TARİH, AĞUSTOS AYI ve ERMENİLER (XVIII)

15 Aralık 2023


M.S. 1895 - SASUN OLAYLARI VE İNGİLTERE'NİN MÜDAHALESİ 
      [1894'de İngiltere'nin Van konsolosu sözde incelemeler yapmak maksadıyla Ermenilerin kesif olarak bulunduğu yerlerde yaptığı seyahat, Sasun olaylarının yakın sebeplerinden birini teşkil etti. Ermeni halkı, konsolosun dolaşmasını, Osmanlı otoritelerine mukavemete geçilmesi için bir işaret gibi telakki etti. Merkezi Tiflis'te olan Hınçak cemiyetinin ajanları da sınırı geçerek Osmanlı Ermenileri arasında yayıldılar ve isyan saatinin gelmiş olduğunu ihtar ettiler. İsyan sahası olarak Bitlis vilayetinde Sasun kasabası seçildi. 
      8 Ağustos 1894'de Sasun'un Şenik köyünde birkaç koyunun Kürtler tarafından kaldırılması üzerine Ermeniler, ele geçirdikleri Müslümanları katletmeye başladılar. Diğer köylerde de vergi vermemek ve hükümet memurlarına serkeşlikte bulunmak gibi pasif bir mukavemet de zaten mevcut olduğu için silahlı ayaklanma süratle gelişti. II. Abdülhamit, isyanın şiddetle bastırılması için dördüncü ordu komutanlığına emir verdi. Emir yerine getirilirken gerçekten de çok şiddetli davranıldı ve birçok Ermeni kırıldı. Tamamen yabancı tahriki neticesinde meydana gelen bu Sasun olaylarına Avrupa, Ermeni katliamı adını koydu ve sorumluluğu II. Abdülhamit'e yükledi. Londra, Amsterdam ve Paris'te mitingler yapılarak büyük devletlerin enerjik bir şekilde işe müdahale etmeleri istendi.
      İstanbul'daki İngiliz elçisi, isyan hakkında bir anket yapılmasını ve suçluların ibret olacak şekilde şiddetle cezalandırılmasını Babıâli'den istedi. II. Abdülhamit, Rusya'nın, Almanya'nın ve diğer devletlerin İngiltere'nin teşebbüsüne katılmadıklarını görünce cesaret buldu. Sasun olayları sorumluluğunun Ermenilere ait olduğunu ve Hınçak cemiyeti başkanı Naza Bek'in Londra'da geniş temaslarda bulunmasının dikkati çekici olduğunu belirtti.
      Fakat İngiliz Sir Philip Currie anket fikrinde ısrar ederek isyan bölgesine İngiliz konsolosu ile ataşemiliterini göndermeye kalkıştı. Padişah, bunun üzerine eski Sadrazam Kamil Paşa'yı elçi nezdi ne göndererek onun vasıtası ile Ermenilerin katledilmeleri için herhangi bir emir vermiş olmadığı, şiddetle hareket edilmiş olmasına sebep, başkâtibin telgrafına koymuş bulunduğu bir kelimenin sebep olduğunu, anket işinde Fransa ile İngiltere elçiliği temsilcilerinin de iştirak etmelerini muvafık gördüğünü bildirdi. Anket komisyonu, Ermeni olaylarının mesuliyetini Babıâli'ye yükletti. Bu suretle hem Hıristiyan umumi efkârı tatmin edilmiş hem de İngiliz ve Rus ajanlarının Ermenileri tahrik etme hususundaki faaliyetleri gizlenmiş oldu. Buna rağmen, Rusya ve Fransa, Ermeni meselesine bir hal şekli verilmesi hususunda İngiltere ile aynı düşüncede bulunmuyorlardı. Bu iki devlet, Babıâli'ye muhtar bir Ermenistan'a taraftar bulunmadıklarını gizlice hissettirmekte idiler. Almanya'da aynı düşüncede idi. II. Abdülhamit, en çok Rusya ve Almanya'ya güvenerek İngiltere isteklerine karşı hissedilir bir mukavemet göstermeye başladı.
      Padişahın bilhassa, Rusya'ya ve Almanya'ya meyletmesi, İngiltere'nin Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki siyasetinde hâsıl olmaya başlayan tahavvülü daha keskin bir hale getirdi. İngiliz Başvekili Salsbury, Ermeni olaylarını bahane ederek İstanbul'daki elçisi vasıtasıyla Sadrazam Sait Paşa'ya 28 Haziran 1895 de tehditlerle dolu şu tebliğde bulundu:
      ''Osmanlı devletinin içinde bulunduğu çok büyük tehlikeye dikkati çekerim. İktidara geldiğim günden beri İngiltere'de umumi efkârın Osmanlı devleti aleyhine döndüğünü hayretle görüyorum. Bu devletin devam etmeyeceğine dair kanaat günden güne artmaktadır.''
      Başvekil, İngiltere umumi efkârının tatmin edilmesi için Ermeniler lehinde talep edilen ıslahatın yapılması gereğine işaret ettikten sonra '' Ermeniler için muhtariyet mevzuu bahis değildir. Yalnız adalet isteniliyor. Ne Kürtler, Ermenileri ne Ermeniler, Kürtleri mağdur etmemelidir. Doğu vilayetlerinde Avrupa'nın itimat edeceği memurlar bulunmak ve idare kuvvetli olmak lazım gelir. Memurlar ne mezhepte olursa olsunlar İngiltere'ce müsavidir. Yalnız bunlar Padişah tarafından hür bırakılmalıdır.'' Başvekilin tebliği şöyle nihayetlenmekte idi : ''Ne Almanya, ne İtalya, ne Avusturya, İngiltere'nin Şark meselesindeki politikasına engel olamazlar. Fransa, Rusya'ya sadıktır. Osmanlı devletinin devamına yarayan şey yalnız İngiltere'nin Rusya ile müttefik olmamasıdır. Eğer ittifak vaki olursa tehlike son dereceye gelir. Osmanlı devleti sona erer.''
      Bu son sözleriyle Salsbury, Osmanlı devletini Rusya ve bilhassa Almanya'ya meyletmekten vazgeçirip İngiltere'nin isteğine göre hareket etmeye davet ediyordu. Ermeni meselesinde İngiliz isteği yalnız ‘adaletin sağlanması''ndan ibaretti. Fakat Süleyman Peygamberin adaleti bile sağlansa idi Ermeniler tatmin edilmiş olmayacaktı. Onlar artık isteklerini kendileri formülendiriyorlardı ki, bu da ön planda muhtariyet idaresine kavuşmaktı. II. Abdülhamit bu ciheti kavramış bulunduğu için tereddüt ediyordu. İngiliz Başvekili bu tereddütleri ortadan kaldırmak için 1 Ağustos 1895'de Lortlar kamarasında söylediği nutukta, yukarıda işaret edilen tehditleri açık olarak şu suretle ifade etti.
      ''(…) vaat edilen ıslahatın yapılacağına dair İngiltere'ye hiçbir teminat verilmemiştir. Eğer Padişah, sureta bir istiklalin dış görünüşünü muhafaza için Avrupa devletleri tarafından Osmanlı memleketlerinde mevcut fetret ve zaafı halini yok etmek maksadıyla vuku bulan muaveneti reddeder veya bu devletlerin nasihatlerini dinlemezse gayet büyük ve korkunç bir hatada bulunmuş olacaktır ki hiçbir muahede ve hiçbir dostluk bu zaaf ve fetretin Osmanlı devletine felaket getirmesine mani olamaz..'' 
      Bu tehdit üzerine Babıâli, evvelce İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından Ermenilerin bulunduğu doğu Anadolu vilayetlerinde tatbik edilmek üzere kendisine verilmiş olan ıslahat tasarısını yeniden tetkik etmeye mecbur kaldı.
      Tasarının şu beş maddesi, Osmanlı hükümetini, bilhassa tereddütlü bir davranışa sevk etmekte idi: 
      1-    Jandarmada Hıristiyan bulundurulması 
      2-    Nahiye müdürlerinin tayin suretiyle olmayıp seçim suretiyle tespit edilmesi. 
      3-    Kır bekçileri tayin edilmesi. 
      4-    Hıristiyanlara muayyen bir nispete göre memuriyetler verilmesi. 
      5- Hapishaneler hakkındaki nizamnamelerin yürürlüğe konması. Bundan başka ıslahata nezaret edecek komisyona Sefaretlerin tercümanları vasıtası ile ilgilenmeleri hususunda konulmuş olan hüküm üzerinde de durulmakta idi.
      Babıâli, esas itibariyle ıslahat tasarısının, İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından tanzim edilmesini Berlin muahedesinin 61. maddesine aykırı görüyordu. Fakat zaafı dolayısıyla artık bu yönden bir itirazda bulunmayı muvafık görmedi. Söz konusu maddeler içinde en çok jandarmada Hıristiyan subayların bulunması dikkati çekmekte idi. II. Abdülhamit'in etrafındaki ulema asker ve jandarma Müslüman olduğu için bunun başına Hıristiyan subayın getirilmesini şer'an küfür sayıyorlardı. Hâlbuki gerek Gülhane Hattı Hümayunu gerekse Islahat Fermanı Osmanlı tebaasının haklar ve vazifeler yönünden eşit olduğunu tespit etmişti. Sait Paşa bundan başka, Osmanlı ordusunda Abdülmecit zamanında Kırım Muharebesi esnasında komutanlık yapmış Hıristiyanların bulunduğunu, hatta tasarının münakaşa edildiği sırada bile ordumuzda birçok Almanlar hatta Almanlardan Müşirler ve Ferikler bulunduğunu öne sürerek layihanın kabul edilmesini iltizam etmekte idi.
      Vükela heyeti uzun görüşmelerden sonra 23 Ağustosta ıslahat layihasının yukarıdaki maddelerle kabul edilmesine ve bir suretinin elçilere verilmesine karar verdi. II. Abdülhamit elçilere suret verilmesine razı olmayarak sözlü tebliğde bulunulmasını irade etti. Bu hal, zaten Padişahın samimiyetinden şüphe etmekte olan İngiltere ve Fransa'nın şiddetli protestoda bulunmalarına sebep oldu.
      Sadrazam Cevat Paşa, Ermeni olaylarının İngiltere'nin kışkırtmasıyla meydana geldiğine inanıyordu. Paşa'ya göre, dünyada 800.000 Ermeni mevcut olup bunlardan ancak 400.000 Osmanlı İmparatorluğunda ve bunun da yarısı batı Anadolu ile İstanbul ve Trakya dolaylarında diğer yarısı da Doğu Anadolu'da yaşamakta idi. Ermenilerin hadise çıkardıkları Sasun kasabasında ise 8.000 Ermeni'ye karşı 12.000 Müslüman vardı. Yine Paşa'ya göre Türkler, Doğu Anadolu topraklarını Ermenilerle Moğollardan zapt etmişlerdi. Doğu Anadolu'da hiçbir yer, ne tarih, ne de kültür ne de nüfus çoğunluğu bakımından Ermeni değildi. Dolayısıyla bir Müslüman ülkesinde, müstakil bir Ermenistan Krallığı kurulmasına rıza göstermemiz mümkün değildi. İngiltere'nin Ermeniler lehindeki müdahalesi, Türklerin dikkatini Mısır üzerinden çekmek ve İngiltere'nin, Ayastafanos muahedesini müteakip Osmanlı İmparatorluğunda kaybetmiş olduğu nüfuzu tekrar kazanmak istenmesinden ibaretti. İngiltere ve Fransa elçileri, Cevat Paşa'nın bu düşüncelerine vakıf oldukları için entrikalarıyla azledilmesini çabuklaştırdılar.
ERMENİLERİN BABIÂLİ ÜZERİNE YÜRÜYÜŞLERİ
      II. Abdülhamit'in ve İngiltere ile Fransa'nın tutumları İstanbul'da ki Ermenilerin Babıâli üzerine bir protesto yürüyüşü yapmalarına sebep oldu. Bu yürüyüş Hınçak cemiyeti tarafından hazırlandı. Cemiyet 28 Eylül 1895'de büyükelçilere gönderdiği bir yazı ile ''Ermenilerin barışçı bir gösteri yapmaya karar verdiklerini, fakat bu gösteriye silah kuvvetiyle mani olunmaya kalkışıldığı takdirde doğması muhtemel vahim neticelerden, cemiyetin sorumluluk kabul etmeyeceği'' belirtiliyordu. Sadrazam Sait Paşa, Vükela heyetini topladı, gerekli tedbirler görüşüldü. Ermenilerin, kilisede toplanmalarına engel olunmamasına, fakat kilise dışında toplanıp Babıâli' ye yürüdükleri takdirde kuvvetle mani olunmasına karar verildi.
      30 Eylül 1895'de Ermeniler Kumkapı'da Patrikhane kilisesinde toplanarak Osmanlı idaresinden şikâyetlerini belirten nutuklar söylediler. Bundan sonra sözde Hınçak komitesince hazırlanan bir memorandumu Sadrazam vermek için büyük bir kalabalık halinde Babıâli üzerine yürüdüler.
      Kendilerine, bir heyet seçerek Babıâli'ye göndermeleri ve dağılmaları Sadrazam tarafından ihtar edildi. Kabul etmediler. Bunun üzerine, yürüyüşe devam ettikleri takdirde kuvvete başvurulacağı bildirildi. Bu vazifeyi yapan subay Servet Beyi şehit ettiler. Ermeniler silahlı ve kararlı idiler: Babıâli'yi basacaklar bu suretle büyük bir hadise çıkarıp Avrupa'nın dikkatini Ermeni meselesi üzerine çekip müdahalesini davet edeceklerdi.
      Sadrazam Sait Paşa, Babıâli'yi savunmak ve Ermenilerin yürüyüşünü durdurmak için askeri tedbirler almaya kalkışınca çok garip olaylarla karşılandı; Babı âliyi muhafaza etmekle görevli bölük komutanından askere mermi verilmemiş olduğunu öğrendi. Süngü ile mukavemet olunmasına karar verildi. Seraskerden de askeri birlikler göndermesi istendi. Fakat Serasker Rıza Paşa, Alman müşavirlerinin de fikrini aldıktan sonra askeri birlikler göndermedi. Sebep olarak da askerin müdahalesi ile bir iç harp meydana geleceğini ve bir halde halk, askere iltihak etmek suretiyle vahim olayların meydana çıkacağını ifade etti. II. Abdülhamit bu mütalaayı muvafık gördüğü için nümayişçilere karşı askeri birlikler kullanılmasına imkân olmadı. Bu büyük hata idi. Çünkü askerin kullanılmaması bir taraftan Ermenilere cesaret verdi öte yandan da Müslüman halkın, Ermenilere karşı harekete geçmesine sebep oldu. Bu suretle İstanbul üç gün kadar anarşi içinde kaldı ve iki taraftan da kan döküldü. İstanbul olaylarının Anadolu'da da tepkileri görüldü. Trabzon, Tekirdağ ve İzmit'te Ermenilerle çarpışmalar meydana geldi.
      Büyük devletler, bu olaylar üzerine hükümet nezdinde şiddetli protesto da bulundular. İngiltere, bundan başka eskiden olduğu gibi hükümet işlerinin Yıldız'dan değil, fakat Babıâli'den idare edilmesini istedi. II. Abdülhamit Ermeni olaylarından ve siyasi neticelerinden çok ürktü. Hatta büyük devletlerin, kendisini tahttan indirmek için teşebbüse geçeceklerine bile ihtimal verdi. Bu sebeple, istenilenleri fazlasıyla yerine getirmeye kalkıştı. Sadrazam Sait Paşa'nın yerine Kamil Paşa getirildi. Doğu vilayetlerindeki ıslahat için yabancı devletlerin evvelce öne sürmüş oldukları teklifler tamamen kabul edildi. Müşir Şakir Paşa, ıslahatın isteklerinin kabul edilmiş olmasından memnun oldular. Fakat gerçekte bu istekler siyasi şiir kabilindendi. Tam bir surette tatbik edilmelerine imkân ve ihtimal yoktu. Çünkü tatbik değerinden mahrumdular.
ERMENİLERİN OSMANLI BANKASI'NA TAARRUZU
      Ermeni olayları, en çok İngiltere'yi Osmanlı devletine karşı tahrik etti. Başvekil Salisbury bu olaylar ardınca söylediği nutuklarda açıktan açığa Türklere taarruz etti. II. Abdülhamit adaleti çiğnemiş olduğu için yere yıkılacağını, Osmanlı İmparatorluğunun son gününün yaklaştığını ifade etti. İngiltere, adeta Kırım muharebesi ile 1877–1878 harbinden önce Rusya'nın Babıâli'ye karşı takınmış olduğu duruma benzer bir durumda idi. İngiltere siyasetinde bu değişikliğin çeşitli sebepleri vardı. Bunların başında, Osmanlı devletinin İngiltere dostluğundan yüz çevirip kerhen Rusya'ya, fakat daha esaslı olarak Almanya'ya meyletmesi idi. Rus ve Alman nüfusunun, Osmanlı dostluğu vesilesiyle orta doğuya yayılması İngiltere için tahammül edilmez haldi. Londra hükümeti, bundan başka, Berlin kongresi arifesinde, Babıâli ile imzaladığı ittifak muahedesine göre, Anadolu'daki Hıristiyanların bir nevi himayesini üzerine almıştı. Ermeniler lehinde istediği ıslahatın bir türlü meydana getirilmemesini siyasi prestiji yönünden bir darbe telakki ediyordu.
      Bu sebeplerle İngiltere'nin, Osmanlı İmparatorluğu için düşman duruma geçmesi ve Başvekil Salsbury'nin şiddetli nutuklar söylemesi, Ermeni ihtilalcı komitelerine yeni tertiplere girişmek cesaretini verdi. Yukarıda da açıklandığı üzere bu komitelerin başları ya Londra'da bulunmakta veya bu şehirle sıkı münasebet temin etmekte idiler. Ermeniler belki intikam almak, belki tekrar Avrupa'nın Ermeniler lehine bir müdahalesini sağlamak, belki de her iki maksadı temin etmek için 26 Ağustos 1896'da İstanbul'da Osmanlı Bankasına taarruz ettiler. 
      Taarruza kalkışan Ermenilerin sayısı 20 kadardı. Hepsi İstanbul'a hariçten gelmiş, ihtilal komitelerine mensup, bomba ve tabanca ile silahlı idiler. 26 Ağustos akşamı ay ışığında Bankaya taarruz ettiler. İlkin, müesseseyi muhafaza eden askerleri öldürdükten sonra, kapıları kırıp içeriye girdiler. Bu olay işitilince İstanbul halkı son derece galeyana geldi. Ermeniler ile Müslümanlar arasında yeni çatışmalar oldu. Hükümet, Ermenileri Bankadan çıkarmaya kalkıştı ise de büyükelçilerin müdahalesi üzerine mesele başka surette halledildi. Elçilikler dragomanları Bankaya gelip Ermenileri aldılar ve limanda demirli bulunan Osmanlı Bankası direktörünün yatına götürdüler. Oradan da memleket dışına çıkarıldılar. İstanbul'a girip çıkanların çok sıkı bir surette teftişe tabi tutulduğu bir sırada, bu 20 Ermeni ihtilal cinin şehre nasıl girmiş olduğu anlaşılamadı. Muhakkak olan bir şey varsa o da, başkentte bile hükümet olup bitenden habersiz, Ermenilerin ve elçilerin tertiplerine boyun eğmek zorunda kalıyordu. Hâlbuki ortada devlet hazinesinden aldıkları para ile iş gören binlerce hafiye vardı.
      Bunlar ise, daha ziyade iftira, isnat uydurup II. Abdülhamit'in vehmini arttırmakta ihtisas sahibi idiler. Osmanlı Bankası olayının II. Abdülhamit tarafından tertip edilmiş olduğu iddia edildi ise de tevsik edilemedi. Aynı olayın yabancı elçilikler ve bilhassa İngiliz veya Rus elçiliği tarafından tertiplendiği de akla yakın gelmektedir. Fakat bu hususu da tekit eden deliller henüz ortaya çıkmamıştır. Osmanlı Bankası olayından sonra Padişah, Ermeniler lehinde ıslahat yapılacağı hususunda büyük devletlere yeniden teminat verdi. Genel af ilan edildi. Patrikliğe Osmanian adında uysal bir papaz tayin edildi. Sükûnet yavaş yavaş teessüs etti. Ermeni olaylarını hazırlayan büyük devletler, başka olaylarla uğraşmaya başladılar.
ERMENİ OLAYLARI HAKKINDA NETİCE
      Yukarıdaki olaylardan çıkan netice şudur. Ermeni meselesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun genel çöküşünden doğmuştur. Birinci meşrutiyet tecrübesinin başarılamaması, İmparatorluktaki Türk ve Müslüman olmayan topluluklara ve bu arada bilhassa Ermenilere, yabancı himayesi aramaları için sebep olmuştur. İngiltere'de, insaniyetçi fikirler peşinde koşanlar, mücerret bir insanlık hissi ile Ermenilere sempati göstermeye başlamışlar, hükümet adamları ise, bu sempatinin yarattığı elverişli hissi zeminden faydalanarak yukarıda açıklanan siyasi düşüncelerle Ermeni meselesine şekil verip sürdürmüşlerdir.
      Bununla beraber İngilizler içinde, Osmanlı İmparatorluğu'nda seyahat etmiş ve Ermenilerle temas ederek onların çokça bulundukları yerleri de görmüş olanlardan Sir Mark Sykes Ermenilerin gerçek mahiyetleri ve istekleri hakkında dikkati çekici bilgi vermektedir.
      Bu zata göre, Ermeniler aşağılık insanlardır ve insana nefret telkin etmektedir. Yahudilerin bile iyi tarafları olmasına rağmen Ermenilerin hiçbir iyi tarafı yoktur. Kendilerinden olanlara bile merhameti olmayan insanlardır. Van'da açlık esnasında, Ermeni tüccarları aç kalanlara yardım edeceklerine, zahireyi toplayıp saklamışlardır. Ermeni ihtilalcileri, dindaşlarını Türklere karşı mücadeleye sürüklerken onların mahvolacaklarını bildikleri halde, bunu yapmaktan çekinmemişlerdir. İstanbul'da bomba patlatan Ermeni anarşistleri de dindaşlarının Türkler tarafından katlini temin edip, Avrupa'nın müdahalesini sağlamayı tasarlamışlardır. Ermeni köyleri birbirlerine karşı düşmanca durum takınmışlardır. İhtilalci Ermeni komiteleri veya cemiyetleri esas maksatları bakımından da tefrika içindedir. Ermeni kilisesinde bile vahdet yoktur. Eğer İngiliz dilcilerinin ve ihtilalin faal unsurları olan serseri Ermeni haydutlarının hedefi Doğu Anadolu vilayetlerini bir Ermeni oligarşisinin tahakkümünde bulundurmak ise, Türk hükümetinin Ermeni olaylarını bastırmak hususundaki sert tedbirlerini tamam haksız görmem. Tarafsız tarihçiler de Ermeni olayları hakkında, ancak Sykes'un varmış olduğu neticeye varmışlardır. (87 )
M.S. 1895 - ERMENİLERE YÖNELİK REFORM PROJESİ'Nİ UYGULAMA
ÇALIŞMALARI 
      [Ağustos 1895–20 Ekim 1899
      [ - Vilâyât-ı Sitte'nin Genel Durumu
      Reform Müfettişi ve Heyeti, Trabzon'a ayak basmakla fiilen Anadolu Islahatını Teftiş görevine başladı. Görevi dolayısıyla Vilâyât-ı Sitte'nin tamamında ve Ankara, Kastamonu, Halep ile Trabzon vilayetlerinde kısmen incelemelerde bulundu.. (88)
M.S. 1895 - BAĞIMSIZLIK ARAYIŞINDA EMPERYALIST DEVLETLERIN ERMENILERE VERMIŞ OLDUĞU DESTEK
      [1. Rusya’nın Yayılmacı Politikasında Ermenilerden Faydalanması XVIII. yüzyıldan bu tarafa takip edilen Rus politikasının neticesinde, başta Ermeni toplumu olmak üzere Balkanlar ve Kafkasya’da yaşayan Hıristiyan azınlıkların birçoğu için Rusya cazibe merkezi haline getirildi. Bu politikaya alet olan halkların büyük bir kısmı, Osmanlı yönetimine karşı Rusya’nın yardımını ister duruma geldiler.
İngiltere, Berlin Antlaşması imzalanır imzalanmaz, Ermenilerin inisiyatifini kendi eline almak için 19 Ağustos 1878’de Osmanlı hükümetine bir nota vererek ıslahatların hemen başlamasını istedi. Mayıs 1880 tarihine kadar İngiliz Muhafazakâr hükümeti hazırladığı reform paketini Babıâli’ye kabul ettirmeye çalıştı. İngiliz hükümetinin iddiasına göre bu reformlar yapılırsa, Doğu Anadolu’da yeni bir düzen kurulmuş olacak ve yerli halk bundan hoşnut kalacaktı. Böylece Ermeniler, Rus etkisine kapılmayacak ve dolayısıyla Anadolu yeni bir Rus istilasından korunmuş olacaktı. İngiliz hükümeti, Ermenilerin gönlünü hoş tutmak için İstanbul’da verilen Ermeni hayırsever kuruluşlarının balolarını himayelerine aldıklarından Ermeniler, İngiliz Büyükelçiliğiyle içli dışlı oldular. Hatta Ermeni aileleri çocuklarını İngiliz okullarına göndermekten büyük mutluluk duydular. Diğer taraftan İngiliz gazetelerinin Osmanlı muhabirleri, gazetelerine Ermeni davasının haklılığını anlatan makale ve yazılarını göndermek için hiç bir fırsatı kaçırmadılar. Daha da önemlisi Rus askerlerinin Doğu Anadolu’dan çekilmesiyle baş gösteren kıtlık ve açlığa karşı Ermeni tüccarlarından oluşan bir heyet Londra’da Conterbury Arşöveki’ne başvurarak yardım talebinde bulundu. İngiltere’nin İstanbul Büyükelçisi komisyonun bu tür girişimlerini destekledi. Böylece Ermeniler ilk defa yabancı bir devletten yardım gördüler. Bu da Ermeni cemaatinin İngiltere’ye karşı sempati ve güvenini artırdı. (89)
10 Ağustos 1895
Sir Ellice Ashmead Bartlett’in, England and the Union gazetesinde, Mr. Gladstone’un Chester’deki nutkunu eleştirdiği,
11 Ağustos 1895
Anadolu Müfettişi Şakir Paşa’ya verilecek talimatın müsveddesinin gönderildiği,
13 Ağustos 1895
Süveydiye’de Silahlı Sosyalist Hınçak Fırkası’nın kurulması,
28 Ağustos 1895
Sasun ve Taluri ahalisinin geçimlerini kolaylaştırmak için, Muş ve Genç İane Komisyonunca iane dağıtımına başlandığı,

      Harris Homes Komitesi: Bu komiteye yetimlere bakılması için toplam 3.849 lira verilmiştir. Komite tarafından Urfa'da Madam Shaton'un idaresi altında 33 kız 20 erkek çocuğuna, Malatya'da 68, Bitlis Vilayeti'nde Mogonk'ta 20, Bitlis şehrinde 30, Erzurum'da 69, Eğin'de 70 çocuğa bakılmaktadır.
Manchester'de
      Manchester yardım komitelerinin çalışma ve gayretleri başarı ile sonuçlanmıştır. Bu komitelerden Şehremini isimli olanı Manchester'de ikamet etmekte olan Mösyö Manukyan ve Andresyan tarafından yapılan istek üzerine 1895 senesi Ağustos ayında kurulmuştur. Komite 1896 senesi Kasım ayında dağılmış ve toplanan 5.741 lira 12 şilin 8 pens, Dük Westminister Komitesi'ne gönderilmiştir. 
      Sctish Armenian Association Komitesi: Bu komite 1895 senesi Ekim ayında kurulmuş ve 4.072 lira toplamıştır. Komite düzenlediği çok sayıdaki konferansla iletişime geçmiş ve halkı kısmen Ermeni olan Osmanlı vilayetlerinin durumu ile ilgili görüşmeler yapılmasın sağlamayı başarmıştır. Yayınlanan Contemporary Rewiew adlı süreli yayının 1895 senesi Ağustos sayısında Doktor Delons tarafından yayınlanan önemli makalenin 15 bin kopyası ile binlerce broşür dağıtılmıştır. Birçok halka açık toplantı düzenlenmiş ve bu toplantılarda benimsensen düşünceler Dışişleri Bakanlığı'na bildirilmiştir. 1896 senesi sonunda komite üyelerinden biri Atina'da Ermeni sığınmacılara yardımda bulunmak üzere Atina'ya gitmiştir. 1898 senesi Temmuz ayına kadar komite tarafından 30.000 lira toplanmıştır.  İrlanda'da (90)
M.S. 1896 - HARPUT YARDIMCI KONSOLOSLUĞU
      [A. Raphael Fontana YK     28 Ocak   1896 18 Nisan 1896 25 Ağustos 1898
John Francis Jones YK4 Temmuz 1898    25 Ağustos 1898 15 Mayıs   1899 (91)
M.S. 1896 - I. MAĞAKYA ORMANYAN (1896–1908)
      [Dersaadet 75. Ermeni Patriği III. Mateos İzmirliyan'ın istifasından 23 Ağustos 1896 sonra patrikliğe seçilip atanan Mağakya Ormanyan, Dersaadet'in Pera Beyoğlu mahallesinde Katolik mezhebinden olan Eczacı Andon ve Yeğisapet Elizabet Miaseryan'ın oğlu olarak doğdu. 11 Şubat 1841(…)
      2 Nisan 1880'de Arzrum Erzurum/Garin Ermeni murahhaslığına seçildi. 29 Mayıs 1880'de Arzrum'a varan Ormanyan'a peş peşe Kiğı, Pasen, Tercan ve Khınus Hınıs Ermeni murahhaslıkları da teslim edildi. Arzrum'da temelini attığı Sanasaryan Koleji'nin yönetim kurulu başkanlığına seçildi.] (…) (92)

(87) Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII. C, s,
(88) Erhan Afyoncu, Ermeni Meselesi Üzerine Araştırmalar, s, 67–68–69–70–71–72
(89) Doç. Dr. Davut KILIÇ-Osmanlı Ermenilerine Yönelik Misyoner Faaliyetleri
(90) Osmanlı Belgelerinde Ermeni-İngiliz İlişkileri 1896–1922 s, 61–62–63–64–65–66–67–68
(91) Musa Şaşmaz, İngiliz Konsolosları ve Ermenilerin Katliamı İddiaları 1878-1914, s, 332-333 
(92) Prof. Dr. Pars Tuğlacı, Tarih Boyunca Batı Ermenileri, C. III, s, 120
 

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön