideri Benjamin Disraeli bulunuyordu. Liberal Parti lideri Gladstone’un müdahalesiyle İngiltere’nin dış politikası 1876 yılından itibaren değişikliğe uğramıştı. Benjamin Disraeli’nin Balkan politikalarını yerle bir eden Gladstone, 1878 yılından sonra yaptığı baskılarla muhafazakâr hükümetin Ermeni politikalarını da yönlendirmeye başladı. Disraeli hükümeti her ne kadar reel-politik bir tarzda olaylara yaklaşsa da 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin Rusya karşısında artık korunamayacağını gördüğü için Doğu politikasını değiştirmişti. Değişen bu politikada temel düşünce Akdeniz’in İngiliz kontrolünde tutulması ve Osmanlı Ermenileri arasındaki milliyetçilik hareketlerinin desteklenmesiydi. Doğu Anadolu’da kurulacak bir Ermeni devleti aynı zamanda Rusya Ermenilerinin de harekete geçmesini sağlayacak ve bu şekilde Rusya’nın daha güneylere inmesini engelleyecek karışıklıklar çıkarılabilecekti.
Dolayısıyla Disraeli ile birlikte muhafazakâr politikacıların temel hedefi, kontrollü bir şekilde Ermenilerin Rusya’ya karşı kullanılmasıydı. Bu açıdan Disraeli hükümetinin, Osmanlı Devleti’nde Ermenilere verilecek hak ve özgürlüklerin artması için büyük bir çaba sarf ettiği ve Ermenileri Rus taraftarlığından İngiliz taraftarlığına çevirmeye çalıştığı görülmektedir. Nitekim Adana bölgesine gönderilen askeri sorumlulardan olan Harry Cooper’ın Adana Valisi ile yapmış olduğu sohbette söylemiş oldukları bu açıdan ilginçtir. Cooper’a göre, bölge Ermenileri tamamen Rus sempatizanıydı ve bunlar İngiliz taraftarı yapılmalıydı. 1878-1880 yılları arası, Cooper’ın da söylediği gibi Ermenilerin Rusya karşıtı bir duruma getirilmeleri için harcanan çabaların dönemi oldu. Bu açıdan Disraeli hükümetinin üzerinde en fazla durduğu konu ıslahat ve ıslahatın uygulanması sorunu oldu. Bu dönemde hükümette Lord Derby gibi ılımlı bir şahısın dışişleri bakanlığından alınarak yerine Lord Salisbury gibi Osmanlı Devleti’ne bakış açısı sert ve Gladstone paralelinde olan birinin getirilmesi 1878 yılı sonrasındaki politikaların yönünü belirledi.
1877-1878 Savaşından önce Rusları Karadeniz’de etkisiz hale getirmeye çalışan İngilizler, Osmanlı Devleti’nin hezimete uğraması üzerine Rusların Akdeniz’e inmelerini engellemeye çalıştılar. Çünkü İngilizlerin ticari çıkarlarının yoğunlaştığı yer Akdeniz’di ve Akdeniz’e ilgileri 17. yüzyıldan beri devam ediyordu. Bu ilginin bir sonucu olarak Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birbirine bağlayan Cebel-i Tarık Boğazı’nı 1713 yılında ele geçirmişlerdi.
İngiliz kolonilerinin artmasıyla birlikte ve özellikle Hindistan’da koloniler oluşturulmasından sonra Akdeniz önemini daha fazla artırmıştı. 18. yüzyılın sonundan itibaren Akdeniz’de ortaya çıkabilecek bütün tehditlere karşı İngilizlerin savaştıkları görülmektedir. Fransa’nın ihtilalden sonra Mısır’ı ele geçirme çabalarına engel olmaya çalışan İngiltere, 1 AĞUSTOS 1798 tarihinde Fransız donanmasını imha ederek Akdeniz’deki üstünlüğünü perçinlemişti.
İngiltere’nin Akdeniz’e ilgisi özellikle 1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla daha fazla artmaya ve Kıbrıs’a yerleşme düşüncesinin doğmasına neden olmuştu. Nitekim 1878 yılında Akdeniz’deki çıkarlarını korumak amacıyla bu isteğini gerçekleştirmeye karar verdi. Kıbrıs’ın elde edilmesindeki süreçte önemli bir isim olan Lord Salisbury, dışişleri bakanı olduktan sonra İstanbul’da bulunan Büyükelçi Layard ile yaptığı yazışmalarda “İngiliz çıkarları için Osmanlı Devleti’nin topraklarından bir parçasının işgal edilmesi” gerekliliğini açıkça dile getirmeye başlamıştı. Berlin Kongresi başlamadan bir hafta önce 23 Mayıs 1878 tarihinde Osmanlı hükümetine 48 saat süreli ültimatom veren İngiltere, Kıbrıs’ın kendi idaresine terk edilmesini istiyor, eğer bu gerçekleşmezse Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’nin savunulmayacağını belirtiyordu. Sultan II. Abdülhamid’in bu ültimatomu kabul etmesinden sonra İngiltere ile Osmanlı Devleti arasında 4 Haziran 1878 tarihinde İstanbul’da “Kıbrıs Anlaşması” imzalandı. Bu anlaşmada;
1-Rusya’nın Batum, Kars ve Ardahan’ı elinde tutmaya devam ettiği eğer daha fazla toprak elde etmek için teşebbüste bulunursa İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni silahla muhafaza ve müdafaa edeceği,
2-Osmanlı Devleti’nin topraklarında bulunan Hıristiyan tebaası için iki devlet arasında kararlaştırılacak reformları yapması,
3-Kıbrıs adasının idaresinin İngiltere’ye terk edilmesi hükümleri bulunuyordu. İngiltere, Kıbrıs Anlaşması’na ıslahata dair bir madde ekleterek Osmanlı Devleti’ndeki Hıristiyanların ve özellikle Ermenilerin kontrolünü elde etmeyi hedeflemişti.
“Osmanlı Devleti, halkı Ermeni olan vilayetlerde mahalli ihtiyaçların gerektirdiği ıslahatı yapmayı ve Ermenilerin Çerkez ve Kürtlere karşı huzur ve güvenliklerini garanti etmeyi taahhüt eder ve bu konuda alınacak tedbirleri devletlere bildireceğinden, bu devletler söz konusu tedbirlerin uygulanmasını gözetecektir” hükmü 13 Temmuz 1878’de imzalanan Berlin Anlaşması’nın 61. maddesine eklenerek ıslahat konusu uluslararası taahhüt haline getirilmişti. Berlin Anlaşması’nın imzalanmasından sonra İngiltere, Kıbrıs Anlaşması’ndaki hükme dayanarak ıslahatın yapılmasını Osmanlı hükümetine dayatmaya başladı.
Lord Salisbury 8 AĞUSTOS 1878 tarihinde İstanbul elçisi Layard’a gönderdiği talimatname ile Berlin Anlaşması’nda kabul edilen 61. madde doğrultusunda yapılacak reformların esaslarını belirtiyordu. Buna göre dağınık durumda olan Ermenilerin Lübnan’da olduğu gibi bir idari yapıya sahip olmaları imkânsızdı. Yapılacak düzenlemeler:
1-Avrupalılarca organize edilecek bir jandarma kuvveti,
2-Osmanlı Devleti’nin büyük şehirlerinde merkezi mahkemelerin bulunması ve her birine Avrupalı hukukçu atanması,
3-Her vilayete bir vergi toplayıcısı atanması,
4-Valiler ve yargıçların görev sürelerinin kısıtlanması şeklinde olmalıydı.
Layard kendisine iletilen ıslahat esaslarını 18 AĞUSTOS’ ta Yıldız’a gittiğinde Sultan’a önce şifahi olarak söylemiş, daha sonra 19 AĞUSTOS ’ta Babıali’ye bir nota ile resmi olarak bildirmişti. Layard’ın hazırladığı ıslahat raporu İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ni kontrol altında tutmasını sağlamayı hedefleyecek nitelikteydi. Notada; Kıbrıs Anlaşması’na göre Anadolu’da yapılacak ıslahat Osmanlı hükümeti ile İngiltere arasında ve Berlin Anlaşması’na göre ise reformlara Osmanlı hükümetinin karar vereceği ve tatbikatına diğer devletlerin nezaret edecekleri hatırlatıldıktan sonra; İngiltere hükümetinin Kıbrıs Anlaşması’nın hükümlerinin tatbikine ait müzakerelere hemen başlamak arzusunda olduğu bildiriliyor, Ermenilerin sakin oldukları Doğu Vilayetlerinde asayiş ve emniyet sağlayacak tedbirlerin derhal alınması ve buralarda iyi bir idare kurulması isteniyordu. Bu maksada ulaşmak için İngiltere’nin öncelikle dikkate alınmasını istediği şeylerin, asayiş ve düzenin korunması, adli idarenin düzeltilmesi ve devlet gelirlerinin ne şekilde toplanacağı hususları olduğu dile getiriliyordu.
Büyükelçi Layard, verilen memorandumdan sonra Sadrazam Saffet Paşa ile görüştü. Paşa, verilen ıslahat teklifinin pratikte uygulanamayacağını, “jandarma için para yok, şimdi zaten istinaf mahkemeleri var çok iyi Türkçe bilen hukukçu nereden bulunacak, pratik değil. Aşarı kaldırmanın imkânı yok, Yunanistan bile kaldıramadı. Valiler iyi ise ölünceye kadar görevde kalabilirler” tarzındaki itirazlarıyla açıklamaya çalıştı. Saffet Paşa’nın itirazlarına rağmen Sultan II. Abdülhamid ve hükümet bu raporda ileri sürülen teklifleri özel bir Meclis oluşturarak burada tartışmaya açtılar. Yapılan görüşmelerden sonra İngiliz teklifleri değişikliklere uğratılarak kabul edildi. Karar 24 Ekim 1878’de Saffet Paşa’nın hazırladığı yazıyla Layard’a iletildi. Düzenleme şu şekilde yapıldı:
1. Jandarma teşkilatına alınacak yabancı subaylar teşkilat tamamlanıncaya kadar bulunacak, ancak kumandan olamayacaktı.
2. Adliyenin düzeltilmesi gereklidir. Ancak yabancı yargıçlar, müfettiş olarak bulunabileceklerdir.
3. Aşar vergisinin kaldırılması bir iki vilayette denenecek, alınan sonuca göre diğer bölgelerde de uygulanacaktır.
4. Valiler bazı zorunlu durumlar dışında beş yıl süreyle görevde kalacaklardır.
Hükümetin 24 Ekim’de Anadolu ıslahatı konusunda yeni bir sorumluluk alması Ermenileri harekete geçirmişti. Patrik Nerses, Layard’a gönderdiği 31 Mayıs 1879 tarihli mektubunda Ermenilere baskı yapıldığı ve bunu önlemek için Doğu Anadolu’da muhtariyet verilmiş bir Ermeni Vilayeti’nin kurulmasının şart olduğunu söylüyordu. Patrik Nerses’e istekleri karşılamak için elinden geleni yapacağını bildiren Layard, kısa bir süre sonra Babıali üzerinde baskı yapmaya başlamıştı.
Oysa 1878 yılı sonlarında Doğu Anadolu’ya konsolos olarak tayin edilmiş olan Trotter’in vermiş olduğu raporlara göre, Patrik Nerses’in belirtmiş olduğu şekilde herhangi bir baskı ve öldürme olayı bulunmuyordu. Bu sıralarda İranlı bir gencin küçük yaştaki bir Ermeni kızına tecavüz etmesi, Ermenilerin ve İngiltere’nin Babıali’ye baskı yapması için bir fırsat doğurdu. Tecavüz olayı nedeniyle çıkan kargaşanın Ermenilere zulüm yapılıyor diye yansıtılması üzerine Büyükelçi Layard Babıali’ye 17 Temmuz 1879’da iki sözlü nota verdi.
Bu notalarda; 24 Ekim 1879 tarihinde Osmanlı hükümetinin söz vermiş olmasına rağmen mahkemelere hala yabancı hâkim atanmadığı ve Erzurum’da kurulmasına başlanılan jandarma teşkilatının başına Avrupalı bir subayın atanması gerekliliği dile getiriliyordu.
Bu sözlü notaların hemen arkasından Layard, yine 17 Temmuz 1879 tarihinde hazırlamış olduğu yazılı bir notayı Sultan II. Abdülhamid’e sunuyordu. Bu yeni notasında Layard, reformların yapılamamasının sorumlusu olarak Babıali’yi görüyor, eğer bu şekilde devam edilecek olursa ittifak taahhütlerinin yerine getirilemeyebileceği tehdidinde bulunuyordu.
Layard, ayrıca hükümette bulunan bazı şahısların Rusya’ya yaklaşmak için gösterdikleri çabaların İngiliz-Osmanlı ilişkileri açısından tehlikeli olabileceğini belirterek, bu açıdan Harbiye Nazırı Gazi Osman Paşa’nın Rus taraflısı tutumunu şikâyet ediyordu. Layard’ın bu notasında Rus tehdidine yer vermesi ve bazı devlet adamlarını şikâyet etmesi ilginç görünmektedir. Verilen bu notadan, Rusya’nın artık Osmanlı Devleti ve İngiltere ilişkilerinde tehdit unsuru olarak kullanılacağı anlaşılmaktadır ki Layard, Dışişleri Bakanı Salisbury’ye gönderdiği bir yazısında istediklerinin yaptırılabilmesi için “Sultan’ın korkularının uyandırılması” gerektiğini belirtiyordu. Nitekim Layard verdiği notada bu Sultan’ın korkusunu uyandırmak için “Rusya’nın Osmanlı Devleti’ni parçalanma politikasından vazgeçmediğini, İngiltere’nin koruyuculuk rolünü devam ettirmesi için reformlara hız verilmesinin şart olduğunu” ortaya koymuştu.] (49)
18 AĞUSTOS 1878
İngiltere’nin Bâbı-ı Âlî’ye Doğu Anadolu ıslâhâtıyla ilgili verdiği nota, (50)
M.S. 1879 - MÜLTECI ERMENILER
[1878 yılında Erzurum’u boşaltan Rus ordusu ile birlikte sınırı geçip Kars vilayetine yerleşmeye çalışan birkaç bin hanelik Ermeni nüfusundan sadece 500 kadar hanenin iskânı kabul edildi. Savaşta Rus ordusuna yardım etmiş oldukları için savaştan sonra Kürt aşiretlerinin saldırısından korkup Eleşkirt ve Pasinler yöresinden kaçarak Kars vilayetine gelmiş olan bu Ermeniler Büyük Knez Mihail Nikolayeviç’in emri ile kışı geçirmek üzere geçici olarak Ermeni köylerine dağıtılmışlar, sonra da nüfusa kaydedilmişlerdi. 1879 baharında bunlara Bayezid ve Erivan’dan gelen 200 kadar hane eklendi. Bu Ermenilerin geri dönmesi için Kafkas komutanlığının Kars askerî valiliğine tahsis ettiği 15.000 (on beş bin) ruble sayesinde bunların bir kısmı Eleşkirt vadisindeki köylerine geri dönmüşlerdir. Böylece Kars vilayetine gelen muhacir veya mülteci (Rusça ifadesiyle bejentsı, Osmanlıca’da “firari”, yerel ağızda “kaçkın”) Ermeni hanelerinden sadece 289 hane burada kalmıştır, bunların 77 hanesi Şuragel sancağına, 204 hane Taht (Soğanlı ya da Sarıkamış) sancağına (okrug) yerleştirilmiş ve 8 hane Horasan nahiyesindeki (pristavstvo) yerli Ermeni köylerinde kalmıştır. Ermenilerin mevcut yerli Ermeni köylerine dağıtılması istenmiş ise de bu mümkün olmayınca yeni köyler kurulmuştur.
Kars vilayetinin ilk askerî valisi olan Tümgeneral Viktor Antonoviç Frankini 30 AĞUSTOS 1878 tarihinde Kafkasya “dağlılar idaresine” (gorskoe upravlenie) verdiği raporunda “Geçen yıl gelen 450 hane Eleşkirt ve Pasin Ermenilerinden 120 hane geri döndü” demiştir. “Dağlılar idaresi” Kafkasya’daki Dağıstan ve Terek gibi yine askeri yönetimle yönetilen oblastları içeriyordu. Kars ve Batum oblastları da Rusya’ya ilhaktan sonra bu idareye tabi oldular. Bu idarenin adı daha sonra “askerî-örfî idare” (voenno-narodnoe upravlenie) olarak değiştirildi. Eleşkirt ve Pasinler’den kaçarak gelen bu mülteci Ermeniler yanlarında eşya ve hayvanlarını getirememiş oldukları için sefalete düşmüş idiler.
1879 yılı yazında meydana gelen kuraklıktan özellikle Taht-düzü (Sarıkamış - Soğanlı), Şuragel, Kağızman ve Horasan yöreleri etkilendi. Ermeni muhacirler de Rusların kurduğu Sarıkamış merkezli Taht okrug’u (sancağı) civarına yerleşmiştiler. Kuraklıkla birlikte Türkiye’den tahıl ithali yasağından ve kısmen de Türkiye’ye göç eden Müslüman halkın buğdayını yanında götürmüş olmasından dolayı yörede büyük bir tahıl kıtlığı yaşanıyordu. Buğday fiyatları en az üç kat artmıştı. Bu durumda göçmen Ermeniler kışa doğru açlık çekmeye başladılar. Kars askerî valisi General Frankini’nin raporuna göre yukarıda belirtilen yörelerde toplam 7.860 kişinin açlık çektiği tespit edilmişti. Bunları beslemek için kış boyunca kişi başına 3 pud (48 kg) buğday gerekiyordu ki bu da 22.080 pud buğday veya pudu 3 rubleden 66.240 ruble ediyordu. Açlık çekenlere faizsiz olarak verilen buğday ya da paranın ertesi yılın (1880) hasadı ile geri verilmesi gerekiyordu. Ancak 1880 yılında da kötü giden hasattan dolayı bu Ermeniler aldıkları borçları ödeyemez hale düştüler.] (51)
(45) Kevork Pamukciyan, Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-IV, Biyografileriyle Ermeniler, s, 57
(46) Musa Şaşmaz, İngiliz Konsolosları ve Ermenilerin Katliamı İddiaları (1878-1914), s, 266
(47) Prof. Dr. Pars Tuğlacı, Tarih Boyunca Batı Ermenileri, C.II, s, 450
(48) https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1876-k%C3%A2n%C3%BBn-i-es%C3%A2s%C3%AE/
(49) Prof. Dr. Taha Niyazi KARACA-19. Yüzyılda İngiltere’nin Ermeni Politikaları
(50) Dr. Erdal İLTER-ERMENİ MESELESİ'NİN DOGUŞUNDA VE GELİşMESİNDE İNGİLTERE'NİN ROLÜ
(51) Yrd. Doç. Dr. Candan BADEM- Kars Vilayetine Ermeni Göçü (1878-1914)
Kenan Mutlu Gürses