TARİH, AĞUSTOS AYI ve ERMENİLER (XXI)

31 Ocak 2024


                                   

      Sonuç olarak, Ermeniler, uluslararası çıkar çatışmalarının maşası olarak sürüklendikleri “macera”dan başarı ile çıkamamışlardır. Bütün bunlarla birlikte, vurgulanması gereken bir gerçek de şudur ki, “Ermeni soykırım” iddiası, açıkça, uluslararası arenada “Ermeni Soykırım Endüstrisi”ne dönüştürülmüştür. Öteden beri daima barışçı olan yüce Türk Milleti de soğukkanlılığını sürdürmüş ve Atatürk’ün “yurtta barış, dünyada barış” ilkesinden hiçbir zaman ayrılmamıştır.] (102 )
M. S. 26 HAZİRAN 1915 - KONSOLOS SCHEUBNER’İN ANLATTIKLARI
      [ Alman Konsolosu Bergfeld, 9 Haziran 1915 tarihli aynı raporunda da, "Çok sayıda Türk’ün, Ermeni kadın ve çocukların tehcir edilmelerine razı olmadıkları gerçeği, Türk halkının şerefi için bilinmelidir. Diğer taraftan Ermenilerin de bu olayların önlenmesi için takdire şayan bir tavır sergilemediklerini burada belirtmeliyim" diyerek Trabzon olaylarına bir başka bakış açısı getirmektedir. Erzurum’da tehcir uygulaması ile ilgili konsolos ve diğer Batılı gazeteci vs. raporları da benzeri şekilde çelişkilerle doludur. 1986 da Avusturyalı araştırmacı Annette Höss, "Tehcire tabi tutulmadan önce Ermenilere sadece iki saat süre verildi" dedikten sonra, detaylar hakkında bilgi verirken yukarıdaki verdiği bilgilerin aksine " 20 Mayıs’ta Erzurum’un kuzeyindeki köylerin boşatılması emri, Kâmil Paşa tarafından verildi ve 6 Haziran’da 100 ayrı köy, tehcir emrini aldı" demektedir. 
      Höss bu ifadeyi kullanırken sevk ve iskân kararının 27 Mayıs’ta alındığını unutuyor. Höss daha sonraki ifadelerinde, Erzurum’dan gerçekleştirilen tehcir hakkında şu bilgileri aktarıyor. "Erzurum’daki Ermenilere göç emri 9 Haziran’da verildi. 16 Haziran gecesi şehrin zengin Ermenilerinden oluşan konvoy, Diyarbekir’e doğru yola çıkarıldı. Kiğı ve Palu arasında, göç ettirilenlerin hepsi öldürüldü. Yaklaşık 10. 000 kişiden oluşan bir sonraki konvoy, Erzurum’u 19 Haziran’da terk etti. Onlar Sivas yerine Kemah’a götürüldüler. Orada bütün Ermeniler öldürüldü ve cesetler Fırat nehrine atıldı. " Höss bu kişilerin savaş şartlarında neden o kadar yol götürüldükten sonra öldürüldüğünü açıklama gereği duymazken, sanki görgü şahidi imiş gibi bir uslup kullanmaktadır. Oysaki Kemah ile Erzurum arası 237 km. dir. 
      Erzurum Alman Konsolosu Scheubner’in, 26 Haziran’da İstanbul Alman Büyükelçisi’ne gönderdiği telgrafta ise Höss’ün verdiği haberleri yalanlarcasına;" 26 Haziran’da üçüncü grup yaklaşık 300 Ermeni aile Erzurum’u terk etti. Yolun emniyetini sağlamak için ilk üç grubun Harput, Erzincan ve Bayburt’ta kalmaları gerekmektedir. Vali, bundan sonrası için can güvenliğinden sorumluluk almıyor. Göç çok düzenli gitmektedir. " Demektedir. Nitekim Alman konsolos Scheubner tehcir uygulaması hakkında 5 Ağustos 1915 tarihinde özetle şunları rapor etmektedir. " Haziran başlarında, Ermenilerin ilk grubunun 14 gün içerisinde Erzurum’dan göç ettirilmesi düşünüldü. Yaklaşık 500 kişi, 16 Haziran’da Erzurum’u terk etti ve Harput üzerinden Urfa’ya ulaştı. Hükümetin ifadesine göre bunlardan sadece 14 kişi öldü. Ama özel kaynaklara göre, hemen hemen bütün erkekler öldürüldü.
       İkinci grup yaklaşık 3. 000 kişi, 19 ve 20’sinde Erzurum’u terk ettiler. Bayburt yakınlarında onlardan bir kısmı, özellikle erkekler ayrıldı, onların akıbeti üzerine haber alınamadı. Onlar öldürülmüş olabilir. Diğerleri herhangi bir problem yaşamadan Erzincan’a ulaştılar. 
      Üçüncü grup, yaklaşık 300 aile, 26 Haziran’da Erzurum’u terk etti. Rahat bir şekilde Erzincan’a ulaştı. 
      4. grup özellikle zanaatkârlardan oluşan gruptu. İlk olarak hükümetten kalma müsaadesi almışlardı. Daha sonra bu müsaadenin, ordu komutanlığı tarafından iptal edilmesi neticesinde bunlar da Bayburt üzerinden Erzincan’a rahat bir şekilde geldiler. Böylece 15 Temmuz’a kadar hemen hemen bütün Ermeniler Erzurum’dan tehcir edildi. Özel durumları olan hasta vs. çok az kişi hükümetten kalma müsaadesi alabildi. Ama bu özel izin, bir anda ordu komutanlığınca iptal edildi. Onlar kısa süre içerisinde Erzurum’u terk etmek zorunda kaldılar. Bu son grup, Aşkale ve Bayburt’ta kısmen yağmalandı. Bu gruba dâhil olan bazı doktor ve eczacılar kurşuna dizildi. Bahsedildiği gibi 2. 3. ve 4. gruplar bazı küçük olaylar hariç rahat bir şekilde Erzincan’a geldiler ve Ağustos başına kadar orada çadırda kaldılar. 
      Erzincan’da bulunduğum esnada o günün şartlarına göre her şeyin iyi gittiğini gördüm. Ağustos başlarında onlar Urfa’ya gönderildi ve Kemah’ın meşhur Boğazı’nda iyi şeyler olmamış olsa gerekir. Onların ne kadarının sağ salim hedefe ulaşabildiğini bilmiyorum". 
      Konsolos Scheubner’in bu anlattıkları Höss’ün olayları nasıl çarpıttığını göstermektedir. Ayrıca her iki kişinin de anılan coğrafyayı tanımadıkları görülmektedir. Nitekim Erzurum’dan Erzincan’a gitmek için Bayburt’tan geçilmez. Haritalara bakıldığında da görüleceği üzere Harput, Erzincan ve Bayburt aynı güzergâhta yer almayan üçgen biçiminde bir konuma sahip şehirlerdir ve Bayburt üst tarafta kalır. Konvoyların bu üç şehre birden uğraması mümkün değildir. Öte yandan bu raporda görülmektedir ki, hemen her yerde göç için yaklaşık 14 günlük bir süre tanınmıştır. Tehcir edilenlere eşyalarını yanlarına alma veya satma, bazı tüccar ve Ermenilere, malları ve değerli eşyalarını emniyete almak için Osmanlı Bankası’na teslim etme izni verilmiştir. Ayrıca hükümet, nakil aracı olmayan birçok aileye kağnılar temin etmiş, koruması olmayan birçok Ermeni ailenin de erkeklerini işçi taburundan terhis ederek, ailelerine eşlik etme imkânı sağlanmıştır. 
      Bu durumu Amerika’nın Trabzon konsolosu Oscar S. Heizer de doğrulamaktadır. Heizer, 25 Eylül 1915 tarihinde yazdığı raporunda, Erzurum’a yaptığı gezi ve Vali Tahsin Bey ile görüşmesinin detaylarını nakletmektedir. Burada Heizer, Erzurum Ermenileri ile ilgili bir katliam duyumundan söz etmediği gibi, Ermenilerin sürgün için verilen 15 günlük sürede değerli mal ve mücevherlerini Amerikan misyoneri Rahip Stapleton ve Dr. Case’in evine götürüp emanete bıraktıklarını yazmaktadır. Verdiği bilgilere göre, iki evdeki toplam 1400 balya eşya dışında önemli miktarda para ve mücevher de emanet edilmiştir ve bu paralar Osmanlı Bankası aracılığıyla hesaplara aktarılmıştır. Ne var ki hükümetin güvenlik konusunda her zaman başarılı olmadığı konsolos Scheubner’in aynı rapordaki kayıplar kısmından anlaşılmaktadır. 
(103)
M. S. 1915 - ERZURUM, ERZİNCAN VE SİVAS
      [ Erzurum, Erzincan ve Sivas gibi yerlerden yapılan zorunlu göç, buralarda Amerikan diplomatik temsilcileri bulunmadığından doğrudan raporlara yansımamıştır. Buna karşılık Erzurum’dan sürgün edilen Ermenilerin akıbetleri ile ilgili olarak Almanya’nın Erzurum Konsolosu Scheubner’in raporlarında bilgi bulunmamaktadır. Öte yandan başta Dr. Clark olmak üzere bazı yardım kuruluşu görevlileri ve misyonerlerin de birbirinin hemen hemen aynı olan tutarsız raporları ve duyumları vardır. 
18 Mayıs 1915 tarihinden önce olduğu ve komitecilerin sürüldüğü kafilenin başına geldiği söylenen (aslında bu da tartışılabilir) bir olay umuma mal edilmiştir. Daha önemlisi, muhtemelen Hükümetin kamuoyu ile paylaştığı bu bilgiyi konsolos ve misyonerler sanki "tanık" oldukları bir olaymış gibi raporlarına kaydetmişlerdir. 
      Söz konusu kafiledeki 500 kişinin akıbeti ile ilgili hikâye, Meselâ Halep Konsolosu Jackson’ın 19 Ağustos 1915 tarihli raporuna, Urfa-Arappınar arasında katledilenler şeklinde yansıyabilmektedir. Bu durum, aynı hikâyenin farklı yer ve kaynaklarda yeni bir katliam olarak nasıl propagandaya dönüştürüldüğünü açıkça göstermektedir. 
      Yine Konsolos Jackson’ın Erzurum’un boşaltılması ile ilgili verdiği bilgilere göre 31 Ağustos itibarîyle Halep’e Erzurum’dan gelen Protestanların sayısı 5000 kişiye ulaşmıştır. Sonuç olarak çeşitli misyoner kaynakları Erzurum’un boşaltılmasının 1915 yılı Temmuz ayı sonlarına kadar tamamlandığını, şehirde 80–100 Ermeni bırakıldığını iddia etmektedirler. 
      Erzincan Ermenilerinin sürgünü hakkında da yine Amerikan kaynaklarındaki bilgiler çok sınırlıdır. Mavi Kitap ve Morgenthau’n verdiği bilgilere göre ise Erzincan’dan ilk kafilenin 7 Haziran’da yola çıktığı anlaşılmaktadır. Bu kaynaklardaki iddialara göre 20. 000 veya 25. 000 Erzincanlı Ermeni Kemah üzerinden Harput’a doğru yola çıkarılmışlar, fakat Kemah’a vardıklarında tamamı öldürülerek nehre atılmışlardır. (104)
M. S. AĞUSTOS 1915 - KAFKASYA CEPHESİ
      [ Ruslar, Türklerin 3. Ordusu’nun 1915 yılının Ocak ayındaki kesin yenilgisiyle yetinmiş ve Sarıkamış-Hasankale yolunda daha fazla ilerlememişlerdi. Muhtemelen bunun için fazladan kuvvetleri de yoktu. 3. Ordu’nun sol kanadı, İd ile (Narman) Oltu arasındaki geçitler Türklerin elinde olduğu için oldukça iyi korunuyordu. Yarbay Stange’nin, sol kanadın en ucunda faaliyet gösteren ve geçici olarak Ardahan’a kadar ilerlemiş olan müfrezesi, üstün kuvvetler karşısında Artvin (Livane) civarına çekilmek zorunda kalmıştı. Emrinde bin tane nizami asker vardı ve "défense nationale" (milli müdafaa) komitesi tarafından teşkil edilmiş olan gönüllü çeteler de ona bağlanmıştı. 
      1915 yılının Mart ayında, Rusların Karadeniz filosunun Türk sahillerindeki hareketliliği arttı. Hem Zonguldak ve Ereğli’deki kömür madeni tesisleri hem de Trabzon limanı ve şehri, Rus gemileri tarafından birçok kere topa tutuldular. Geçen zaman içinde, takviye edilmiş olan söz konusu gönüllü çeteleri, Batum müstahkem mevkiini ele geçirmek için, Nisan ayında beyhude bir teşebbüste bulundular. Batum istihkâmları çok modern olmamalarına ve içlerinde az asker bulunmasına rağmen, bu düşük kapasiteli başıbozuk birlikleri püskürtmeye yeterli olmuştu. Mahmut Kâmil Paşa’nın kumandasında olan ve onun çok kabiliyetli ve enerjik kurmay başkanı Binbaşı Guse’nin kumandanlığın belkemiğini teşkil ettiği 3. Ordu’nun mevcudu eğitimlerinin çok eksik olmasına rağmen acemi erlerin gelmesiyle tedricen tekrar 34. 000 kişiye ulaşmıştı. 
      Mayıs ayında Ruslar harekete geçti. 3. Ordu’nun sol kanadını biraz geriye itmeleri üzerine Türkler İd’i bırakmak zorunda kaldılar. Tortum civarında, Erzurum’un 80 kilometre kadar kuzeybatısındaki vahşi kayalık dağlarda, zaman zaman iki tarafın başarısıyla sonuçlanan çarpışmalar, Haziran ayının ortasına kadar sürdü. Bu çarpışmaların hiçbir kesin önemi olmadı. Rusların sol kanatlarının en ucunda bulunan Ermeni topraklarındaki ilerlemeleri daha önemliydi. Mayıs ayında, orada, Tutak ile Malazgirt’i almışlardı. Van ile Bitlis’i ise tehdit ediyorlardı. Ermeni ayaklanması büyümüştü ve Türk vali, vilayet merkezi olan Van’ı çoktan terk etmişti. 
      Türklerin daha sonra Bitlis’e gönderdikleri bir tümen, durumu geçici olarak düzeltmiş, ama 12 Temmuz’da Rusların saldırısına uğrayarak geri atılmıştı. Türk cephesinin sağ kanadının en uç kısmında bel vermesi gelecekte önemli olacaktı. Sonra Ağustos ayında, bu harp sahnesinde sükûnet olmuştu. O tarihte Türk cephesi, aşağı yukarı düz bir hat halinde, Van Gölü’nün ortasından Karadeniz sahilindeki Türk-Rus hududuna kadar uzanıyordu. Yaylalardan kar ancak Mayıs ayında kalktığı halde, dağlara ilk kar daha Eylül ayında düşmüştü. Düzeltilmiş yollar çok az olduğu için, kar yağışı ile birlikte harekât sahasındaki irtibatlar tekrar zorlaşmaya başlamıştı. Harita üzerinde belirtilmiş olan Türk bölgesindeki irtibat hatlarının ekserisi, yol inşasıyla hiç tanzim edilmemişlerdi. Açık araziden geçmelerine veya kaya duvarları ile dik yarlar arasında dar patikalara dönüşmelerine göre, genişlikleri sürekli olarak değişiyordu.
       Kafkasya ve civarındaki bütün askeri hareketleri değerlendirirken, bunu göz önünde tutmak gerekir. Evvelce 3. Ordu’nun geri mıntıkalarda dağınık vaziyette bulunan acemi er talimgâhları, sonbahara kadar Erzurum’da bir araya getirilmişlerdi. Bunlarda ortalama olarak 20–25. 000 acemi asker vardı. 
      Karadeniz üzerinden ulaşım zorunlu olarak kısıtlandıktan sonra, 3. Ordu’nun asli menzil yolu, Anadolu demiryolu ile Haydarpaşa’dan Ulukışla’ya gidiyordu. Sonra Kayseri-Sivas üzerinden Erzincan’a uzanan 500 kilometre kadar kara menzili başlıyordu. Yol buradan, cephe kesimlerine doğru ayrılıyordu. 1915 yılının sonbaharında Rus tarafında Arşidük Nikola, Kafkasya’da başkumandanlığı üstlenmişti. Ruslar 1915 yılının Mayıs ayının sonunda, Kafkasya Cephesi ile Mezopotamya arasında Urmiye ile Savuçbulak’ı işgal etmiş ve Türk birliklerini uzaklaştırmışlardı. Oradaki İranlılar ve Ermeniler, Ruslara katılmışlardı. Söz konusu hudut mıntıkasındaki müfrezelerin çarpışmaları kesin neticeli değildi. ] (105)
M. S. 11 AĞUSTOS 1915 - ERMENİLERDEN İHTİDA EDEN, EVLENEN VE 
GÜVENİLİR YİMSELER YANINA BIRAKILAN ÇOCUKLARIN ŞAHSİ 
MÜLKLERİNİN KORUNMASI, MURİSLERİ ÖLENLERE HİSSELERİNİN 
VERİLMESİ
      [Bab-ı Ali
      Dâhiliye Nezareti
      İskân-ı Aşayir ve Muhacirin Müdiriyyeti
      İstatistik Şubesi
      Umumi: 451
      Şifre
      Adana, Ankara, Erzurum, Bitlis, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Mamüratülaziz, Musul, Trabzon, Van Vilayatıyla, İzmit, Urfa, Eskişehir, Zor, Canik, Kayseri, Maraş, Karesi, Kala-i Sultaniyye, Niğde, Karahisar-ı Sahib Mutasarrıflıklarına,
      Adana, Haleb, Maraş, Mamüratülaziz, Diyarbekir, Trabzon, Sivas, Canik, İzmit Emval-i Metruke Komisyon Riyaseti'ne; İhtida eden veyahud izdivac edenlerle beray-ı teslim ve terbiye şayan-ı itimad zevat nezdine bırakılan çocukların emlak-i zatiyyeleri ibka ve murisleri vefat etmiş ise hisse-i irsiyyeleri ita olunur.  Fi 29 Temmuz sene [1]331 
Nazır – Talat (106)
M. S. 11 AĞUSTOS 1915 - YERLERİ DEĞİŞTİRİLEN ERMENİLERİN
MENKUL MALLARININ UCUZ FİYATLA SATILMIŞ OLDUĞU İDDİA
OLUNDUĞUNDAN, BU MALLARIN SATIŞINA DAİR ANLAŞMALARIN 
FESHEDİLDİĞİ
      [Bab-ı Ali
      Dâhiliye Nezareti
      İskân-ı Aşayir ve Muhacirin Müdiriyyeti
      Umum: 452    
      Şifre
      Erzurum, Adana, Ankara, Aydın, Bitlis, Haleb, Hüdavendigar, Diyarbekir, Suriye, Sivas, Trabzon, Mamuratü'l-aziz, Musul Vilayetleriyle, Urfa, İzmit, Canik, Zor, Karesi, Kayseri, Karahisar-ı Sahib, Maraş, Eskişehir, Niğde Mutasarrıflıklarına, Adana, Haleb,  Maraş, Diyarbekir, Sivas, Trabzon, Mamuratü'l-aziz, Erzurum ve İzmit Emval-i Metruke Komisyonu Riyasetlerine
      Nakledilen Ermenilerin emval-ı menkulelerinin pek ucuz elden çıkarıldığı ve şuradan buradan toplanan erbab-ı ihtikârın seyyie-i inhisarı olarak, yok behasına satılarak ashabının külliyen mütezarrır olduğu istihbar olunuyor,
      Tahliye edilecek menatıka yabancı şübheli ve mahiyeti mechul hiç bir kimsenin duhul ve seyrine müsaade edilmemesi, gelmişler varsa derhal ihracı,
      Bunlardan ucuz mal almışlar varsa fesh-i bey gibi tedabirlere müracaatla kıymet-i asliyelerine ircaına gayret olunarak suret-i katiyyede menafi-i gayr-i meşruaya meydan verilmemesi,
      Bunların istedikleri eşyayı götürebilmelerine müsaade edilmesi,
      Götürmeyecekleri eşyadan durmakla bozulan eşya ile havayic-i zaruriyyeden olanların bi'l-müzayede beyi, Nakledilmemiş olan eşyadan durmakla bozulmayacakların ashabı namına muhafazası,
      Emval-i gayr-i menkule icar ve rehin vefaen ferağ ve haciz gibi sahib-i aslisini
n alaka-i mülkiyet ve tasarrufunu izale etmeyecek ukudatın meni ve bidayet-i hicretden şimdiye kadar icra edilen ukudatın mefsuh addi, Mukavelat ve ukudat-ı muvazaa-karaneye meydan verilmemesi,
      Bey ve ferağ gibi muamelat-ı beyiyye-i katiyyeye müsaade edilmesi ve ahbabının arazi ve emlak iştirasının men i iktiza eder.  Fi 29 Temmuz sene [1]331
Nazır – Talat] (107 )
M. S. 23 Ağustos 1915 - Amerika Şehbenderhânesi
      [Ma’mûretül-azîz Harput Konsolosundan Sefârete mevrüd 1080 numrolu 23 Ağustos 1915 ta’ahhüdlü mektûb tercümesi:
      Amerika Sefîri Asaletlü Hanri Morgantau 
      [ Efendim, Ermeni mes’elesi ile alâkası olup son zamânlarda bu havâlîde vukû bulduğu rivâyet edilen âtîdeki vekâyi’i sefâretin nazar-ı dikkatine vaz’ eylemekle kesb-i şeref eylerim! 5 Temmuzda Mezreh’in İcâdiye Mahallesi’nden Şedak Talumyan, Gülvenek karyesinden Begos de Begosyan, (Diğerinin ismi henüz anlaşılamamıştır) nâmındaki üç Ermeni gizlendikleri mahalden gelerek (Habusi-Habousi) de (Erendek) li Jandarma Mehmed’e hücûm ile katl etmişlerdir. Bundan sonra katl ettikleri jandarmaların mavzer tüfengini alarak başka esliha ile müsellah bulundukları hâlde yola revân olurlar. Bu üç Ermeninin Hızır nâmında (Betsek-Bestak) karyesinden bir adamı Fırat nehri üzerinde katl ve Nûrullah Hasan nâmında diğer bir kimesneyi de cerh eyledikleri ve üçünün de (Mezreh’i) müsellah olarak terk eyledikleri tebeyyün etmiştir. Ahîren bu üç Ermeni hükûmetin jandarmaları tarafından öldürülmüştür. 
      15 Temmuz târîhinde (Gülvenek) manastırında nöbet bekleyen Jandarma Eğinli Jandarma Feyzullah oğlu Feyzî ve Giresunlu Ali oğlu Ali Hasan karyenin şimâlinden ve (Karasor) vâdîsinden gelen yirmi Ermeninin ateşine ma’rûz kalmışlardır. Bir mermi Ali oğlu Hasan’ın sol bacağına isâbet etmiş ve bu esnâda Ermeniler hücûm ederek elinden silâhı almış ve dipçikle başını cerh eylemişlerdir. Diğer jandarmalar vaktiyle haber alarak Ermenileri ta’kîbe koyulmuşlar ve bunlardan Manko oğlu Karabet ile Begos’u öldürmeye muvaffak olmuşlardır. Bu esnâda diğerleri firâr eylemişlerdir. 
      23 Temmuz Cuma günü (Morenik) karyesinde ihtifâ eden Taşnaksutyun Komitesine mensûb bir mikdâr Ermeni (Backez) li Hakverdi oğlu Dursun nâmındaki jandarmayı üzerine iki el silâh atarak katletmişlerdir. Bu hâdise üzerine jandarmaların vukû’ bulan mukâbeleleri netîcesinde Benk oğlu Ali bin Mehmed ile Arabkirli Vâlî Hasan Ali oğlu nâmındaki jandarmalar mecrûh olmuşlar ve ihtilâlcilerden altısı katl edilerek üçü muhâsara edilmiştir. 
      4 Ağustos Çarşamba gecesi der-dest edilip vilâyet habshânesine konulan Ermeni komitecileri kaçabilmek ümîdiyle habshâneyi ateşe vermişlerdir. Bu kargaşalık esnâsında firâr teşebbüsünde bulunan ihtilâlciler kâmilen jandarmalar tarafından birer birer katledilmişlerdir. 7 Ağustos târîhinde Hogo (Hagbau) ile Morenik köyleri arasında müsellah bir Ermeni çetesi kendilerini ta’kîb eden jandarmalara ateş etmişler ve netîcede üç Ermeni maktûl düşmüş ve diğerleri firâra muvaffak olmuşlardır. 
Lefli de Çis Amerika Şehbenderi]  (108)
23 Ağustos 1915
Amerika Sehbenderhânesi Harput Konsolosundan Sefârete
Ma‘mûretül-azîz mevrûd 1080 numrolu ta‘ahhüdlü
23 Agustos 1915 mektûb tercümesi
Amerika Sefîri
Asaletlü Hanri Morgantau
Efendim,
Ermeni mes’elesi ile alâkası olup son zamânlarda bu havâlîde vukû‘ bulduğu rivâyet edilen âtîdeki vekâyi‘i sefâretin nazar-ı dikkatine vaz’ eylemekle kesb-i seref eylerim ! 5 Temmuzda Mezreh’in îcâdiye mahallesinden Sedak Talumyan, Gülvenek karyesinden Begos de Begosyan, (Digerinin ismi henüz anlasılamamıstır) nâmındaki üç Ermeni gizlendikleri mahalden gelerek (Habusi-Habousi)de (Erendek)li Jandarma Mehmed'e hücûm ile katl etmislerdir. Bundan sonra katl ettikleri jandarmaların mavzer tüfengini alarak baska esliha ile müsellah bulundukları hâlde yola revân olurlar. Bu üç Ermeninin Hızır nâmında (Bestek-Bestak) karyesinden bir adamı Fırat nehri üzerinde katl ve Nûrullah Hasan nâmında diger bir kimesneyi de cerh eyledikleri ve üçünün de (Mezreh’i) müsellah olarak terk eyledikleri tebeyyün etmistir. Ahîren bu üç Ermeni hükûmetin jandarmaları tarafından öldürülmüstür.
15 Temmuz târîhinde (Gülvenek) manastırında nöbet bekleyen Jandarma Eginli Jandarma Feyzullah oglu Feyzî ve Giresunlu Ali oglu Ali Hasan karyenin simâlinden ve (Karasor) vâdîsinden gelen yirmi Ermeninin atesine ma‘rûz kalmıslardır. Bir mermi Ali oglu Hasan'ın sol bacagına isâbet etmis ve bu esnâda Ermeniler hücum ederek elinden silâhı almıs ve dipçikle basını cerh eylemislerdir. Diger jandarmalar vaktiyle haber alarak Ermenileri ta‘kîbe koyulmuslar ve bunlardan Manko oglu Karabet ile Begos'u öldürmeye muvaffak olmuslardır. Bu esnâda digerleri firâr eylemislerdir.
23 Temmuz cuma günü (Morenik) karyesinde ihtifâ eden Tasnaksutyun Komitesine mensûb bir mikdâr Ermeni (Backez) li Hakverdi oglu Dursun nâmındaki jandarmayı üzerine iki el silâh atarak katletmislerdir. Bu hâdise üzerine jandarmaların vukû‘ bulan mukâbeleleri netîcesinde Benk oglu Ali bin Mehmed ile Arabkirli Vâlî Hasan Ali oglu nâmındaki jandarmalar mecrûh olmuslar ve ihtilâlcilerden altısı katl edilerek üçü muhâsara edilmistir.
4 Agustos çarsamba gecesi der-dest edilip vilâyet habshânesine konulan Ermeni komitecileri kaçabilmek ümîdiyle habshâneyi atese vermislerdir. Bu kargaşalık esnâsında firâr tesebbüsünde bulunan ihtilâlciler kâmilen jandarmalar tarafından birer birer katledilmislerdir.
7 Agustos târîhinde Hogo (Haghau) ile Morenik köyleri arasında müsellah bir Ermeni çetesi kendilerini ta‘kîb eden jandarmalara ates etmisler ve netîcede üç Ermeni maktûl düsmüs ve digerleri firâra muvaffak olmuslardır.
Lesli de VisAmerika Sehbenderi (109)
23 Ağustos 1915
Ermeni çetelerinin, Mamuretülaziz bölgesinde yaralama ve öldürme faaliyetleri ile jandarmalarla çatışmalarına, öldürülen ve yaralanan jandarmalarla, jandarmalarca öldürülen Ermenilere dair Mamuretülaziz ABD Konsolosluğu’ndan ABD Büyükelçiliği’ne mektup. BOA. DH. EUM. 2 Şb. 68/83
29 Ağustos 1915
Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyyeti Sifre
Hüdâvendigâr, Ankara, Konya, _zmit, Adana, Mar‘as, Haleb, Zor, Sivas, Kütahya, Karesi, Nigde, Ma‘mûretü’l-azîz, Diyârbekir, Karahisâr-ı Sâhib, Erzurum, Kayseri'ye
Ermenilerin bulundukları mahallerden ihrâclarıyla ta‘yîn olunan menâtıka sevklerinden hükûmetce muntazar olan gâye bu unsurun hükûmet aleyhine tesebbüsât ve fa‘âliyette bulunamamalarına ve bir Ermenistan hükûmeti tesvîki hakkındaki âmâli milliyyelerinin tâ‘kîb edemeyecek bir hâle getirilmelerini te’mîn esâsına ma‘tûf olub, efrâd ve eshâs-ı merkûmenin imhâsı olmadıgı için sevkiyât esnâsında kâfilelerin masûniyyet-i hayâtiyye ve muhâcirîn tahsîsâtından sarfiyât icrâsıyla i‘âselerine â’id her türlü tedâbîrler bi'l-etrâf istikmâl ve yerinden çıkarılıp der-dest-i sevk bulunanlardan mâ-adâ kalan Ermenilerin yerlerinden çıkarılmaması ve teblîg-i sâbık vechile asker â’ileleriyle ihtiyâc nisbetinde san‘atkâr ve Protestan ve Katolik Ermenilerin sevk olunmaması hükûmetce sûret-i kat‘iyyede müstelzemdir. Kâfilelere ta‘arruz ve bi'l-hâssa gasb ve hiss-i hayvâniyyesine maglûb olarak gasb ve hetk-i ırza ictisâr edenlerle bunlara önayak olan me’mûrîn ve jandarma hakkında bi-lâ-terâhî derhâl ta‘kîbât-ı kânûniyyeye tevessül olunarak siddetle te’dîbleri ve me’mûrînden bu kabîl eshâsın hemen azilleriyle dîvân-ı harblere teslîmi ve isimlerinin inbâsı ve bu kabîl vekâyi‘in tekrârından vilâyet/livânın mes’ûl tutulacagı beyân olunur.
Fî 16 Agustos sene [1]331 – Nâzır
29 Ağustos 1915
Bâb-ı Âlî
Dâhiliye Nezâreti
Emniyyet-i Umûmiyye Müdîriyyeti
Husûsî: 114 Sifre
Brusa Vilâyeti'ne
Alınan ma‘lûmât-ı mevsûkaya nazaran Brusa Ermeni firârîlerinden müsellah çeteler Yalova ve İzmit havâlîsine sarkarak oralarda kurâ-yı İslâmiyye'ye tecâvüz ediyorlar. Bunların emr-i tenkîlinde vilâyet jandarma kuvvetinin henüz isi benimsemeyerek ibrâz-ı fa‘âliyyet etmeleri mûcib-i te’essüfdür. Alay kumandanının hemân oralara i‘zâmıyla ta‘kîbât-ı sedîde icrâsı içün İzmit Mutasarrıflıgı'na evâmir-i lâzime i‘tâ kılınmısdır. Ermeni çetelerinin nihâyet bir hafta zarfında kâmilen tenkîl ve istîsâli nezâretce kati‘yyen matlûb oldugundan îcâb ederse bi'z-zât mülhakâta azîmet edilerek behemehâl vekâyi‘a nihâyet verilmesi ve bu bâbda kusûr ve tekâsülleri
görülen me’mûrînin dûçâr-ı mücâzât edilmesi mukarrer bulundugu sûret-i kati‘yyede beyân ve pey-der-pey ta‘kîbât hakkında i‘tâ olunacak ma‘lûmâta intizâr olunur.
Fî 16 Agustos sene [1]331 BOA. DH. ŞFR, nr, 55/296
Nâzır - Tal‘at
29 Ağustos 1915
Ermenilerin, Hükûmet aleyhinde çalışmalarına engel olunmak için sevk edildikleri, belirlenenler dışındakilerin sevk edilmemeleri, masraflarının muhacirin tahsisatından sağlanması, kafilelerin korunması için gerekli tedbirlerin alınması, bunlara saldıranların şiddetle cezalandırılmaları. BOA. DH. ŞFR, nr, 55/292
11 Ağustos 1916
1863 tarihli Ermeni milleti nizamnâmesinin yürürlükten kaldırılarak, “Ermeni Katogikosluk ve Patrikliği Nizamnâmesi” adı altında yeni bir nizamnâmenin yürürlüğe konması. Takvim-i Vekayi, Tanin
12 Ağustos 1916
Ermeni yetimlerinin iâşesi için tahsisât yoksa, gerekli miktarın bildirilmesi. BOA. DH. ŞFR. Nr, 66/229
M. S. 24 TEMMUZ 1916 - KİĞI-TEHOLİK-OGHNOTTE
      [Birinci Ermeni Avcı Taburu, 1916 Haziran ayında MAMAKHATOUNE’UN 40 km. batısında YENİKÖY civarını kontrolünde bulunduran 39. Piyade Tümenine bağlanmıştır. Bu sırada Trabzon’un 80–100 km. güneybatısında Goumichkana-Ardassa bölgesinde toplanan Türk kuvvetleri, buradan Rus 5. Kolordusu’na taarruz başlatmış ve bu kuvvetleri 25–30 km. doğuya itmişlerdir. 
      Korganoff’un aktardığına göre; Türklerin hedefi, güçlendirilmiş olan Trabzon bölgesini kuşatıp denize ulaşmaktır. Böyle Trabzon’da haberleşme hatlarını savunan Rus birliklerin etkinliği kırılmış olacaktır. Türk planı bu hamleyle, Rus kuvvetlerini tehlikeli bölgeye çekmek ve Oghnotte-Khisankala-Köprüköy ana istikametinde belirleyici bir darbeyi kolaylıkla uygulayabilmeyi ve Erzurum’un gerisini açmayı planlamıştır. Türk öncü birlikleri, bu operasyon için Haziran sonunda Kiğı-Teholik-Oghnotte bölgesine gönderilmiştir. Rus ordusunu yarmayı hedefleyen bu operasyonun başarılı olması durumunda, iki tarafın savaşın başındaki konumlarına çekilmesi ve işgal bölgesinin boşaltılması mümkündür ve Rus kuvvetleri Transkafkasya cephesine doğru itilecektir. 
      Rus Karargâhı, bu plana karşı koymak için düşmanın kendi bölgesinde genel bir hücum düzenlenmesini ve bu şekilde düşmanın önünü kesmeyi düşünmüştür. Bu sayede belirleyici darbe Bayburt ve Erzincan istikametine taşınacaktır ve bu saldırının 8 Temmuz 1916 gecesi yapılması planlanmıştır. 5 Temmuz günü, 39. Piyade Tümeni’ne bağlı Birinci Ermeni Avcı Taburu 4. Kazak Piyade taburuna dâhil edilmiş ve sağ bölgesine bir TABUR ve 14 top verilmiştir. Bu bölge, Karasu çayı boyunca Kükürtlü köyüne kadar uzanmaktadır. Birinci Ermeni Avcı taburu bu köyden Kükürtlü boğazına giden bölgeyi işgal etmiştir. Bu taburun güneyinde Tümenin diğer birimleri mevzi almıştır. 7 Temmuzda Tümen Komutanı, günün ağarmasıyla yürüyüş emri vermiş; Ermeni Avcı taburunun da aralarında bulunduğu birlikler Balintapa köyünden başlayan 2. 350 metre yükseklikteki dağların tepeleri ve güney etekleri boyunca ilerleyen Türk birliklerinin mevzilerini ele geçirmekle görevlendirilmiştir. Ermeni Avcı Taburu emri uyguladığında ağır kayıplar vermiş ve kendisine söylenen mevzilere ulaşamamış ve baştaki konumuna geri çekilmiştir. 
      9 Temmuz’da günün ağarmasıyla birlikte yeni saldırı başlatılmış ve bu kez tabur, 2.350 metre yükseklikteki mevzileri ele geçirmeyi başarmış ve fakat güneyden yaklaşan birimlerin desteklememesi nedeniyle sol kanadı üstün düşman (Türk) kuvvetleri tarafından kuşatılmış ve saldırıya uğramıştır. 9 Temmuzu 10 Temmuza bağlayan gece birlikler, saldırı emrini yeniden uygulayarak operasyonu sürdürmüş ve bu defa başarılı olmuştur. 
      Türklerin kayıpları makuldür ve çekilmelerini süvarilerin koruması altında düzenli bir şekilde tamamlamışlardır. Ermeni Avcı Taburu ise, ölüm ve yaralanmalar nedeniyle mevcudunun yüzde 55’ini kaybetmiş ve şiddetli bir darbe almıştır. Bu saldırının sonucu olarak Birinci Ermeni Avcı Taburu, 39. Tümen öncü kuvvetine katılmış ve 24 Temmuz günü Erzincan’a girmiştir. Rus kuvvetleri eşzamanlı bir operasyonla 16 Temmuzda şiddetli bir çatışmanın ardından Bayburt’u ve 27 Temmuzda da Kelkit’i ele geçirmiştir. 
      6 Ağustosta Türkler, Erzincan-Sivas yolunun geçtiği Çardaklı boğazından (Erzincan’ın 70 km. batısı) püskürtülmüştür. Ancak, Rus ordusunun taarruzu, birliklerin yorgunluğu, ulaşımın düzenlenememesi gibi nedenlerle bu noktada durmuştur. Birinci Ermeni Avcı Taburu Sonbahar boyunca ve 1917 Kışı bitene kadar Çardaklı köyü yakınında dinlenmiş ve 39. Piyade Tümeni mevcuduna katılmıştır. 
      1917 Mart başında Birinci Ermeni Avcı Taburu, Erzincan mevzilerinin sol kanadına gönderilmiş ve burada 1917 Ağustosuna kadar dinlenmiştir. 1917 Ağustos sonuna doğru Ermeni Avcı taburları yeniden örgütlenmek üzere cephe gerisine çağırılmışlardır. 22 Temmuz- 4 Ağustos 1917 arasında birkaç hafta süren çatışmalarda 4. ve 6. Ermeni Avcı taburlarının kayıpları çok ciddidir; bu dönemle birlikte 4. Avcı Taburu’nun kaybı 12 subay ve 183 savaşçıdır. ]  (110)
M. S. AĞUSTOS 1916 - ERZİNCAN ERMENİLERİ
      (…) [Patrik Zaven sadece Bağdatlı olmakla kalmıyordu. Ama merhum bir mahalli papaz olan Peder Harutyun’un da oğlu olması nedeniyle, erkek kardeşi ve onun kızı ata topraklarında yaklaşık 5 ay kalabilmişlerdi. Sonra da İngilizlerin Türkleri Kutülamare’de beklenmedik bir şekilde bozguna uğratması üzerine muzaffer Mezopotamya ordusu Bağdat’a yaklaşmıştı. İngiliz işgalinin başlamasından 8 gün önce, patrik, kardeşi ve onun kızı trenle Samara’ya gittikten sonra arabayla 5 günlük bir yolculukla Musul’a ulaşmıştı. Bu yolda, Samara’dan iki saat uzaklıktayken, İngilizlerin eline düşmemek için kaçan Bağdat’ta görevli Alman konsolosları ve Osmanlı Bankası’nın Avusturyalı müdürüyle karşılaştılar. 
      Bu beklenmedik karşılaşmadan istifade eden Alman konsoloslar, patrikle görüşerek ona İstanbul’daki Alman büyükelçisinin Bağdat’a sağ salim ulaşıp ulaşması konusunda telgrafla bilgi istediğini söylediler. Ancak o zaman, 5 ay sonra ve yolda tesadüfi bir karşılaşma üzerine, patrik Alman büyükelçisinin onun sağlığıyla ilgilendiğini öğrenebilmişti.   Musul emniyet müdürü Mehmet Halit, 1895 katliamlarında Müslüman olan bir Ermeni’ydi. Onun sayesinde, patrik bir süre Musul’da polis takibi olmadan rahat koşullarda yaşayabilmişti. Ama bir yıl sonra, Musul Genel Valisi Haydar’ın yerine, Erzincan Ermenilerini katleden Memduh atandı. 
      O Erzurum’dan tanıdığı hâlde patriğe daha sert davrandı. Patrik Musul’da kaşınırken, Kilikya Katolikosu ona yardım olarak 500 Türk lirası gönderdi. O zaman orada yaşayan 2-3 bin kadar Ermeni sürgün büyük ölçüde korkunç bir sefalet, baskı ve mahrumiyet içindeydi. Çünkü erzak her geçen gün suyunu çekiyordu. Her gün 15-20 kişnin açlık ve sefaletten öldüğü söyleniyordu. ] (111)
27 Ağustos 1916
Rus ve Ermeni çeteleri tarafından işkenceyle öldürülen Müslümanlar ile yakılan ve tahrip edilen cami, medrese, tekke, ziyâretgâh, mektep, resmî dâire, köprü, hamam ve depoların isimlerine dair Rus istilası sırasında kaçamayıp Bitlis’te kalan ve Ermeni çeteleriyle Rusların mezâlimine uğrayan İslâm ahalisinin yeminli ifadeleri. BOA. HR. SYS. HU. Kr, 110, dos, 12-2, nr.34-55
11 Ağustos 1917
Kayseri’de Dîvân-ı Harb-i Örfîce tutuklu ve saklanmak suretiyle kalmış beş sakıncalı Ermeninin liva haricine çıkarılmaları. BOA. DH. EUM, 2/41
M. S. MAYIS 1917 - TUNCELİ HAREKÂTI
      [ Mayıs 1917’de Tunceli’de Ruslar aleyhine Kürt harekâtı ilerlemişti. Yukarıda biraz bahsedildiği gibi, 1916 yılında Ruslar, Mamahatun’a ilerledikleri sırada Ermenileri ve firarî Mustafa’yı Tunceli’ye göndererek Balabanlı, Kureyşanlı, Koçuşağı aşiretlerine silâh verip Türklerle mücadele için kışkırtmışlardı. Doğu Tunceli’de Nazımiye, Kürtler tarafından ele geçirilmiş, Hozat kuşatılmış, Mazgirt, Pertek ve Çarsancak yağmalanmıştı. 
      1917 Temmuz ayı başlarında Kerenski Hükûmeti müttefiklerin baskısı üzerine Galiçya’ya taarruza geçti. 3 ncü Ordu cephesinde de savaş faaliyeti arttı. Tayyare saldırıları, topçu ve piyade ateşleri sıklaştı. Bir tayyaremiz Kelkit’i bombalarken bir Rus tayyaresi de Kemah’a bomba attı. Bir tayyaremiz Erzincan uçak hangarını bombaladı. 3 ncü Ordu cephesinde oldukça şiddetli topçu muharebesi devam ediyordu. Bir Rus muhribi, Vona limanını bombaladı ve geçici olarak asker çıkararak tahrip faaliyetinde bulundular. Tayyarelerimiz Mamahatun ve Erzurum’a kadar keşif uçuşları yaptılar.
       Tunceli Kürtleri Rasnik’te Ruslarla çarpıştılar. Pülümür’de de Yoncalık’ı zapt eden Rusları perişan ettiler. Ağustos ayına kadar İstanbul, Manisa ve İzmir’de bulunan ikmal bölükleri 3 ncü Orduya katıldılar. Mustafa Kemal Paşa’nın 7 nci Ordu Komutanlığına atanması üzerine, ben de 2 nci Ordu Komutanlığına atandım. 
      Vehip Paşa 18 Temmuzda Suşehri’ne dönünce görevi devralmak üzere Diyarbakır’a geldim. Temmuz ayı sonlarına doğru, Almanlar Galiçya’da Rus cephesini yararak Kerenski Hükûmetinin taarruzlarına kanlı bir şekilde karşılık vermeye başladılar. Almanlar, Rusları kımıldatmamak için yalnız taarruzla karşılık veriyorlar ve bu şekilde Krenski’yi zayıf düşürüyorlardı. Kafkas cephesinde muharebe eden ordularımıza da Almanların isteği üzerine aynı direktif verilmişti. Etkili karşı saldırılarla Rusların maneviyatını bozuyor ve hatanın kendi amirlerinin emriyle saldıran Ruslarda olduğu fikrini yayıyorduk. 
      30 Temmuzda bir düşman süvari alayı Muş’un kuzeydoğusundaki Ebulbahar köyünü işgal etti. Köydeki kuvvetlerle bağlantı kurmak için Azakpur’dan gelen düşman süvarileri, kurmuş olduğumuz pusuya düştüler. Mekrakom’daki koruyucu bölüğümüzün ateşiyle perişan oldular ve süvarilerimiz tarafından takip edildiler. 47 nci Tümen kadro hâlinde geri gönderildi. Ağustos ayında, Bitlis’in kuzeyinde bulunan Taşlıtepe’deki çarpışmada, 6 ncı Avcı Alayı can kaybı vererek uzaklaştırılırken süvariler de püskürtüldüler. Van Güney Müfrezesi, Rusları Pişvank’tan uzaklaştırdı. Cafer Ağa Milisleri, Şahmanis’ten Hoşap’a kadar olan bölgeyi Ruslardan kurtardı. Muş’un kuzeyindeki Kotanan (Ebulbahar’ın kuzeyi) da milislerin ve süvarilerin saldırıları üzerine Ruslar, 80 ölü bırakarak kaçarken takip edildiler. Oğnut’un doğusundaki Çilligöl’de bulunan karakola taarruz eden düşman süvarileri 19 ölü bırakarak kaçtılar. Rus askerleri, Tapdüzü’ne doğru ilerleyen 7 nci Tümen 25 nci Alay tarafından uzaklaştırıldılar. Bu, 7nci Avcı Tümeni’nin kuruluşu 1917 de sona ermişse de çok zayıf bir durumdaydı. Bu tümenden, yalnız 25 nci Alay cepheye gönderilmiş, diğerleri isyan edip alay sandıklarını yağmalamışlardı. Genellikle muharebe etmek istemeyen Rus piyadeleri, perişan bir durumda geri çekiliyorlardı. 
      Ermeniler, Kazaklar, topçular kararlılıkla düzeni korumaya çalışıyorlardı. Rus askerleri inatla barış istiyorlar savaş istemiyorlardı. Fakat İngilizlerin tahrikleriyle Ermenilerin ve Gürcülerin, İngilizlerle iş birliği hâlinde direnmeye karar verdikleri, Van ve Tunceli’de bulunan Ermenilerin de kararlı oldukları görülüyordu. Şeytan dağlarında dolaşan Ermeni müfrezeleri arasında, bazı Kürtlere de rastlanıyordu. Fakat Tunceli’de Kürtler artık tamamen Türklerle aynı taraftaydılar. 
      Tunceli’de Çarpışmalar: Tunceli aşiretleri Rusların aleyhine olan saldırılarını genişlettiler. 15 Ağustos 1917 de, Karacakale’yi zapt ederek, Kazak ve Ermenilerden 100 kadarını öldürdüler. Karacakale’nin güneyinde Kürk ve Dağnik köylerindeki Ermeni Taburu 40 kadar ölü bırakarak buradan kaçtı. Pülümür’ün güneydoğusundaki Fahribaba tepesi, Tuncelililer tarafından zapt edildi. Kazaklar burada 20 kayıp vermişlerdi. Munzur’un kuzeyindeki Kırandah dağına düzenlenen baskınla Ruslar, Gamarik’e sürüldüler. Karacakale’nin batısındaki Mercan dağı siperleri ele geçirildi ve Ermeniler, o yöreden aşağıya sürüldüler. Daha sonra Ruslar karşı saldırıyla Kırandah dağını geri aldılar. Rus tayyareleri Tunceli’de Ovacık’ı bombaladılar. (112)

(102)  (XX) Bölüm'den devam
(103) Ermeniler: Sürgün ve Göç, s, 82–83–84–85–86
(104) Kemal Çiçek, Ermenilerin Zorunlu Göçü 1915–1917, s, 158–159–160–161–162–163–164–165–166
(105) Liman von Sanders, Türkiye’de Beş Yıl, s, 147–148–149
(106) [BOA. DH. ŞFR, nr. 54-A/382]
(107) [BOA. DH. ŞFR, nr. 54A/388]
(108) Armenıans In Otoman Documents 1915–1920, s, 95–96
(109) Amerika Sehbenderi 
(110) Prof. Dr. Hikmet Özdemir, Osmanlı Ermenilerinin Düşmanla İşbirliğine "İçeriden Tanıklık" Ermeni Asıllı Rus General Korganof ve Eseri Hakkında Bir Değerlendirme, Ermeni Araştırmaları Dergisi, sayı, 37-38,s, 201-202-203
(111) Krikor Balakyan, Ermenilerin Golgothası, s, 393
(112) F. Çakmak, Birinci Dünya Savaşı’nda Doğu Cephesi, s, 233–234–235
ve Dp. Arşiv Belgeleri

Kenan Mutlu Gürses


Kenan Mutlu Gürses © 2011 - 2024 Her hakkı saklıdır. Başa Dön